Limit translate French
248 parallel translation
Limit aşılmış mı?
Je suis à découvert?
Öyle söylüyorlar Adil bir oyun Özellikle de limit yoksa
C'est ce qu'on dit. Le jeu est juste. Surtout s'il n'y a pas de limites.
- Limit bir dolar olsun mu?
- Un dollar de mise?
Onlara bir limit verin.
Il faut une limite!
Tamam. Hesabın, 2500 için yeterli Ama limit bu kadar.
Tu peux aller jusqu'à 2 500.
Limit ne demiştiniz?
La limite, c'est...
Baksana, kilometrelerce dümdüz yol ve hiçbir hız limit yok.
Des kilomètres de ligne droite sans limite de vitesse.
- Limit ne?
- Quelle est la limite?
Bu bombalar bir kere düşmeye başladı mı limit-sınır diye birşey tanımıyorlar.
Quand on se met à les lâcher, il n'y a plus de limites.
- Limit geçti efendim.
- La limite est levée.
Limit ne kadar?
Quelle est la limite?
Aklınızda ne kadarlık bir limit var?
À quel genre de limite pensez-vous?
En yüksek limit olsa sen zaten oynayamazdın.
S'il y en avait une, tu ne jouerais pas.
Limit 2,000 dolar.
Limite de 2 000 dollars.
Detroit'te güzellik yarışması.
Concours de beauté à Sky's The Limit à Detroit.
Rezalete bak. Limit ne?
Quelle est la limite?
- Daha fazlası için uğraştım ama limit bu.
- C'est tout ce que j'ai pu obtenir.
- Ön limit bu mu?
- Sommes-nous en limite?
Kartında 700 dolar limit var, faturalarını ödüyor.
Il a une limite de 750 $ sur sa Visa, il paye ses factures.
Nöral tarayıcı hâlâ limit dışı.
Le scanner neural ne semble pas fiable.
Oyunumuz kapalı poker. Limit yok.
La donne est en cinq cartes.
Bir limit var.
Il y a un impératif.
Borcumuz, limit aşımımız kalmadı.
Plus de découvert.
Sheila 3.2'nin interaktifliği hakkında bir limit var mı?
Il y a des limites à l'interactivité de Sheila 3.2?
Bu aşırı olmaya başladı. Bir limit...
Il y a des limites à ce...
Tamam. Yavaş gidiyorum. - Limit.
O.K., je vais respecter la limite de vitesse.
- Limit. - Bu başka acayip bir kelime.
Encore un mot bizarre.
T saniye ise, limit hızda...
T est le temps en secondes. A quelle limite...
Ama bir limit olacak.
On fixera un délai limite.
Bir limit var ama yine de.
On fixera un délai limite, mais quand même.
Üzgünüm B'Elanna, ama iki sürahi kahve kesinlikle limit oluyor.
Du café, c'est tout. Désolé, mais deux cafetières de café landras, c'est la limite absolue.
Kredi kartımda bileti çekmeye yetecek limit kaldığını sanmıyorum.
Je ne dois pas avoir assez sur ma carte.
- Neden alıma bir limit koydun? - Ne?
Pourquoi tu as mis une limite?
Neden alıma bir limit koydun?
Une limite d'achat?
Memur zihniyetli olma ihtimaline karşı ona limit koydum.
Je l'ai limité au cas où il serait bidon.
"Take It To The Limit"?
"Take It To The Limit"?
Bu doğal tonlamanın limitleri vardır ve bu kaygılandırıcı limit yüce bir kişinin imzasını tamamen dışlıyor.
notamment la restriction qui exclut catégoriquement l'emploi des tons à armatures plus hautes.
Her insanın kaldırabileceği bir limit vardır.
Il y a une limite à ce qu'une personne peut supporter.
İnsan vücudunun doğru bir eğitim ve çevreyle ulaşabileceği hiçbir limit olmadığının canlı bir kanıtıdır.
La preuve vivante que le potentiel humain est sans limites, avec un entraînement approprié dans un cadre adéquat.
"Limit yoktur."
"Les limites n'existent pas."
Manticore'da, Lydecker bize hep aynı şeyi söylerdi : "Limit yoktur."
A Manticore, Lydecker nous disait aussi : "Les limites n'existent pas."
Kullanılabilir limit, lütfen.
J'ai droit à combien?
Belirli bir limit koymuyoruz. Ama müşterileriniz elmaslarını buraya koymaya karar verirse hepsinin değerini belirlememiz gerekecek.
Il n'y en a pas, mais si vos clients nous confient leurs biens, un expert indépendant évaluera la marchandise.
Harcama için bir üst limit koymalıyız.
Va falloir limiter le budget sur ce rencard.
Evet, ama kongre başvuruların önünü tıkayan birçok limit getirdi.
Oui, mais le Congrès a placé beaucoup de limites sur ces appels.
İlk Yıldız Geçidi programı çalışmalarımda iki Yıldız Geçidi arasında.. .. DHD olmadan 300 ışık yıllık bir limit olabileceği teorisini oluşturmuştum.
Au début de mes recherches sur le Stargate, j'ai établi que sans composeur, la limite de connexion de deux portes est de 300 années-lumière.
- Limit koymuyorum.
Une fois au ciel!
Limit.
Limite.
- Limit.
"Limite"...
Belli bir limit yok. Kendisi büyüme istiyor.
C'est sans limite.
Otuz yaşından beri yüz ifadelerime günlük limit koydum.
Depuis l'âge de 30 ans, je limite mes expressions faciales.