Kalıp translate French
7,372 parallel translation
Kalıp döküm işi böyledir. Süreç böyle işler.
C'est du moulage, c'est le processus.
Yanında kalıp ona göz kulak olmak istiyordum.
J'avais envie de rester près d'elle pour veiller sur elle.
Teşekkür ederim. Bir gün daha kalıp tasarımcılarımızla görüşür müsün?
Vous pouvez rester pour rencontrer nos créateurs?
Harekete geçmek için kalıp arayan çok inkârcı var zaten.
Il y a déjà de trop nombreux insoumis cherchant une raison d'agir.
Burada kalıp ameliyat sonrası hastanın ateşini izlemem gerek.
Je dois rester ici et surveiller la fièvre après l'intervention chirurgicale.
- Burada kalıp göz kulak olman...
Non, j'ai besoin de vous ici, J'ai besoin que vous gardiez un oeil...
Tüm gece ayakta kalıp gündüz yatacak mısın? - Evet.
Tu vis la nuit et tu dors le jour?
- Hayır, korkarım kalıp bu gece kazandığımız üç kuruşun hesabını yapmam lazım Susan.
Je regrette, mais je dois rester pour compter notre maigre recette. Désolé, Susan.
Bilmeni isterim ki hapishanede hayatta kalıp sağ salim çıkmak için ne gerekirse yapacağım.
Et je ferai tout ce qu'il faut pour survivre et retrouver ma vie.
Aslında burada kalıp senin bunu izlemeni engellemem gerek.
Je reste pour t'éviter de regarder ça?
Havanın nasıl olacağına, hangi adama aşık olacağımıza bir kazaya karışıp kötürüm kalıp kalmayacağımıza karar veremiyoruz.
Le temps qu'il fera, les mecs pour qui tu craques... On peut se faire renverser et se retrouver en chaise roulante.
Geride kalıp hiçbir şey yapmamak asıl beni endişelendiriyor.
Il n'y a rien à faire ici à part s'inquiéter.
İstediğiniz kadar kalıp etrafı inceleyebilirsiniz.
Écoutez, vous pouvez rester pour jeter un il.
Ancak bir ayı misali, savaşmalıyım ayakta kalıp.
Il faut que je me batte comme un ours.
- Neden birinizin geride kalıp tüm eğlenceyi kaçırdığını bir türlü anlamıyorum.
Ce que je ne comprends pas vraiment c'est pourquoi l'une d'entre vous reste en retrait.
Burada kalıp bizimle uğraşabilirsin veya bunu hastaneye götürüp diktirebilirsin.
Bon, deux options : rester ici et continuer ce petit jeu ou l'amener à l'hôpital et le faire recoudre.
O ve küçük Leo daha iyi hissettiğinde... kalıp kalmayacaklarına karar verebilirler.
Quand elle et le petit Léo se sont sentis mieux... ils pourront décider s'ils restent ou pas.
Burada kalıp almazsam geri götürürler, bu da tam bir kabus olurdu.
Si je ne suis pas là pour signer, ils vont le ramener, et le remettre en vente, ce sera un cauchemar.
Sahte sınav puanları alacak kadar para kazanmıştım. Bunu da gerçek MIT'ye gitmek için kullanacaktım. Ama bütün derslerden kalıp okuldan atıldım, sonra da Springfield'a gelmek zorunda kaldım.
J'ai gagné assez d'argent pour acheter des faux papiers qui m'ont servi à rentrer au vrai MIT, où j'ai échoué dans toutes les matières, et été jeté dehors pour venir m'installer à Springfield.
Beni deniz tutar. Okuduğuma göre insanlar zor durumda kalıp hastalanarak korkunç derecede ishal oluyorlarmış.
J'ai le mal de mer, et j'ai lu plein de cas de naufrages, de personnes qui tombent malades et ont cette horrible diarrhée.
Ama istemiyorsanız, o zaman burada kalıp çok sert bir şekilde çalışacağız ve kendimizi kasacağız hatta bütün gece burada kalacağız.
Mais si vous ne le voulez pas, alors nous resterons juste ici et nous allons travailler super dur et travailler sans relâche et nous allons même passer une nuit blanche à travailler.
Seçimi kaybetmek üzücü, ama kalıp güzel bir savaş vermeliyiz.
Ça fait mal de perdre une élection. mais restez impliqué et battez-vous pour ce qui en vaut la peine.
