Libres translate French
3,250 parallel translation
- Tüm muayene odaları dolu.
- Pas de salles d'examen libres.
Seni polise teslim edip, Luanda, Werner Blitch ve Myriam'ı istediklerini yapmaları için serbest bırakayım.
Je vous remettrai aux autorités policières, et je laisserai Luanda, Werner Blitch et Myriam libres d'aller où bon leur semble.
Akıntıda yüzüyorlar mı yoksa bir şeylere yapışık şekildeler mi?
Sont-ils libres flottant sur les courants ou sont-ils attachés à des choses?
Filarmonik softbol turnuvasında parmağını kırmış düğünlerin en yoğun olduğu bir dönemdeyiz ve haliyle tüm arpçılar dolu.
Elle s'est blessée au softball et vu le nombre de mariages, les autres ne sont pas libres.
CIKIN! OZGURSUNUZ ARTIK.
Sortez, vous êtes libres.
Bu dört nesneyi bir araya getirebilirsek özgür olacağız. Onları nasıl kullanacağız?
Si on rassemble ces quatre articles, on sera libres.
Kalkışta ve inişte koridorların boş kalması için herhangi bir bagajınızı bırakmamanızı hatırlatmak istiyorum.
Veuillez garder les allées libres au décollage et à l'atterrissage.
Her zamanki gibi, işi bedava ve temiz işletmeye devam edeceğiz.
On continuera à fonctionner comme on l'a toujours fait, libres et indépendants.
Annem yani Kraliçe kalpten istiyor ki benim yani bizim, kendi hikâyemizi yazmakta özgür olmamızı istiyor. Kalplerimizi takip etmemizi ve kendi isteğimizle aşkı bulmamızı.
Ma mère, la reine, croit... au fond de son cœur que je... que nous devons être libres... d'écrire notre propre histoire... et de suivre notre cœur pour trouver l'amour, le moment venu.
Kız kardeşlerim kuşlar gibi özgürler.
Mes sœurs sont libres comme l'air.
Ülkedeki birçok insan mücadeleye kararlı.
Les zones libres sont prêtes à se battre.
Kıtanın dört bir yanında entellektüeller ve özgür düşünenler insanlar için reform ve özgürlük talep etmektedirler.
Sur tout le continent, des intellectuels et des libres-penseurs demandent des réformes et plus de liberté pour le peuple.
Baban Almanya'nın en muhafazakar papazlarındandı, ama sen devrimci ve özgürlükçü Fransız düşünürlerini öven provokatif yazılar yayınlıyorsun.
Votre père est l'un des prêtres les plus conservateurs d'Allemagne, et vous persistez à publier la prose des libres-penseurs français.
Sence özgürlüğümüze kavuşabilecek miyiz?
Vous pensez que nous serons libres un jour?
Özgür düşünenler grubumuz gitgide arttı.
Notre groupe de libres-penseurs grandissait.
Özgür oluruz. Birlikte oluruz.
Nous serions libres.
Ama oradaki kadınlar, buradaki Türkler'den çok daha rahatlar.
Mais là-bas les femmes turques sont bien plus libres que les femmes turques ici.
Rahatlarmış.
Plus libres...
Şüpheleriniz varsa test edebilirsiniz.
En cas de doute, vous êtes libres de les tester. D'accord, je vais garder l'album.
Açık denize kadar 8 km mesafe var.
Nous sommes à huit kilomètres des eaux libres.
Açık denize bir yol açmalıyız.
Il faut creuser un chemin jusqu'aux eaux libres.
Umutları, balinaları açık denize çekmek.
Ils espèrent ainsi attirer les baleines vers les eaux libres.
Birkaç motorlu testere ve dualarıyla bu üç şanssız devin yakında yeniden özgür olmasını umuyoruz.
Mais avec quelques scies à chaîne et des prières, ces trois malheureux géants pourraient bientôt redevenir libres.
Hepiniz özgürsünüz!
Vous êtes libres de partir!
Madem özgürlük konusunda bu kadar takıntılısınız kendinizi benim altımda çalışmaktan azat edilmiş olarak addedebilirsiniz.
