Kanıyor translate French
4,982 parallel translation
Çocuklar, biri kanıyor.
Les gars, quelqu'un saigne!
Elim kanıyor anasını satayım.
Je saigne putain.
Elleri hâlâ kanıyor.
Ses mains saignent toujours.
O zaman niçin hala kanıyor?
Pourquoi ça saigne encore?
Sadece kanıyor.
Ce n'est que du sang.
Tıkanıyor da.
Il est bouché et...
Biliyor musun, sanırım bronşlarım tıkanıyor.
Vous savez, je... Je crois que je sens mes bronches se resserrer.
Çok hap içtiğimde, kalp atışlarım 300e çıkıyor. Çok fazla kan pompalandığında burnum kanıyor ve...
Quand j'en prend beaucoup, mon rythme cardiaque atteint 300... ça pompe beaucoup de sang, donc je saigne du nez et...
Kanıyor.
Il saigne.
- Kafan kanıyor.
Tu saignes.
Domuzlarının kanını yavaşça akıtıyor.
Il tue ses cochons lentement.
Bizi koruduğunu kanıtlıyor...
Mais en même temps, tu te dis :
Hiçbir şey kanıtlamıyor bu.
Ça veut rien dire.
Polisin hiçbir kanıt bulamamış olması tedirginlik dozunu artırıyor.
Les résidents deviennent inquiets. La police n'a toujours pas d'indice.
- Marcus. Annem meditasyon yapıyor. Çünkü bilimsel olarak depresyona iyi geldiği kanıtlanmış.
Ma mère médite car c'est scientifiquement prouvé que ça aide à sortir de dépression.
- Kan her yere fışkırıyor.
- Y a du sang qui gicle de partout!
George yaşıyor ama aşırı kan kaybı beyin hasarına yol açtı. Bir daha konuşamayacak.
George est vivant, mais il a perdu beaucoup trop de sang il ne parlera plus jamais.
Tanner'ın İHA'sının ele geçirildiğini kanıtlamıyor bu.
Ceci ne prouve pas que le drone a été piraté.
Steve, bu Margot Al-Harazi'nin Tanner'ın İHA'sını kaçırdığını ve o askerleri öldürmekte kullandığını kanıtlıyor.
- ici? - Steve, c'est la preuve que Margot Al-Harazi réquisitionné le drone de Tanner et l'a utilisé pour tuer les soldats.
Darius'un da ayakkabısını senin gibi bağlamış olabileceğini kanıtlamaya çalışıyor.
Elle essaye de prouver que Darius noue ses lacets comme toi.
Kanıtlıyor.
En effet.
Çok kötü kan akıyor.
Oh mon Dieu, je saigne.
Bu kan, pıhtılaşmayı tamamen engelleyen emsalsiz bir özellik barındırıyor.
Ce sang contient un élément unique qui empêche totalement la coagulation.
Yüzyılda Meksika'da yapılan kan akıtma ayinlerini andırıyor. "
- Concurrente sérieuse aux 800 m pour les JO de Mexico.
Emniyet müdürünü, çoğu hakimi tanıyor. Suç anında başka yerde olduğunuz kanıtlarını da güçlendirecek.
Il connaît le commissaire, les juges et il nous aidera à renforcer l'alibi.
Yaptıkların seni çok heyecanlandırıyor, Spencer, ama hiç kanıtın yok.
Bien trouvé Spencer mais vous n'avez pas de preuves.
Çünkü şu anda Gazze'yi yöneten Hamas İsrail devletinin varlığı kabul etmeyi reddetmekle kalmıyor bunu kanıtlamak için ülkeye roket fırlatmaya devam ediyor.
Qui régit Gaza, en refusant de reconnaître l'État d'Israël et en leur lançant des rockets constamment pour le prouver.
- Kan akışını artırıyor.
Ça développe le volume sanguin.
Ve de bu onu kanıtlıyor.
