Leopard translate French
516 parallel translation
İçi doldurulmuş bir leopardır. New York'ta bile bulunurken kardeşim niye Brezilya'da içi doldurulmuş leopar avlıyor olsun ki?
On ne va pas au Brésil pour chasser des léopards empaillés quand on peut en trouver à New York.
Saçmalama. Bir leopardan hareketsiz durmasını isteyemezsin.
Un léopard ne se tient jamais tranquille.
Leopar avlamış hiç kimsenin bu tuzağa düşeceğini sanmıyorsun değil mi?
Vous ne pensiez tout de même pas qu'un chasseur de léopard pourrait tomber dans ce piège
Madem leopar olmayı seçiyorsun seni bir leopar gibi avlayacağım.
Si vous choisissez de jouer le léopard je vais vous chasser comme un léopard
Bizi leopar avlar gibi avlayacağını söyledi.
Vous l'avez entendu parler de chasse au léopard
Bir leoparın beneklerini değiştirmek Çin'i değiştirmeye nazaran daha kolaydır.
Autant essayer de faire de la soupe de canard avec les taches d'un léopard.
Bay Holt leopar kovalayacağınızı söyledi.
Selon M. Holt, vous chassez le léopard.
- Van Ness'le yakınlarda bir leopar avladık.
- Van Ness et moi avons tué un léopard.
Sıradan bir leopara dersini verir.
Il pourrait facilement tuer un léopard ordinaire.
Bir leopar ister misin? " dedim.
Voulez-vous un léopard? Un léopard?
Elbette.
Un léopard empaillé?
Konunun dışına çıkma.
Il se trouve que j'ai un léopard.
Ama bunu yapamazsın David.
Vous me laissez seule avec un léopard?
Ne oldu?
C'est le léopard?
Yani leopar!
Le léopard! David!
Leoparlı, saçma bir hikaye anlattın. - Gerçekten bir leoparım var.
J'ai vraiment un léopard.
Sana 1 milyon dolar verecek olan ama dairende bir leopar bulan...
Elle m'a promis un million. Elle sera furieuse si elle trouve un léopard ici.
Bir leoparla işim yok benim.
Je ne m'occuperai pas de votre léopard.
Leoparıma ne olacak peki?
Et mon léopard? C'est votre affaire!
Gitme!
Ne partez pas, j'ai le léopard!
Bir leoparın kuyruğuna asla asılma!
Ne tirez jamais sur la queue du léopard!
Susan, bir adam, bir göletin ortasında bir leoparla boğuşuyorsa kaçmasına imkan yoktur.
Un homme aux prises avec un léopard au milieu d'un étang ne peut pas courir.
Başka bir sürü yer varken neden arabanda bir leoparla sirk düzenlenen bir kasabada durdun?
On ne s'arrête pas avec un léopard dans une ville où il y a un cirque.
Ama bu senin araban değil!
Mais c'est mon léopard!
David, leopar hakkında.
C'est très grave! Il s'agit du léopard.
Binbaşı Applegate bir leoparın bağırtısını duyduğu an tanırdı.
Le major connaît le cri du léopard.
Teşekkür ederim. Leopar bağırtısı öyle bir şeydir ki bir duydunuzmuydu asla unutamazsınız.
On n'oublie pas le cri du léopard après l'avoir entendu.
- Kendini. - Ben buradayım. Ama leoparım kayıp.
Je n'ai pas perdu la tête, j'ai perdu mon léopard!
- Mark? - Leoparım hakkında tek kelime bile yok.
Il ne parle pas de mon léopard.
Leoparın mı?
Votre léopard?
- Her zaman bir leoparım olsun istemişimdir.
Il m'avait promis un léopard.
- Leopar, Elizabeth Teyzeminmiş.
C'est le léopard de ma tante.
Onları bir leopar gördüğüme ancak ikna ettim. - Bana asla inanmazlar.
J'ai eu un mal fou à les convaincre que j'avais vu un léopard.
Ben leoparla ilgili telefon eden kişiyim.
C'est au sujet du léopard.
- Ne kadar büyük bir leopar?
- Avec un plus gros léopard.
- Evet. Bir dalgıçkuşu niçin bir leopar sesine cevap verir anlamıyorum.
Je ne comprends pas pourquoi la chouette répond au cri du léopard.
- Hayır, Elizabeth. Lütfen, leopar uluması tamamen farklıdır.
Le cri du léopard est bien différent.
İçeride de açıkladığım gibi, leopar uluması şöyle bir şeydir.
Comme je vous l'ai dit, le léopard fait ça...
Tanrım Susan, burada Elizabeth Teyzen sana kızmasın diye bir leopar bulmana yardım etmeye çalışıyorum.
Je vous aide à chercher un léopard pour que votre tante ne se fâche pas.
Sahibi leoparını Bridgeport'a götürmeni istiyor.
Il faut conduire ce léopard à Bridgeport.
- Bayan Susan, lütfen! Niçin ona açıklamıyorsun? Belki leoparını yakalayabilir.
Expliquez-lui d'où vient ce léopard.
Elizabeth Teyzemin Brezilya'dan bir leopar beklediğini biliyorsunuz değil mi?
On devait envoyer un léopard à ma tante.
İddia kaybettim diye yapmıyorum, çatınızda bir leopar var.
Il y a un léopard sur votre toit.
Çatınızda bana ait olan bir leopar var.
Mon léopard est sur le toit.
- Endişelenme. - Nasıl? Leoparımı kaybettim.
J'ai perdu mon léopard.
- Bir leopar yakalamaya çalışıyorduk.
- Nous chassions le léopard.
- Bir leopar yakalıyordunuz?
- Le léopard?
Bir leopar avlıyordum.
Je chassais le léopard. - Vous chassiez le léopard?
Buradaki leoparların tavırları beni biraz şaşırttı.
J'ai été un peu troublé par... le léopard.
Bir leoparın peşindeydim.
- Un léopard.
Leopar.
- Encore le léopard!