Kan sayımı translate French
511 parallel translation
Tansiyon kan sayımı, tüm vücut işlevleri normal, o halde niye buradayım?
Tension artérielle... hémogramme, tout est normal, alors qu'est-ce que je fais ici?
Karaciğer, böbrek, kan sayımı, metabolizma, her şey, salgı bezleriniz bile her zamanki verimlilikte.
Foie, reins, hémogramme, métabolisme, tout, même vos glandes, fonctionne normalement.
Akciğer filmine, kan biokimyasına, kan sayımına, idrar analizine ve EKG'ye ihtiyacımız var.
Il faut faire des radios, des analyses chimiques, analyses de sang et d'urine, ECG.
Kan sayımı, ESR gibi.
hémochromie, v.e.s, je vous prescris tout.
Kan sayımı, elektrolit, kan toksin analizi yapalım.
On fait les analyses et une recherche toxique.
Kan gazı, göğüs filmi, tam kan sayımı, rutin biyokimya.
Faites-lui un gaz à thorax, une numération et chimie standard.
Kan sayımı, göğüs ve omuz filmi.
NFS thorax, épaule face, profil.
Kan sayımı, biyokimya, göğüs filmi, idrar testi kan kültürleri.
NFS, chimie standard, thorax de face, ECDU... deux hémocultures.
Kabızlık öyküsü ve ağrının türü nedeniyle tam kan sayımı biyokimya, idrar, amilaz, böbrek üreter mesane.
Vu les antécédents de constipation et le type de douleur... je demanderais un NFS... chimie standard, OCBU et NSP.
Göğüs filmi, EKG, kan sayımı rutin biyokimya, Dig düzeyi, idrar 2 defa kan kültürü, kan gazları tetkiki yapılsın.
Nous voulons un thorax, un électro, un NFS... chimie hydraulique, CBU, gaz du sang... Fais aussi deux hémocultures... et réhydratation avec 300cc de sérum physiologique.
Compazine, 10 miligram, adaleden. Kan sayımı, rutin biyokimya.
Primpéran, 10 mg en sous-cutanée, NFS et chimie standard.
Kan sayımı. 6 ünite kan.
Fais-moi NFS, groupe rhésus et six unités.
Kan sayımı, kan tahlili, göğüs röntgeni, kulak ve boğaz kültürü.
NFS, séroculture, thorax, gorge et oreilles.
Lydia, kan sayımı yap, laboratuvarı ara, 6 ünite uygun kan hazırlansın.
Lydia, je veux NFS, avec groupe et radio, 6 unités de sang total.
EKG alın. Göğüs filmi, kan sayımı, biyokimya, enzim, pıhtılaşma testleri.
Electro, thorax, NFS, chimie standard, enzymes et contrôle de la coag.
Biyokimya testleri, kan sayımı. 8 ünite kan.
Standard, NFS, groupe RH contrôle, 8 culots globulaires.
Henry, kan sayımı ve kültürü yap.
Je veux une hémoculture et une numération sanguine.
Kan sayımı yapalım, uygun kan hazırlansın.
Bon, faites NFS et groupe sanguin.
Kan sayımı, biyokimya.
NFS et chimie standard.
Kan sayımı, elektrolit normal, ama Dilanti 5.
Le reste est normal, mais la Dilantine n'est qu'à 5.
- Kan sayımı, 4 ünite uygun kan? - Evet.
On ne devrait pas faire NFS, groupe, et quatre unités?
Kan sayımı, rutin biyokimya, enzim, pıhtılaşma testi, röntgen yapalım.
Chimie, enzymes, radio du thorax.
Kan sayımı, biyokimya, kan gazı, serum başladı.
Chimie, gaz du sang, perf posée.
Kan sayımı, biyokimya, pıhtılaşma testi.
Chimie standard, coag complète.
NG tüpü, mide lavajı kan sayımı, biyokimya, amilaz.
SG, lavage d'estomac... NFS, chimie standard, amylase.
Kan sayımı, elektrolit, kan gazları ve pıhtısını ölçün.
Analyses complètes, gaz, coagulation.
Kan sayımı, aynı kan grubu...
NFS, quatre unités...
Geri sayım : 3, 2, 1... Bu o kadar harika ki. İkinci dalga yaklaşıyor, kan tipi :
Contact dans 3... 2... 1... de sang de type bleu.
Sayın yargıç, elimde yeni bir kanıt var.
J'ai de nouvelles preuves. C'est trop tard, M. Holmes.
Hadi Sayın Marslı, gel de biraz İskoç kanı iç.
Venez M. Martien, on a du bon sang. C'est du pur malt.
Sayın yargıç, jürinin saygıdeğer üyeleri, iddia makamı, mahkum Leonard Vole aleyhinde büyük bir ustalıkla, gelmiş geçmiş en rastlantısal kanıtlardan oluşan suçlamasını sundu.
M. le président, messieurs les jurés, l'accusation a habilement présenté contre Léonard Vole des arguments purement et simplement indirects.
Tam aksini gösteren hatırı sayılır kanıtlar olmasına rağmen gerçekten aklım başımda olduğumu sanıyorum.
Et je suis sûre d'être saine d'esprit. En dépit de toutes les apparences contraires.
