Keel translate French
52 parallel translation
William Lester Keel.
William Lester Keel.
Hazırda bekleyin.
Keel, soyez prêt.
Ed, sanırım Albay Keel'ı tanıyorsun.
Ed, je crois que vous connaissez déjà le Colonel Keel.
Albay Keel onayladı, efendim.
Colonel Keel l'a confirmé.
Ben ve Keel "Büyük fahişe" yi götürdük : alışkanlık.
Moi et Keel, on a eu la "grosse salope", perpète.
Gecikmeden dolayı yönetici Keel den şikayet geldi Direk olarak bana geldi
Hier, une plainte m'est parvenue du Président Kiele.
Cher'in son hali ile Howard Keel'in ilk hali arasında ince bir çizgide.
Il y a une différence entre Cher sur le tard et Howard Keel à ses débuts!
We may as well strap a sign to our keel saying "Avantaj bizde."
On pourrait aussi mettre sur la coque "gogos à bord".
Keel
Keel.
Keel, sanırım senin için Teal'c'ın silahıyla bunun icabına bakabiliriz.
On devrait pouvoir vous en débarrasser avec l'arme de Teal'c.
Keel başka hiç bir yere gitmediğini söylemişti.
Keel dit n'avoir jamais voyagé.
Evet, ama Keel'ın onun burada olduğu hakkında hiçbir fikri olmamasına yetecek kadar uzun yıllar mı?
Depuis si longtemps que Keel n'aurait aucune idée de son existence?
Keel sizin buralarda bir yerde bir çukur kazdığınızı söyledi.
Keel a dit que vous creusiez un trou par ici.
Adım Raa'Keel.
Mon nom est... Raa'Keel.
Haydi, Raa'Keel'in dediklerini duydun.
Allez, tu as entendu ce qu'a dit Raa'Keel.
Raa'Keel... nakliye modülünde sorun yok.
Raa'Keel... le transporteur est intact.
Raa'Keel... bir zamanlar bizden biriydi.
Raa'Keel... jadis l'un de nous.
Desmond Keel.
- L'un des notre.
Avukatı Keel birşey bilmediğini söylüyor.
Keel, l'avocat dit qu'il ne sait rien.
Merak ediyorum Bay Keel, bu sadece sizi rahatsız eden insanların sesi mi?
Je suis curieuse. Est-ce juste le bruit des gens qui parlent qui vous indispose?
Dr. Keel telefonda.
Un certain Dr Keel au téléphone.
Dr. Keel mi?
Dr Keel?
- Kimsin? - Koç Keel, ateş etmeyin.
Qui c'est?
Bu, Harold Keel. İlk ihbarı o yapmış.
Harold Keel, le premier à appeler.
Çatışmayı gördünüz mü Bay Keel?
Vous avez vu les tirs?
- Keel ekipte bir köstebek var diyor.
Keel dit qu'on a une taupe dans l'équipe.
Merhaba Bay Ballard. Bay Keel sizi bekliyor.
Bonjour, Mr Ballard, Mr Keel vous attend.
Rupert Keel, Kum Saati'nin seninle ilgisi olduğunu biliyor.
Rupert Keel sait que Hourglass vous intéresse.
Keel'ın bağlantısı nedir?
D'où viennent ses renseignements?
- Keel'in bir köstebek aradığını söylemiştin.
Tu m'as dit que Keel cherchait une taupe.
Bay Keel.
Mr Keel.
Ne istiyorsunuz Bay Keel?
Que voulez-vous, Mr Keel?
Size daha önce de söyledim Bay Keel.
Je vous l'ai déjà dit, Mr Keel.
Keel'ın bağlantısı nedir?
Quel est le lien avec Keel?
Ben Rupert Keel.
C'est Rupert Keel
Keel, bugün kişisel işlerinin peşinde olmanı hoş görmez.
Keel ne tolérera pas que tu mènes une enquête personnelle.
Keel'dan bir telefon geldi.
J'ai eu un appel de Keel.
Er ya da geç Keel bizi yakalayacak.
- Keel va nous rattrapper, tôt ou tard.
- Keel'e de böyle mi söyledin?
- C'est ce que t'as dit Keel?
- Keel bilmiyor.
- Keel ne le sait pas.
Neden beni görmek istediniz Bay Keel?
Pourquoi vouliez-vous me voir, M.Keel?
- Keel asla iz bırakmaz.
- Keel ne laisse jamais de marques.
Keel takımda bir köstebek olduğundan bahsetti.
Keel dit qu'il y a une taupe dans l'équipe.
- Keel onu istedi.
Keel le voulait.
- Keel bilmiyor.
- Keel ne sait pas.
Keel'in bildiğini mi düşünüyorsun?
Tu penses que Kneel sait?
Fakat ne kadar çok karanlıkta kalmaktan hoşlanmasanda dediğin gibi... siz "emirleri uygularsınız", Bay Keel.
Mais autant que tu n'aimes pas être tenu à l'écart, tu l'as dit : tu exécute les ordres, Mr Keel.
Ne değil, Bay Keel.
Pas quoi, Mr Keel. Qui.
Evet onu görmediğini biliyorum Keel.
Ouais, je sais que tu ne l'as pas vu Keel.
Aye, Keel yumurcakları yakaladı!
Hissez le gamin!
Ben Dr. Keel.
- Je suis le Dr Keel.