English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ K ] / Karanlıkta

Karanlıkta translate French

3,002 parallel translation
Sonunda karanlıkta parlıyorum!
Je brille enfin dans le noir.
Tom, sadece karanlıkta bir figürdü.
C'était une silhouette dans la nuit.
Karanlıkta pek göremem bu yüzden geceleri asla süremem.
J'ai du mal à voir la nuit donc je ne peux pas retrouver mon chemin
Her ikimiz de karanlıkta amaçsızca geziniyor, "potansiyelimizi boşa harcıyoruz"
Tous deux, on erre sans buts, on "gaspille notre potentiel".
Dışarıda kör karanlıkta kıçınız donarak beklemek istemezsiniz.
J'ai pas envie de me geler les couilles en doudoune.
Bazıları hala dışarda karanlıkta dolaşıyor.
Certains sont assis dans le noir.
Karanlıkta mal mal dolaşalım mı?
Tâtonner dans le noir?
Karanlıkta ne yapıyorsun?
Qu'est-ce que tu fais dans le noir?
Kazadan sonra vampirler gibi karanlıkta ve aynasız ortamda yaşamaya başladık.
Après l'accident, on vivait comme des vampires, plongés dans la pénombre et sans miroirs.
Demek istediğim, bak, karanlıkta hazırlıksızdık.
On n'était pas préparés, on était seuls.
Sanki karanlıkta görüyorlardı tam da onlara göre bir şey.
Comme si vous voyiez dans la pénombre, ça leur va tellement bien.
Karanlıkta.
Dans le noir.
Canım benim, karanlıkta tek başına nasıl da acıkmıştır.
Elle devait mourir de faim toute seule, dans ce trou.
Karanlıkta, yapayalnız bir şekilde ölecek.
Elle y mourra, dans le noir, toute seule.
Karanlıkta kurdelenin parıldadığını gördüm.
J'ai vu le ruban scintiller dans l'ombre.
- Bugün babamı görmeye gittiğimde tek başına karanlıkta oturmuştu.
- Je suis allée voir mon père, et il était seul dans le noir.
Kevin sadece yatakta, karanlıkta ve örtünün altında seks yapabiliyor.
Kevin ne peut faire l'amour que dans le lit, dans le noir, sous les couvertures.
Karanlıkta parlayan dişleri olan köpekler mi?
Des chiens avec des machoires qui brillent dans le noir?
Bir yabancıyı karanlıkta takip ediyoruz ya.
Suivons un inconnu dans un recoin.
Karanlıkta parlayan Milk adındaki bir pislik!
Ce petit enculé qui brille dans le noir, qu'on appelle Milk. Milk!
Karanlıkta parlayan küçük Casper kılıklı pislik tabancamı aldı ve tabancamı geri alacağım Milk!
Ce petit enculé de Casper qui brille dans le noir, à mon flingue... Je vais récupérer mon flingue.
Seni karanlıkta parlayan Casper kılıklı pislik!
Tu brilles dans le noir, Enculé de Casper!
Niye karanlıkta oturuyorsun?
Pourquoi tu étais dans le noir?
Tanrım! Gün boyunca bu karanlıkta nasıl durabiliyorsunuz?
Ça vous gêne pas de passer vos journées dans le noir?
Gece görüşü karanlıkta işe yarar.
Elles ne fonctionnent que dans le noir.
Problem şu ki, eğer olayları benle paylaşmazsan, Geneva ile yaşadığın gerçekler gibi, bu beni karanlıkta bırakır.
Le problème, c'est que tu ne me dis rien, comme ta nuit avec Geneva.
Kendimi karanlıkta buldum ve o bana ışık verdi.
Il m'a trouvé dans l'obscurité et m'a donné la vue.
Ne? - Karanlıkta sizi farkedemezler.
- Leur champ de vision sera moins bon.
Karanlıkta o şeylerle ortada kalacağız.
On va se trouver dehors, au milieu de la nuit avec ces saletés
O pislikler karanlıkta bize yaklaşıyorlar.
Ces saloperies là dans le noir, qui nous traquent...
Maskeyi sadece karanlıkta, yemek yerken ve uyurken çıkarabiliyor.
Il ne peut l'enlever que dans l'obscurité, pour manger et dormir.
Karanlıkta kaçmak gibi bir şey düşünmeyin bile.
Faut surtout pas s'enfoncer dans l'obscurité.
Havalandırmanın arkasına sakladı, çıkışa gitti merdivenlerden indi ve karanlıkta kayboldu.
La porte ne s'ouvre que de l'intérieur et il y a une alarme. Rien n'indique qu'on y a touché.
Sonsuza kadar karanlıkta tıkılıp kalamam.
Je peux pas rester dans le noir éternellement.
Ve karanlıkta iblis Zaal doğdu Zakidernes'in askerleri insanlar esir olmuşlardı
Dans les ténèbres naquit le démon Zaal, souverain de Zakidernes, et tueur d'hommes.
Bu karanlıkta kim olsa düşer buraya.
Dans le noir n'importe qui pourrait tomber.
Hiçbir bitimsiz gece beni karanlıkta bırakamaz
Aucune nuit ne peut me retenir dans l'ombre
Lambayı vur, karanlıkta kalsınlar.
Dégommez les lampes, laissez-les dans le noir.
Boşsurat kızı sığınağına sürükleyecek, ve onu orada karanlıkta tutacak, sonsuza dek, ailesinden uzakta esir edecekti.
Sans-Visage y traînerait la fille et la retiendrait là dans le noir. Il la garderait prisonnière loin de ses parents, pour l'éternité.
Hayır, hayır o karanlıkta şuan.
Non, non, elle est dans une pièce sombre.
Karanlıkta yapılanlar aydınlığa çıkarılmalı.
Les secrets doivent être révélés.
Sonra sen, karanlıkta kalması gereken köşeleri aydınlatmaya başladın.
Et puis, tu as mis au jour des choses qui auraient dû rester bien à l'ombre.
İşte bu amaç karanlıkta size rehberlik eder.
Et c'est cette pensée qui vous guide dans l'obscurité.
Karanlıkta, çamaşır odasında çamaşır yıkamadan oturduğun için endişelenmeli miyim?
C'est grave? T'es dans le noir, dans la buanderie, sans faire de lessive?
Neden beni karanlıkta bıraktın?
Pourquoi tu me laisses dans le noir?
- Karanlıkta yaşıyorlar.
- Dans le noir.
Karanlıkta bir başına.
Seule dans le noir.
Karanlıkta pisliklerle çarpışırken birçok kez hayatını kurtardığını söyledi.
Cela lui a sauvé la vie plusieurs fois quand il a dû combattre des escrocs dans l'obscurité.
İnsanların bana dua edecek veya soğuk karanlıkta ölecekler.
Ton peuple me vénèrera, ou mourra dans l'obscurité glaciale.
Karanlıkta görebiliyorlar.
La nuit, nous ne pouvons pas voir.
- Karanlıkta düştüm.
Je suis tombé, dans le noir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]