Kahve translate French
20,319 parallel translation
Sokakları sadece park yerine gittiğinde veya kahve almaya giderken veya pencereden baktığında göreceksin.
Pour vous, la rue se résumerait au parking, à aller prendre un café ou regarder par la fenêtre.
Kahve içtik.
On a pris un café.
Luke'la henüz kahve içmediniz mi?
Tu as pris un café avec Luke?
Kahve sevmez.
Il n'aime pas le café.
Buradan çıkınca kahve içmek ister misin?
Tu veux aller prendre un café en sortant d'ici?
Beni kahve sevmemekle suçlamıştın.
Tu m'as accusé de ne pas aimer le café.
Kahve biraz bekleyecek canım.
Le café devra attendre.
Köprüye gelmeden Dunkin'Donuts'ta kahve için durabiliriz.
On peut s'arrêter boire un café avant le pont.
Kahvaltıda yumurta, tost ve sade kahve içti, son kahvaltısı tabii.
Il venait d'achever ses oeufs, ses toasts, et son café noir. Son dernier déjeuner.
Kahve ister misin?
Vous voulez un café? Oui, je pourrais avoir un latte écrémé?
Herkese kahve götürür ki.
Elle en apportait à tout le monde.
Ama sen, bir kere olsun ona kahve götürmedin.
Et tu ne lui en as jamais apportée en retour.
- Sana kahve getirdim.
- Je t'ai apporté un café.
Ben herkese kahve götürürüm.
J'en apportais à tout le monde.
- Kahve?
Un café?
Sen bütün gün kahve içiyorsun.
Tu bois du café à longueur de journée.
Hadi sana kahve ısmarlayayım.
Laisse moi t'offrir un café.
Sana kahve getirdim.
Je t'apporte un café.
Peki o zaman kahve getirmeyeceğim.
Daccord, mais je ne vous apporte pas de café.
Hayır... bu da uyumayı daha da zorlaştırıyor, Bu yüzden gidip kahve alacağım. Sen bir şey ister misin?
Non... et ça va pas m'aider à dormir, alors je vais aller prendre un café.
- Kahve var. - Teşekkürler.
- Hum, voilà du café.
- Seninle kahve içmek güzeldi.
- C'était agréable le café avec toi.
Evet ve Mimi için kahve yapayım.
Oui, et je vais faire du café pour Mimi.
Biliyor musun, bu sabah uyandım, kahve içtim, ve Kiki'ye, onunla cumartesi günü pasta tatmaya gideceğime söz verdim.
Vous savez, ce matin, Je me suis réveillé, j'ai pris du café, J'ai promis à Kiki d'aller à la dégustation du gâteau avec elle samedi
Beverly biraz atıştırmalık ve kahve hazırladı.
Beverly a préparé un petit goûter et du café.
Bebeğim bana burada kahve getirmiyorsun.
Tu veux pas faire mon café ici.
Kahve ister misin?
Tu veux que je te fasse un café?
Kahve iyi olur.
Alors, un petit café.
Tek şekerli sert kahve.
Oui, serré avec un sucre.
Annen bana portakal suyu sıkamıyor ama sana kahve veriyor, öyle mi?
Ta mère a pas le droit de me faire un jus d'orange, mais lui, tu lui fais son café?
Ama gel içeri, bir kahve iç.
Entrez prendre un café.
Biraz daha kahve?
Encore du café?
Salaklar kokteyllerine o kadar çok kahve, meyve koyuyorlar ki jet yakıtı servis etsem aradaki farkı anlamazlar.
Ces idiots mettent tellement de fruits, cafés et de merdes dans leurs cocktails, que je pourrais leur servir du kérosène. Ils sentiraient même pas la différence.
Dördüncü masa kahve istedi Malinda.
La table 4 a besoin de café, Melinda.
Biraz kahve veya bir doz adrenalin getir.
Allez boire un café ou faites-vous une piqûre d'adrénaline.
Eğer kahve kutunu bize verip gözlerini kaparsan uçabileceksin.
Si vous pouvez nous donner le café et fermez les yeux, vous serez en mesure de voler.
- Kahve ister misin?
Asseyez-vous. Un peu de café?
- Bay Gotaro, sütlü kahve, şeker.
Señor Gotaro, un café con leche, sin azúcar.
Ama aynalı kahve masası, iguana kafesi, duvarda samuray kılıcı adam ya torbacı ya da dikkatsiz bir dekoratör kullanıyor.
- Non. Mais table de salon avec un miroir, iguane, épées samouraï sur le mur... soit ce gars est un dealer ou il a employé un décorateur négligent.
Kahve getir.
Du café.
Belki bir yıl içinde hâlâ istersen seninle bir kahve içmek isterim.
Et dans un an, si tu es d'accord, j'aimerais bien qu'on aille prendre un café et...
Bana bir kahve yaparsınız, değil mi Bay Pine?
Préparez-moi un café, s'il vous plaît.
- Kahve?
- Du café?
Size kahve ikram edebilir miyim?
Désirez-vous un café?
Kahve ister misiniz?
Un café?
Bir fincan kahve daha ister misiniz?
Un autre café?
- Size taze kahve yapayım.
Laissez-moi vous préparer du café frais. S'il vous plait.
Kahve bardağını uzoyla doldurdular.
Ils remplissaient une grande tasse avec du ouzo dedans pour lui.
Evet, kim olduğunu bulduğum için kahve makinesinin ardına saklanmış gelen geçeni gözlemliyorum. Ay Terry. Kinaye yapmak sana hiç yakışmıyor.
Terry, le sarcasme ne te vas pas.
- Kahve ister misin?
- Non.
- İki fincan kahve alabilir miyiz, Jason?
Deux cafés, quand vous pourrez.