On a vérifié. Voilà qui le prouve.
Vampir kanı işe yaramıyor.
- Le sang de vampire ne fonctionne pas.
Damarlarında dolaşan kan, benim de damarlarımda dolaşıyor.
Le sang qui coule dans leurs veines coule dans les miennes.
Bu fanatikler beynime kan sıçratıyor, ellerinde haçlarla gezen holiganlar.
Ils me font bouillir les sangs, ces délinquants, avec une croix dans la main.
O elbise niyet ve gerekçe kanıtlamıyor.
Elle ne prouve rien.
Ceseti bulamasak da evdeki kan miktarı kurbanın ölümcül darbeler aldığını kanıtlıyor.
Bien qu'on n'ait pas trouvé de corps, la quantité de sang dans la maison indiquerait que les blessures de la victime ont été fatales.
Çünkü kitap yazması onun "A" olduğunu kanıtlamıyor.
Juste parce qu'il a écrit un livre ne signifie pas qu'il n'est pas "A".
Cyper sadece Atrian kanıyla karıştırılınca işe yarıyor.
Le cyper ne fonctionne que lorsqu'il est mélangé avec du sang d'Atrian.
Tabii ki, bu arama hiçbir şeyi kanıtlamıyor.
Bien sûr, cet appel ne prouve rien.
Kan hala akıyor.
Le sang coule encore.
İşe yaramıyor, hiç iyi hissettirmiyor ve beni iyi hissettiren tek şey kan!
Ca ne marche pas, ça ne m'a jamais fait me sentir mieux, et la seule chose qui me fait me sentir mieux c'est le sang!
Bacaklar pomplanıyor, Kan akıyor.
Jambes qui pompes. Sang qui coule.
Ama bu olanlar Metatron ile ilgili söylediklerimi kanıtlamıyor mu?
Ce qui s'est passé ne prouve-t-il pas ce que je disais à propos de Métatron?
Açıkçası çok rezil bir acı çekiyor. Bunların hepsi de kendi kanın yerine ufak kurtu kurtardığın için yaşanıyor.
Il souffre horriblement, j'ajouterais, tout ça parce que tu as choisi de sauver la petite louve au lieu de ton propre sang.
EHOME, dört Çin takımı arasında en güçlüsü olduğunu, 3-0'lık temiz bir seriyle kanıtlıyor.
EHOME vient de prouver qu'elle est la plus forte des quatre équipes chinoises avec un beau 3-0 au tableau des scores.
- Christina işe yarar olduğunu kanıtlıyor.
- Christina se montre utile.
Polis raporları bağlantıyı kanıtlamıyor.
Les rapports de police ne prouvent rien.
Madison, Yüce olmak için doğmadı ama sen, Cordelia senin damarlarında asil kan dolaşıyor.
Madison n'est pas née pour la Suprématie. Mais toi, Cordelia, tu as du sang royal dans les veines.
- Bu itler bu gece kan dökecek yer arıyor.
Ces putains de chiens veulent du sang ce soir.
Yanlışlarının kanıtlarını kendi çatının altında saklıyor olman... -... cesur, belki de akıllı bir hareket.
C'est courageux, ou peut-être sage, de garder la preuve de vos écarts, sous votre toit.
Tırtılı besleyebilirim ve krizalite fısıldayabilirim, fakat kozadan çıkan şey kendi doğasını takip ediyor ve beni aşıyor.
Je peux nourrir la chenille, et je peux chuchoter à travers la chrysalide, mais... ce qui éclot suit sa propre nature et me surpasse.
Yanağından kan damlıyor.
Rose. Positivement radieuse.
- Bir evin yok çünkü parayı elinde tutamıyorsun, ki bu da evinin olmayacağı gerçeğini kanıtlıyor.
- Tu ne peux pas en avoir. parce que tu ne sais pas gérer l'argent, donc tu n'as pas de maison.