English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ K ] / Köşeye

Köşeye translate French

2,483 parallel translation
Köşeye kıstırılmasına karşı planı olmalı.
Il a un plan pour s'il était coincé.
Bu adam köşeye sıkıştığını hissediyorsa her şey mümkün.
Si ce type se sent coincé, il sera incontrôlable.
Kokmaya başlamadan önce köşeye atmak isteyebilirsin.
Vous devriez le pousser dans le coin avant qu'il commence à puer.
Onları köşeye sıkıştırdık.
Ils sont cernés.
İnsanı zor bir noktada köşeye sıkıştırmak için ve...
et...
Haeshin'i bu şekilde kim köşeye sıkıştırıp duruyor?
Qui diable continue d'acculer Haeshin ainsi?
- Beni köşeye sıkıştırdı.
- Elle m'a piégé.
Köşeye geç. Sen de, birader.
Toi aussi, mon frère.
Scooter Libby'yi köşeye sıkıştırdılar. Suçu kabullenecek.
Ils ont sacrifié Scooter Libby, c'est lui qui plonge.
Her köşeye bir tane koyuyorlar.
Un dans chaque coin.
Saldırganın onu köşeye sıkıştırdığını anlayınca, ondan sıyrılıp yanı başındaki votka şişesine uzanmış.
"Se voyant acculée, " elle a saisi une bouteille de vodka
FLNKS bana ayak diriyor. Pons da köşeye sıkıştırıyor.
Le FLNKS me trimballe et Pons me met des bâtons dans les roues.
Sıkışma köşeye!
Dégage de là!
Sana jambonlu yumurta pişirdim. Köşeye koydum.
Je t'ai fait des œufs au bacon.
Köşeye bakarsanız, tek bir eski tuğla görebilirsiniz ve 1998'de restore edilene kadar tavan o tuğlalarla kaplıymış.
Regardez dans le coin, vous verrez une brique sale. Tout le plafond était ainsi avant la rénovation de 1998.
Dikkatinizi diğer köşeye verirseniz... -... memur beyi görebilirsiniz.
Si vous regardez à l'autre bout, vous verrez... un policier.
Tamam, sen o köşeye git, ben de şurada duracağım.
Faut que tu te mettes dans ce coin-là. Je reste ici.
Yavaşlayana kadar bekle, atlayacağın zaman köşeye geç.
Tu attends qu'il ralentisse, qu'il fasse le tour, et alors tu sautes.
İlla başvurdurtacaksınız köşeye attığım üç beş kuruşa.
Vous m'obligez à entamer mes économies.
Bir şeyler sezerse kaçmaya çalışır onu köşeye sıkıştırırsanız, dövüşür.
S'il nous voit, il fuit. Si on le chope, il se bat.
Kim köşeye gidiyor.
Kim récupère la rondelle dans le coin et accepte une solide mise en échec de Norris.
Şu arka köşeye geç, tamam mı?
- D'accord, allez tout au fond.
Peki, şuradaki köşeye ne dersin?
Et ce coin, là-bas?
Sizi köşeye sıkıştırdım ve yapacak hiç bir şeyiniz yok.
Vous êtes faits et on est mieux armés.
O bir TV ya da bir tost makinası değil ki bir köşeye bırakıp gidesin.
Il n'est pas une télé ou un grille-pain, on ne peut pas le poser dans un coin
Diğer köşeye geldiğiniz zaman konuşmadaki herkesi kapsama altına almış olacaksınız.
Quand on est de l'autre côté, on sait qu'on a impliqué chaque personne dans la conversation.
Köşeye sıkıştık.
Tout est perdu!
Köşeye geçin!
Ok, Allez dans le coin.
Köşeye geçin
Allez dans le coin.
Köşeye geçin!
Allez dans le coin.
Yani öylece vazgeçip bütün gerçekleri bilmeden kızı bir köşeye mi atacağız?
Alors, on, abandonne et on l'enferme sans connaître tous les faits?
Bu gece bir köşeye kıvrılıp, Sweet Valley High izlemeye ne dersin?
Que dirais tu de toi et moi ce soir entrain de se faire des caresses?
Umarım bir köşeye sıkışıp kalmamışlardır.
J'espère qu'ils ne sont pas blottis dans un coin.
Şimdi, şu köşeye kadar seninle iddiaya varım.
J'arriverai avant toi au coin et...
Yeni saklanma yerini tam da kızın odasının yanına, herkesin unuttuğu karanlık ve kuytu bir köşeye yapmıştı.
Il s'etait aménagé une nouvelle cachette dans la chambre, dans un coin sombre oublié de tous.
Reggir Wayne, köşeye gönder.
Reggie Wayne, post corner!
- Beni bir köşeye mi atmak istiyorsun?
- Tu te débarrasses de moi?
Anson, Fi'yi köşeye kıstırdı.
Je n'avais pas le choix.
Ve biz burdayız, köşeye sıkışmış bir şekilde.
Alors que nous ici, enfermés, opprimés.
Köşeye sıkıştık.
On est coincés!
Winston, beni gördüler. Köşeye sıkışmış durumdayım.
Winston, J'ai été repéré.
Bence köşeye sıkıştın, aza.
Vous savez ce que je pense, conseiller municipal? Je pense que vous avez le dos au mur.
Büyük ihtimalle Brendon, dikkatsizce yürüyen birini köşeye sıkıştırmıştır.
Brendon a dû coincer un piéton.
Belki ben ve Emily Caleb'i köşeye sıkıştırırsak... Okulda olmaz, Jenna'nın olmadığı bir yerde olmalı.
Faut le coincer hors du lycée, où Jenna est pas.
Beni köşeye sıkıştırdınız.
Je suis coincé.
Hey tatlım, köşeye geç bakayım.
Au coin, toi.
Kendimi köşeye sıkışmış hissediyorum.
Je me sens pris au piège.
ve öncekinden çok daha yakınım, bir tek babanla birlikte onu nerdeyse köşeye kıstırdığımız zaman hariç
Je me suis caché, comme un lâche.
- Şu köşeye geç ve bağır.
- Quoi?
- Ne? Şu köşeye geç ve kalp krizi geçiyormuşsun gibi bağır, ben de kaçayım.
Va dans le coin et mets-toi à crier que tu fais une crise cardiaque...
Seni köşeye kıstıramam.
Vous êtes incollable.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]