Leurs translate French
47,922 parallel translation
Birçok uygarlık, efsanelerinde ondan bahseder.
Bien des civilisations l'évoquent dans leurs légendes.
Burası, kurtarıcılarının sonuncusunu onurlandırdıkları yer.
C'est ici qu'ils vénèrent le dernier de leurs sauveurs.
İnsanları da.
Et de leurs habitants.
Testlerini yaptılar zaten.
Ils ont déjà fait leurs tests.
Eskiden büyükler kızlarına düğün hediyesi olarak altın bir domuz verirdi.
Autrefois, les anciens donnaient un cochon en or à leurs filles comme cadeau de mariage.
Kafesleri kırıp hayvanları salıyoruz.
On détruit leurs cages et les libérerons.
Hayvanların ızdırabı üzerinden kâr edenlere maddi zarar veriyoruz.
Nous infligeons des dégâts économiques à leurs bourreaux.
Yaptıkları eziyetleri halka teşhir ediyoruz. Ve insan olsun veya olmasın, kimseye zarar vermiyoruz.
Nous révélons leurs atrocités au public, et ne blessons jamais ni humains, ni animaux.
- Eziyetleri teşhir ediyoruz.
- Nous révélons leurs atrocités...
Harıl harıl süper domuzlarını ürettiler ve yakında süpermarketler onların etleri ve organlarıyla dolacak.
Ils les accouplent frénétiquement. Bientôt, tous les supermarchés seront pleins de leur chair et de leurs organes.
Mirando bilim insanları onun üzerinde testler yapmaya can atıyor.
Leurs scientifiques brûlent d'envie de l'examiner dans leur labo.
Üzerinde yapacakları testler zararsız olacaktır.
Leurs examens seront inoffensifs.
Nihayet bu on yılın semeresini toplayacağız.
Dix années qui portent enfin leurs fruits.
- Onların çocuklarıyız!
On est leurs enfants! - Putain!
İkisinin de kimliği vardı. İkisinin de yaşı tutuyordu.
Elles ont leurs papiers.
Ve ben burada şu kostüm giymiş asi müsveddelerinden bahsetmiyorum!
Je parle pas de ces ringards dans leurs déguisements pourris!
Talepleri olduğunda evime geliyorlar.
Ils débarquent chez moi quand ils veulent, avec leurs exigences.
Kendi işlerini yürütmek için şirketi paravan olarak kullanıyorlar.
Ils utilisent l'entreprise pour couvrir leurs trafics.
En iyi dövüşçüleri bana karşı gelecek.
Leurs meilleurs guerriers contre moi.
Dişleri olmadan onları zor teşhis ederler.
Ils auront du mal à les identifier sans leurs dents.
Silahları zehirliymiş.
Leurs armes sont empoisonnées.
Seçimlerini kendileri yaparlar.
Ils font leurs propres choix.
Hayatımı dojo ve manastırlarda her türden üstatla, Ölümsüz Silahlar hakkında anlattıkları hikâyeleri ve efsaneleri dinleyerek geçirdim.
J'ai passé toute ma vie dans les dojos et les monastères, à m'entraîner avec des maîtres, à écouter leurs histoires et légendes sur les Armes Immortelles.
Tüm o teknik herifler testere kullanmayı bilmek isterler.
Les geeks rêvent d'être doués de leurs mains.
bende seçilen liderlerin ne yaptığını vatandaşların bilmesi konusunda sizin kadar düşünceliyim.
Je pense comme vous que les citoyens ont le droit de savoir ce que font leurs élus.
Ya sunumları tartışmaları ve konuşmaları ile de uğraşmıyorum hasiktir ya.
Mais j'ai accès à leurs conversations dans leur antre. Merde alors!
şimdiden seçimlerini Circle üzerinden yapacak 22 ülkemiz oldu bile. tüm vatandaşlarına koyulan zorunlu katılım ile tabi ki
On a l'accord de principe de 22 nations pour organiser leurs élections via The Circle, avec la participation obligatoire imposée à tous leurs citoyens.
Ama Yüksek Şura geleneklere uyulmadığı takdirde daha ağır yaptırımlar ister.
Le haut conseil... exige une sentence plus sévère si leurs traditions ne sont pas respectées.
Ayrıca bahsettiğiniz o bıçaklar çocukları içindi.