Burada kalıp uyumlu davranmanı istiyorum. Ben gideceğim.
Il faut que vous restiez là,
Nelere sahip olabileceğim hakkında bir fikrin var mı? Ne kadara sahip olabileceğim hakkında? Topun bana dönük olan kısmında kalıp sadece çenemi kapalı tutsaydım hem de.
Savez-vous tout ce que j'aurais pu avoir si j'étais retourné à ma routine et que je l'avais bouclée?
- Bu da ne? Burada kalıp onu izlemeni istiyorum.
J'ai besoin que tu restes ici et que tu le surveilles.
Ben burda kalıp biraz çilek yiyeceğim.
Je vais rester derrière toi et goûter une fraise.
Ne yani burada kalıp daha fazlasının gelmesini mi bekleyeceksin?
- Quoi? Tu comptes rester ici, et attendre d'autres créatures?
Tanrı aşkına Jamie! Ya iki tarafa da takılmaz ve gideriz ya da kalıp bir tarafı seçeriz.
C'est soit partir, soit choisir un camp.
Şu anda üzerine bir de siviller ateş hattına kalıp ölüyorlar.
Et là, des civils se sont retrouvés sur la ligne de feu.
Biliyorum, anne. Üzgünüm ama kalıp çalışmam lazım.
Maman, je regrette, mais je bosse dur.
- Tamam. Beraber kalıp partiye gideceğiz.
On se quitte pas, on va à la fête.
Hayatta kalıp yaşamaya devam edecektir.
Il survivra. Il le fera.
Burada kalıp onları bekleyeceğim.
Je vais rester par là et les attendre.
Burada kalıp diğerlerini beklemeliyiz.
On doit rester ici et attendre les autres.
Kalıp size yardım etmek isterdim ama yapamam.
Je veux vraiment vous aider, mais je ne peux pas rester.
Bağlı kaldıkları bir kalıp var hep.
Il y a toujours un système.
Belki de kalıp, kalıbı değiştirmek içindir. Belki de bu sefer altındadır.
Le changement est peut-être le système et elle est en dessous ce coup-ci.
Şimdi, ya sakin kalıp teklifimi kabul edersiniz ya da sonuçlarına katlanırsınız.
Peinard. Acceptez mon offre... ou vous en subirez les conséquences.
Bir kişi bile sağ kalıp olanları anlatırsa bu sancağa bir daha kimse teslim olmaz.
Car si un seul de ces hommes survis à ça et raconte cette histoire, plus personne ne pliera jamais devant notre drapeau.
Çünkü sahneye çıkıp ışıkları ve kamerayı gören insanlar donup kalıyor.
Sous les projecteurs, devant les caméras, les gens se figent.
Yakıp yıkalım burayı!
Il faut le détruire!
Ben burada takılıp kalırken niye tüm eğlenceyi sen yaşayasın ki?
Pourquoi t'amuserais-tu alors que moi, je suis coincé ici?
Kendi uyuşturucunu yapınca da şaşırıp kalırlar.
Et ils s'étonnent que tu fasses ta propre came.
Bana kalırsa birlikte çalışıp halatları birlikte onarmalıyız... hem görev paylaşımı olur.
Mon idée c'est que l'on bosse ensemble et donc on attache les cordes ensembles, on partages les taches. - Okay.
Tamam, zaten kalıp ne olduğunu bulmaya niyetim yok.
T'as trouvé ça tout seul?
- Alıp pencereden çıkalım mı?
- On sort avec par la fenêtre?
Bana kalırsa, her perşembe tonla parayı alıp kumarhane aracılığıyla aklıyorlar.
Ce que je pense, c'est qu'ils apportent des tonnes d'argent tous les Jeudis et le blanchissent avec l'aide du casino.
Bir akbabaya atlayıp operasyonumun kalıntılarına saldıracağını nereden bileyim?
Je ne m'attendais pas que tu débarques à dos de vautour et que tu récupères les os de mon opération.
Yerinde kal, kıpırdayayım deme.
Plus un geste.
Umarım yediği havuçlar boğazında Suzanne'ın oral kondomunun yanına tıkanıp kalır.
Allez, fourre ta carotte dans ta gorge profonde.
Eğer gelemezse yani orada tıkılıp kalırlarsa onun için de hazırım.
Et s'il ne revient pas... s'ils restent coincés là-bas, je suis aussi préparée pour ça.