Eskiden sayımız çok azdı ama şimdi azımsanmayacak bir sayıya ulaşmış durumdayız. Bunu da Sicilya Parlemontosu seçimlerinde Halk Bloğu'nun hak edilmiş zaferiyle kanıtlamış bulunmaktayız.
Avant, nous étions peu mais aujourd'hui, nous sommes une force et nous l'avons démontré lors des élections pour le parlement sicilien, grâce à la victoire écrasante du parti du peuple.
- Suçu kanıtlanana dek biri suçsuz sayılmaz mı?
On n'est pas innocent jusqu'à preuve du contraire?
Kendini evinde say artık aileden biri sayılırsın... sana kanım kaynadı çok iyi anlaşacağımız ortada... başımızın üstünde yerin var evin demirbaşlarından biri olabilirsin... fazla bir şeyimiz yok ama neyimiz varsa paylaşırız... zor günlerimiz de olabilir, aç kalabiliriz, ne fark eder?
Considère-toi chez toi Considère-toi de la famille Je t'ai pris en sympathie On va bien s'entendre Considère-toi le bienvenu Tu fais partie des meubles
kendini evinde say artık aileden biri sayılırsın... sana kanımız kaynadı çok iyi anlaşacağımız ortada... başımızın üstünde yerin var evin demirbaşlarından biri olabilirsin... fazla bir şeyimiz yok ama neyimiz varsa paylaşırız... burada kimse burnu büyük değildir herkesin payına bir şeyler düşer... yine de ev sahibi geldiği zaman tedbirli olmak iyidir... kendini bizden say bunun lafı bile olmaz... çünkü aramızda görüştükten sonra deriz ki artık kendini... artık kendini bizden say!
C'est la maison Considère-toi chez toi Considère-toi de la famille On t'a pris en sympathie On va bien s'entendre
Bense, onu tamamen ihmal etmediğimi gösteren yeterli sayıda somut delil olduğu kanısındaydım.
C'est évident, vu les nombreuses preuves physiques... qu'elle n'était tout á fait négligée.
Sayın Başkan, elbette bilirsiniz hareketimizin başından beri, burada, Çin'de kaç kişi hayatını verdi, kanını akıttı?
M. Le Président, vous savez, bien sûr... combien ont donné leur chair et leur sang ici, sur la terre chinoise... depuis le début de notre mouvement.
Kanıtlanmadığı sürece masum sayılırım ve bakın bana ne yaptılar.
Je suis innocent jusqu'à preuve du contraire. Et regardez-moi!
- Ee? - Kanıtınız var, Sayın Başkan,... Bir gün konuşan maymunlar Dünya'ya egemen olacaklar ve 3950-küsur yılında Dünya'yı yok edecekler.
- C'est la preuve, M. le Président, que des singes domineront le monde et le détruiront autour de 3 950.
Komiser benden birden dörde kadar bir sayı düşünmemi istedi, ve sonra düşündüğüm sayıyı tahmin edecek ve kanıtlayacaktı.
Il m'a demandé de choisir un chiffre entre 1 et 4. Il devait deviner lequel et me le prouver.
Yine de, kan grubu ve göz tabakası sayımı yapabiliriz.
On pourrait faire une analyse du sang et de l'iris.
Olsun, sende izi var, ilerde harbi bir saf kan Amerikalı olacaksın gerçi sen İngiliz sayılırsın şaşırmamak lazım
Tu lui ressembles! Tu parles pas comme un vrai Amé ricain mais rien d'é tonnant, ton père é tait anglais!
Aşkımız için büyük kanıt sayın Jerber.
Vous devriez être sensible à la beauté du geste.
Sayın Yargıç, bu bıçağın iki numaralı savunma kanıtı olarak kayıtlara geçmesini istiyorum.
M. Le juge, je voudrais que ce couteau soit étiqueté et versé au dossier au nom de la défense.
Bunu biliyorum, Sayın Yargıç. Bu mahkeme sona ermeden önce, bunu size kanıtlayacağım.
Je sais Votre Honneur et je vous le prouverai avant la fin de ce procès.
Sayın Hakim, kimliğimi sözleşmede yazıldığı şekilde... kanıtladığımı ibraz ediyorum.
Votre Honneur, je suppose avoir bien établi mon identité, ainsi que le précise le contrat.
Hamburger'im kanıt sayılacak mı?
Mon hamburger, c'est une preuve?
" Mr. Giuliani'nin test tüpüne başka bir kan damlamış ve bu da kollesrol sayısını olduğundan 150 fazla çıkmasına neden olmuş.
" Du sang renversé dans l'éprouvette de M. Giuliani aurait fait monter son taux de cholestérol de 150 unités.
Sayın Meclis Başkanı, son çıkan haberler ile Meclis ile sorun yaşamak istemiyorum ama bu gerçekten iyi haberler getiren bir bülten.
M. Ie Président, je ne voudrais pas importuner... Ia chambre avec les détails du dernier... et je dois dire, optimiste, bulletin de santé,
Yine, Scully, bize kanıt lazım. Ve yine, bu kanıt sayılmaz.
Encore une fois, Scully, des preuves, mais rien de tangible.