Puisque la liberté vous importe tant, vous êtes libres de tout contrat avec moi.
Kuzeydeki yasalar başıboş köleler hakkında ne diyor?
Que dit le droit des esclaves libres au Nord?
Amerika'nın sonsuza kadar özgür yaşayan insanların vatanı olduğunu gördüler.
Ils savent que l'Amérique sera à tout jamais une nation d'hommes vivants, une nation d'hommes libres.
Onlar fazlasıyla bireysel düşünür.
Ce sont des libres-penseurs.
Özgür olduğumuz için sahiden çok mutluyum.
Je suis vraiment content qu'on soit libres.
Pekala millet, istediğimiz şeyi, istediğimizle, istediğimiz zaman yapmak artık elimizde, öyle değil mi?
On est libres de faire ce qu'on veut, avec qui on veut, quand on veut! À la liberté!
Serbest ağırlık mı kullanıyorsun?
Te sers-tu de poids libres?
Overtown'dan çıkar çıkmaz kuşlar kadar hür olacağız.
Une fois qu'on sera sorti d'Overtown, on saura aussi libres qu'un oiseau.
Medyanız ücretsiz çalışır ama bir kişi ve ailesi tarafından yönetilir.
Vos médias sembleraient libres mais une seule personne et sa famille les contrôleraient.
- Adil seçimlere katılmak için Wadiya'ya döneceğim.
Je rentre en Wadiya participer à des élections libres.
Wadiya'daki ilk serbest seçimlerin ardından Başkan Başbakan Amiral General Aladin oyların % 98.8'ini aldı.
Aux premières élections libres le président Premier ministre amiral général Aladeen a obtenu 98,8 % des voix.
Belki bu sefer şansı yaver gider kimse ona bakmaya gelmez ve hepimiz özgür olurduk.
Peut-être qu'il n'y aurait pas de vérification aux cinq minutes cette fois et qu'on serait tous libres.
Merhaba. Gece için boş odanız var mı?
Avez-vous des chambres libres pour ce soir?
Satış resmiyet kazanır kazanmaz ki bu öğleden sonra öyle olacak, satış hakkında konuşmakta özgürsünüz.
Maintenant que la vente est officielle, à partir de maintenant, vous êtes libres d'en parler.
Merdiveni tırmanırken ellerinin boş kalmasını sağlar.
On a les mains libres pour grimper à l'échelle.
Şimdi, onlar yaptığınız her şey için minnettar, özgürlüklerine yardım ettiğiniz için. ancak bu şekilde kalmak için savaşmaya hazırlar
Ils vous sont reconnaissants de les avoir libérés, mais ils sont prêts à se battre pour rester libres.
İnancınızı dilediğiniz gibi yaşamakta serbestsiniz.
Vous êtes libres d'exercer votre foi comme vous le désirez.
Bu sırada Spartacus ve onun katil sürüsü özgür geziyor.
Alors que Spartacus et sa horde de meurtriers sont libres.
Ama goruyorum ki siz koleler gibi yasiyorsunuz. Hur oldugunuz halde.Kul olmussunuz namerde.
Vous avez beau être libres, vous vivez comme des esclaves.
Ozgur olmak istiyorsaniz Ve Zungarlardan ocunuzu almak istiyorsaniz. Soylediklerimi yapin.
Mes amis, si vous voulez être libres et venger votre frère, écoutez-moi.
- Sanırım, Sally ve ben yarın gece boşuz.
- Sally et moi, on est libres demain soir.
Hinkle peşimize düştükten sonra da özgür olarak geri dönemeyiz.
Avec Hinkle aux trousses on ne sera plus libres.
Buradan geçtik mi evimize özgürce gideceğiz!
Quand on arrivera au bout, on sera libres.
İnsanşların özgür olmasını ister.
Il souhaite que les hommes soient libres.
Böylece çocuklarınız Allah'a ibadette özgür olabilir!
Pour que vos enfants soient libres de louer Dieu!
- Onlar öldü
ils sont libres maintenant.
Zungarlar geliyor!
Quand vivra-t-on libres?