En attendant... cette lame dont vous parlez était destinée à leurs enfants.
Artık hayatlarının kalanını, huzur içinde yaşayabilirler.
Ils pourront vivre en paix pour le restant de leurs jours.
Çünkü çiftlik sahiplerine reklam alanları satıyorlar. Kâr marjlarını düşürdüğü için ellerindeki otlak arazileri paylaşmak istemeyen çiftlik sahiplerine.
Car ils vendent des espaces publicitaires aux éleveurs qui ne veulent pas partager leurs pâtures, car ça ferait baisser leurs bénéfices.
Yani bu atları, hayatlarının geri kalanını birbirlerinin üzerinde geçirsinler diye götürecek misiniz? Bir politikacının kulağına fısıldanan saçma sapan iddialar yüzünden mi?
Vous allez emmener ces chevaux pour qu'ils finissent leurs jours entassés les uns sur les autres, à cause d'accusations bidon racontées à un politicien?
Ayrıca onlar, onların eğitmenleri. Bu atlar sadece onlara gelir.
Ce sont leurs dresseurs, ils ne viendront que vers eux.
Bunlar, onların izleri.
C'est leurs traces.
Biliyorum ama çocuklar büyüdükçe ebeveynlerinden uzaklaşırlar. Mutlu oldukları sürece bunda bir sorun yok.
Je sais, mais les enfants finissent par s'éloigner de leurs parents, et ça va, tant qu'ils sont heureux.
Yani istersen kemiklerini getirebilirim.
Peut-être qu'il faut que tu voies leurs crânes.
Tuvalet kullandıklarından da şüpheliyim.
Ils mangent leurs crottes et ils épousent leurs enfants.
Kutu kadar bir yer ve tek dertleri elindekileri korumak olan aynı sıkıcı insanları görmekten başka bir şey yok.
C'est très petit. Tu rencontres toujours les mêmes gens qui veulent protéger leurs possessions.
Gördünüz mü? Geriye sadece izleri takip etmek kaldı.
Y a plus qu'à suivre leurs traces.
Adam kaçıranlar kurbanlarını kayağa götürmez genelde.
Les kidnappeurs n'amènent pas leurs victimes skier.
Ne diye onlar gibi giyinmişsin o zaman?
Pourquoi portes-tu leurs insignes?
Pilotlarından birinin kılığına girip onlarla birlikte gittim.
Je me suis fais passer pour l'un de leurs pilotes et j'ai volé avec eux.
Evleri ve köyleri yağmalanıp yakıldı.
Leurs maisons et leurs villages pillés et brûlés.
Çünkü diğer tarafta Almanlar makineli tüfeklerini buranın her santimine doğrultmuş durumdalar.
Parce que de l'autre côté, il y a un groupe d'Allemands qui pointent leurs mitrailleuses sur chaque centimètre carré de cet endroit.
Onca yıl bir başıma uğraştım.
Pendant toutes ces années j'ai lutté seul, murmurant à leurs oreilles.
Çocuklara destek olmaya gelen anneler.
C'est les mamans qui accompagnent leurs enfants.
Steve'in kız kardeşi, kocası banka hesabındaki tüm paralarını alıp kaçtıktan sonra çok zor zamanlar yaşamış.
La sœur de Steve n'a pas la vie facile depuis que son mari a filé avec leurs économies.
Onların yanında diz çökmezlermiş.
Pas de s'agenouiller à leurs côtés.
Ayrıca biliyorum ki İngiliz ve Amerikan hükümeti Gent'te gizlice barış görüşmelerinde bulunmaya hazırlanıyor. Değil mi?
Je sais aussi... que les gouvernements britannique et américain préparent le début de leurs pourparlers secrets à Gand, n'est-ce pas?
Ve arabulucular mevcut düşmanlıklar sona erdiğinde Kanada ve Amerika sınırını çizmek için yazılı ifade hazırlıyor.
Et les négociateurs préparent leurs dépositions pour dessiner la frontière canadienne-américaine pour quand les hostilités cesseront.
Bütün karidesler iblismişçesine beni kuşatıp vücuduma küçücük yaylarla minik oklar atıyorlardı.
Il y avait toutes ces crevettes qui, comme des diablotins avec leurs arcs, m'entouraient et piquaient ma chair.