Klik translate French
134 parallel translation
Daha fazla bir şey hatırlamıyorum. Sadece birbiri ardına silah sesleri. Ta ki ; küçük, tuhaf bir "klik" sesi duyana kadar.
J'appuyai sur la gâchette, encore et encore, jusqu'à ce que le barillet fût vide.
- Üniversitede okurken çalışıyorsunuz. Üzgünüm ama ben zaten Klik, Pik, Hik, Tik Gaf, Staf, Laf ve Çaf'a üyeyim.
Désolé, mais je suis déjà abonné à Jardins,
Ben dedi ki, eğer dikkatle dinlersen birkaç sefer deneyince onları yakalayabiliyormuşsun. Ufak bir klik sesi duyuyorsun.
Ben me dit que si on écoute bien, à plusieurs reprises, pour les surprendre, on entend un petit déclic.
Telefondan gelen klik sesi.
Ce déclic dans le téléphone.
Ve sonra... Klik! ..
Et puis j'ai entendu "boum",
Kliketi klik kliket, 1. çinko, 2. çinko, tombala.
Clicketty click, clicket, et bingo!
Uzaklık 20 klik.
Distance : 20 clics.
Donanama bu boşluktan giriş yapacak ve Rylos'a 20 klik yaklaşacak.
L'armada percera la Frontière ici et arrivera à Rylos en 20 déclics.
"Klik." Ve hafızasına kaydeder.
C'est enregistré.
Ve kapı kapanırken'klik'sesi çıkaracak.
Alors la portière se ferme en faisant clic.
Ben de bu klik sesinin ne olduğunu merak ediyordum. Beni o pozisyonda istiyorsan, zaten gay olmalısın!
Et moi qui me demandais c'était quoi ce bruit, si t'as voulu me mettre dans cette position c'est que t'es un pédé.
Klik! " yapıp, sonra da sanki atılan çakmaklardanmış gibi silahı fırlatıp atıyorlar.
Pourquoi, quand il y a une fusillade et qu'ils n'ont plus de balles, ils jettent leur arme? Comme un briquet jetable. N'importe quoi!
Hep bir "klik" yapıyor, sonra da silahı fırlatıp atıyorlar.
Ils jettent toujours leurs armes!
Sonuç olarak, kar amacı gütmeyen bir örgüt... karanlık, devrimci bir klik olup çıktı!
Résultat : une organisation généreuse devient un groupuscule de la pire espèce!
Kapağı sonuna kadar iterek klik sesini duymanız lazım.
Il faut bien appuyer... jusqu'à ce que ça fasse clic.
"Klik" sesini duyana kadar çevir.
Tourne la clé jusqu'au déclic.
Sağol Ned. Şimdi, kötü adamlar buranın on klik ( kilometre ) kuzeyinde görülmüşler.
Des Viets ont été repérés à dix miles au nord.
O an kötü adam silahına davranır doğrultup tetiğe bastığında "klik" sesi işitilir.
A ce moment-là, le sale type saute sur son flingue, l'attrape et on entend, "click."
O klik.
- Quoi? Le bruit.
Kathleen davranışlar ve sesler arasında tutarlı bir eşleşme arıyor. Ne zaman iki yetişkin birbirine yaklaşsa, buluşana kadar klik sesi çıkartıyorlar, sonra iki alternatif var.
La scène en classe donne vraiment une idée... de l'interaction d'une scientifique avec la communauté... et comment elle fait passer son savoir et son enthousiasme... aux gens du coin à propos de son travail.
Klik.
Prêt?
Klik.
Clic.
"Klik" sesi gelmedi.
Ça fait pas clic.
Yaklaşık 30 klik kuzeyde, efendim.
90 degrés nord, environ.
Ayağını mayına bastığın anda, önce bir "klik" duyarsın.
La première chose qu'on entend est un clic. C'est votre pied qui arme la mine.
- Klik-klak oyunu.
- Click-Clacks.
"Klik" sesini duyunca da... düğmeye bas.
Et après le son "clic", tu appuies juste sur l'obturateur. Essaie!
Sadece klik-klik yaparım ve onları buradan gönderirim.
Moi, je prends la radio et basta.
Tabii. Cennet bir klik ötede.
Le paradis est à portée d'un click.
Bir klik ve 100 dolar bağış.
Un click et un don de 100 $.
Rakamlar yerine otururken klik sesi çıkarır.
" et quand ils font un clic,
Klik sesi geldiğinde çocuk kalbi, adam kalbine dönüşür.
"Quand il y a le clic, " le coffre-fort de la vie s'ouvre à toi
Ardından o kadar çok şey oldu ki, o klik sesini duyamaz oldum.
À cause de certains événements, je n'entendais plus les barillets.
Telefonda klik sesi duyuyor musun?
N'entends tu pas un clic dans le téléphone?
Yemin ederim, klik sesi duyuyorum.
- je te jure que j'entend un clic
Benimle konuşmuyor, ve yüzüme telefonu kapattı biraz, ama o klik ve ölüm sessizliği, duyduğum en güzel sesti.
Elle ne me parle toujours pas, et elle m'a en quelques sortes raccroché au nez,... Mais ce click et ce silence de mort m'ont paru les sons les plus beaux que j'ai jamais entendu!
Tik tak, klik klak.
Tic-tac. Tic-tac.
Biip! "Hakaret edilmiş" Klik.
Beep! "Vidée." Click.
Klik sesi çıktı.ama hiçbir şey olmadı.Silah boştu.
ça a fait un "clic" et rien d'autre. Le pistolet n'était pas chargé.
- Neyi? - O şeyi işte, hani... - Klik-klik ses çıkan.
Le kick riquiqui.
klik, klank, emniyet kemerini tak.
Toujours boucler sa ceinture.
Klik, klik.
Fréquence cardiaque à 50.
Alo dedim ama duyduğum tek şey sessizlik ve klik sesiydi
J'ai répondu mais tout ce que j'ai entendu c'est le silence et un click.
- Klik.
- Click.
[Klik sesi devam ediyor ] [ Vaklama ] Az kalsın en önemli bölümü unutuyordum [ Vaklıyor]
J'ai failli oublier le plus important.
ama devam etmek istemiyorsunuzdur... klik-klik, etmeye başlar...
Ça fait clic, clic, clic...
Ho, ho, ho kim gidemez! Oh, inerim evin çatısına, klik, klik, klik!
Qui pose son traîneau sur les toits
Şu klik klik sesi.
- Quoi?
Klik.
Click.
- Klik.
- Hé!
Trakeaya girersen kıkırdaktan geçerken klik sesi duyacaksın.
- Il est bradycarde. - J'appelle Weaver?