Kafası translate French
20,097 parallel translation
İleri çıktım ve "Elimde bu kız var, silahlarla çıkarsanız sikik kafasını patlatırım" dedim.
Je me suis approché et j'ai dit, "J'ai cette fille". "Je lui ferais sauter la cervelle si tu viens avec une arme."
Karabalık o surlardan kafasını bir daha çıkardığında kapısına dayanmış bir ordu görecek, bunu değil.
Quand le Silure ressortira, il verra une armée, pas cette chose informe.
Ama kafasının içinde fenalık fısıldayan şeytanlar vardı.
Mais il s'est laissé guider par ses démons.
Mance'in kafasında şeytanlar yoktu.
Mance écoutait pas de démons.
Kafasında saplı.
Elle est sur son crâne.
Yani rüyamda kafasında kılıçlar olan dev bir iskeletle dövüştüm.
J'ai rêvé que je me battais avec un squelette géant avec des épées sur le crâne.
Hele de o inek kafasıyla yaptığın şey.
Surtout la tête de vache!
Olanlardan sonra biraz dinlenmiş olursun. Hem Madrid'de kalırsa Antia'nın da kafası dağılmış olur.
Après ce qui s'est passé, vous vous reposerez et Antía pensera à autre chose à Madrid.
Hayır. Geçen geceden kafası iyi oluyor genelde.
Non, en fait, d'habitude, il a pas encore dessoûlé de la veille.
Kafasına estikçe.
Quand l'envie lui prend.
Rahibin kafasına kurşunu sıkmak beni çok daha az üzecektir.
Ça me fera moins de peine de tirer dans la tête du prêtre.
Onun kafası çalışır.
Linda est intelligente.
Fransa'dan beri kafasında olan saçmalıkları temiz hava ve güneş temizleyecek.
L'air frais et le soleil le feront se débarrasser de toutes les horreurs que la France a mis dans son esprit.
Kardeşimin kafasına sıktın.
Tu as mis une balle dans la tête de mon frère.
Sanırım kafası karışık, deli bir çift çocuğuz.
Je crois que nous sommes juste un couple d'enfants fous.
Rudy'nin kafasında çoklu kişilik hastalığı yüzünden Lucy diye birisi var.
Lucy est dans sa tête, parce que Rudy a ce qu'on appelle
Kafası çok karışmıştı, zavallı ruh.
Il était si confus, le pauvre.
Kafası iyi sulara hoş geldiniz!
Bienvenues dans les mer déchirées.
Aynen öyle be, işe yarayacak çünkü biz ayaktakımıyız, derme çatma osuran, geri zekâlı geçidi, kafası zehir bir takımız!
Vous avez raison, ça va marcher, car nous sommes un ramassis de teigneux, une parade d'idiots, une équipe maline!
Kaptan Holt tatil kafasında.
Le capitaine Holt est en vacance!
Ama unutmayın, Kaptan Holt'un tatil kafasını bozamayız, yani hiç kimse onun keyfini kaçıracak bir şey söylemesin.
Souvenez-vous qu'on doit pas gâcher sa bonne humeur, donc ne dites rien qui pourrait le mettre en colère.
Bekleyeceğim beklerken de o FBI ajanını bulup kendi ellerimle kafasını kopartacağım.
Je t'attendrais. Et pendant ce temps je trouverais cet agent du FBI et je lui arracherais la tête à mains nues.
Demem o ki Isabel, bebeğinin kafası mükemmel boyutta.
Eh bien, Isabel, la tête de votre bébé est de taille idéale.
Adamın kafasını ezdik.
On lui a enfoncé le crâne.
Belki de kafası yerinde değildir.
Peut-être qu'il s'est cogné la tête en tombant.
Adanın bütünlüğünü tehdit etmiş. Sonra da gidip metal bir ayakkabıyla bir adamın kafasını koparmış.
Il a menace toute l'île et a decapite un homme avec une chaussure de fer.
Bu şehirde bir taş atsan şarkı söyleyen birinin kafasına düşer.
C'est pas sorcier. Ça chante à tous les coins de rue, ici.
Henry'nin kafası şey gibiydi, kariyer önemlidir ama eğer bir ilişkideysen o zaman önceliğin o olmalı, değil mi?
Henry accorde de l'importance à la carrière, mais la priorité, c'est le couple, non?
Bonaparte'ın kafasını işte böyle uçururdum!
Je hacherais menu le vieux Bonaparte, comme ça!
Sürüden ayrılanı kurt kapar kafasında biridir halam.
Elle croit à la loi du plus fort.
Korkarım Apo'nun kafası iyi.
Apo est hors jeu.
Beni öldürmeye çalışıyordu ben de kafasını havaya uçurdum.
Il a essayé de me tuer... je lui ai explosé la tête.
- Kafasına silah dayayıp "Kıyameti getir." diyemeyiz.
Rendez-le. Nous ne pouvons pas mettre de pistolet à sa tête et juste dit, "Apportez au sujet de l'apocalypse."
Bebeğin kafasını görüldüğünde onu söküp aldılar ve alevlerin içine attılar.
Quand la tête de ce bébé montré finalement... [Bébé pleuré]... ils l'ont déchiré hors d'elle... et l'a jeté sur le feu.
- Yedi kafası...
- Et 10... - Cornes...
- Ve kafasının üzerinde...
- Tête... Le nom du blasphème.
Senin gibi adamlar kafasını tarihe gömmüşken çocukların içlerini dışına çıkaran şeytanlar gördüm.
J'ai vu des démons posséder des enfants, pendant que des vieux hommes comme vous enfouissent leur tête dans l'antiquité...
Bunun sersem kafasına cebir ve geometri ilkelerini sokmaya çalışırken kim bilir kaç saatimi harcadım.
Les heures que j'ai perdu, essayant d'insuffler les principes d'algèbre et de géométrie dans cette petite tête confuse!
Sonra da indirip buraya geri getirelim, sikik kafasına bir şeylerle vurup "Bu şekilde geldi." diye iddia edelim.
On revient dare-dare, on la démolit et on dit qu'on l'a reçue comme ça.
Yer altından biri olsa, hiç düşünmeden kafasına sıkardı. Ama bu şoför hâlâ nefes alıyor.
N'importe qui l'aurait buté, mais lui respire encore.
Hector kafasına sıktı.
Une balle dans la tête. Hector.
- Kafası için bir şey ver.
- Il saigne.
Kafası için bir yastık bul!
Vite, pour sa tête.
Hemen oraya gidip herifin kafasını uçurmalıyım.
Je devrais aller de ce pas lui trancher la gorge.
Bu akşam herkesin kafası yerinde kalıyor.
Personne n'aura la gorge tranchée ce soir.
Kafasına kafasına vur.
Alors frappe le. Allez, allez, allez!
Kafasını daha iyi bir plan olmayacağı gerçeğinden uzaklaştırır.
Gardez en tête qu'il n'y a pas forcémment de meilleur plan.
John kafasını ezdi ve sonra...
Alors John l'a frappé dans la tête - Et alors... - Oh!
Yani, kafası nerelerde?
Où il a la tête?
Tek ipucumun kafasını ezdin.
C'est pas les nôtres.
- Kafasında mı?
- de multiples personnalités... - Dans sa tête?