Lumière translate French
17,119 parallel translation
Bana mı öyle geliyor yoksa birden ortalık mı aydınlandı?
{ \ 1cH00ffff } C'est moi, ou... { \ 1cH00ffff } la lumière a changé?
Suda açık olan sonraki ışığa gittik ve o kişiyi çıkardık.
{ \ 1cH00ffff } On s'est dirigés vers l'autre lumière dans l'eau
Işıklar açık. Bu genellikle uyumadığımın bir işaretidir.
Quand la lumière est allumée, je ne dors pas.
Işığı görmenizi ve geldiğiniz yere geri dönmenizi diliyoruz!
Nous voulons que vous alliez vers la lumière et que vous retourniez d'où vous venez!
O muazzam ışık belirdiğinde evde patates soyuyordum.
J'étais à la maison, j'épluchais des pommes de terre, quand une énorme lumière blanche est apparue.
O ışığın içinde, beyaz kanatları olan çok güzel genç bir adam gördüm.
Dans cette lumière, j'ai vu un magnifique jeune homme avec des ailes blanches.
♪ Lütfen güneş ışığını almayın N'
Ne me prends pas ma lumière
Işığı kapat Fitz.
Eteins la lumière, Fitz.
Fitz! Işıldağı kapatır mısın?
Fitz, éteins la lumière.
Ne kadar çok ışık olursa görmeleri o kadar kolaylaşır.
Plus de lumière, qu'ils puissent nous voir.
Aydınlığa hizmet için karanlıkta çalışırız.
Nous agissons dans l'ombre pour servir la lumière.
Işığın daha derin spektrumlarını görür.
Elle perçoit mieux le spectre de lumière.
İhtiyacınız olan şey, çok küçük bir dalga boyunda ışık çıkaran bir cihaz.
Il vous faut un appareil qui émet une courte longueur de lumière.
Işık nerede?
La lumière.
Işık değil, gölge değil ya da bir akıl oyunu değil.
Pas une lumière, pas une ombre, pas une illusion.
Yüksek sesler, parlak ışıklar oğlunuz gibi insanlar için daha çok sorun olabilir.
Les bruits forts, la lumière vive peuvent être intolérables pour un enfant comme lui.
Yüksek sesler ve parlak ışıklar rahatsız ediyorsa, daha çok maruz kalmalı daha az değil.
Si le bruit et la lumière le gênent, il faut lui en donner plus, pas moins.
Hayatım, ters ışık fotoğraf çekmenin en önemli noktasıdır demedim mi sana?
Chérie, combien de fois je t'ai dit que la lumière est la base d'une bonne photo?
Kapının önünde, bir ışık gördüm ve...
J'ai vu de la lumière dans la porte et... - Menteuse.
Suya girdim. Yüzerek çıktım. Işıkları açık en yakın eve koştum.
On a plongé dans l'eau, j'ai nagé, j'ai couru jusqu'à ce que je voie de la lumière.
- Hele ki hava aydınlık değilse.
Une lumière trop faible.
- Işıkta bak tatlım.
- Regarde-le à la lumière.
Yaşasın, Ra. Işığın Efendisi.
Louons Ra, Dieu de la Lumière.
Yaşasın, Ra. Işığın Efendisi.
Louons Ra, Dieu de la Lumière!
Yaşasın Ra, Işığın Tanrısı!
Louons Ra, Seigneur de la Lumière!
Tanrım, iyi görmemi sağla!
Seigneur, apporte-moi ta lumière!
Hayat çok karanlıklaşıyor ve tüm ışığın bizden gittiğini düşünüyoruz. Ama ışık her zaman oradadır.
Tout s'assombrit et quand la lumière a disparu, elle réapparaît.
Kapıyı bir aralarsak, içerisi ışık dolar.
Si on ouvre un tout petit peu, la lumière revient à flots.
Işıktan daha hızlı yol alabilirler mi?
Ils sont capables de voyager plus vite que la lumière?
Işıktan daha hızlı yol almak için bir formül mü?
Une formule pour voyager plus vite que la lumière?
Burada, sadece ışıktan sorumluyum.
Ici, je m'occupe seulement de la lumière.
Ama hayatımıza devam etmek zorundayız ve içinde hâlâ bir ışık var.
Mais nous devons continuer à vivre. Et la lumière brille encore en vous.
Bir gece seyir sırasında, önlerindeki ışığın yolunu takip ederlerken karanlıktan, âniden bir çığlık kopmuş.
"Une nuit, pendant leur voyage, " suivant le chemin de lumière " qui s'étendait devant eux,
Konuşmanızda "İhtiyacı olan herkes için ışığı canlı tutuyorum." dediğiniz kısmı beğendim.
J'ai beaucoup aimé ce que vous avez dit, sur la lumière brillant pour ceux qui en ont besoin.
Benimle konuşmaman bir milyon kilometre uzakta olman ve seni geri getirememem gerçeğiyle.
Au fait que tu ne veuilles pas me parler. Tu es à des années-lumière de moi.
Gerçekten bir milyon kilometre uzakta mıydım?
J'ai vraiment été à des années-lumière de toi?
Yüksek binalar, hareket eden ışık.
"La tour de l'édifice." "La lumière surgit."
Tam anlamıyla gözlerinden çıkan görünür bir ışık vasıtasıyla.
Pour être clair... "Un spectre de lumière lui sortait des yeux."
Işıkları sen mi açtın?
C'est vous, la lumière?
Biraz ışıkları azaltalım.
Diminuons un peu la lumière.
Bu ipleri açıklıyor.
Il n'a pas la lumière à tous les étages.
Rüyada beni ışığa götürdüler.
Dans mon rêve, ils m'emmenaient vers la lumière.
Gözünüzle ışığımı takip edin.
Suivez la lumière.
Bu gelişmelerin ışığında, asıl şüpheli Nick Barrow hakkındaki bütün suçlamalar düşürüldü.
"À la lumière de ces événements, le suspect initial, Nick Barrow, " a été totalement innocenté. "
- Işığın yanıyor ama.
- Votre lumière est allumée.
Sıcaklık ve ışık getirir ve dokunduğu ne varsa yok eder.
Elle apporte chaleur et lumière, et détruit tout ce qu'elle touche.
Parlak bir beyaz ışığın içinde düşünün kendinizi.
Imaginez-vous dans un halo de lumière blanche.
Işığı kapatıp soyunmaya başlayabilirsin.
Éteins la lumière et déshabille-toi.
Işığımızın yansıması.
Le reflet de notre lumière.
Bu herif gelip yüzüme flaş patlattı.
- Il m'a envoyé une lumière dans les yeux.
Alice.
Alice, la lumière?