Manque translate French
31,768 parallel translation
Ve neyin eksik olduğunu anlayamadan, her şey geçip gidecek.
Et tu ne réaliseras même pas que ça te manque.
Ben de chop suey yemeyi özledim. "
"Le Chop Suey me manque, aussi."
- Aramızdaki ateşi özlüyorum.
Le feu me manque
Sadece bir iş gününü aksatacağız.
En plus, on ne manque qu'un seul jour de travail.
- Kız arkadaşımı özledim.
Ma copine me manque.
Özledim, tamam mı?
Cekla me manque, ok?
Ve eğer size saldırmak isteseydim, sizin sayısız sağlık ihlallerinizi ihbar ederdim.
Et si je voulais le faire, je n'aurais qu'à vous dénoncer pour votre manque d'hygiène.
Diğer odalardaki çalışanlar da kayıp bildiriminde bulunmadı.
Et les employés dans tous les autres bureaux disent qu'il ne manque rien.
Ortağım olmayı kaçırdın, kabul et.
Admets-le, ça te manque d'être ma partenaire.
Yapma lütfen, Amerika'nın Radio Shack'i özlediği gibi özledim sizi.
Oh s'il te plait, vous m'avez manqué comme Radio Shack manque à l'Amérique.
Onu çok özledim.
Elle me manque tellement.
Güney California kutsal kitaptan çıkmış gibidir.
La Californie du Sud est biblique. La seule chose qui manque ce sont des criquets.
Yapma, alt tarafı iki basamak düştün.
Non, allez. Il ne vous en manque que deux.
Tek bir şey dışında.
Il me manque une seule chose.
Eksik bir şeyler var.
Il manque quelque chose.
Zamanımız tükeniyor.
On manque de temps.
-... para ya da kaynak azlığı...
... Manque d'argent ou de ressources...
Zaman daralıyor.
On manque de temps.
Diğer taraftan tam olgunluğa erişmemiş olabiliriz.
D'un autre côté, on manque peut-être de maturité.
O, oldukça paslanmış Rosalee.
Elle manque d'entraînement.
Şimdiden özledim.
Il me manque.
Ve de çekilişi kaçırırız
Et on manque la tombola
Edna ile uğraşılmaz.
Edna n'aime pas qu'on lui manque de respect.
- Onu özlüyor musun?
- Elle te manque?
Bayan Dunhill okulda çok özleniyor.
Mlle Dunhill manque énormément à cette école.
Burada olmayı özlüyor.
Ça lui manque d'être ici.
Bazen geceleri yatağımda uzanıyorum ve ağlıyorum çünkü o parmakları kirli dişleri dökülmüş küçük adamı geri istiyorum, anlıyor musun?
Parfois la nuit, je m'allonge dans le lit et je pleure parce que je veux ce petit homme avec les doigts sales et la dent qui manque, tu vois?
Hiç bir şeyleri özlediğin oluyor mu?
Quelque chose te manque?
Sonraki iki atış ıskalamıyor.
Il le manque. Les deux suivants, non.
Onu özlüyorsun değil mi?
Il te manque, hein?
Ünlü katilleri arsızca taklit ediyor ve bunu dünya çapında yapıyor.
Il ne manque pas de confiance. Il copie effrontément des meurtriers célèbres et le fait à l'échelle mondiale.
- Alıcılar bir tanesi bile eksik çıksa bana ne yapar biliyor musunuz?
Vous savez ce que mes fournisseurs me feront si une seule manque?
Onu özlüyorum.
Il me manque.
Onu özlüyor musun?
Elle vous manque?
Futbol oynuyorlar ve bir adamları eksik gibi.
Ils jouent au foot, et il leur manque quelqu'un.
- Evet ve işe yaramamıştı. - Çünkü sen isimleri silmeyi denedin.
J'ai manqué quelque chose?
- Ben de seni özledim.
Oh, tu m'as manqué toi aussi.
- Büyükanneye geçen pazar kiliseden kaçtığını. - Anlat.
- Je vais dire à grand-ma que tu as manqué l'église dimanche dernier.
Han, bizi özledin mi?
On t'a manqué?
- Bilmem. Dilimi doğru kullanmadığımdan.
J'ai peut-être manqué de précision dans mon langage?
- Gözden kaçan bir şey var mı?
- Quelque chose manque?
Sana baba tavsiyesi vereceğim, sanırım çocukken bu fırsattan yoksundun değil mi?
Je vais vous donner quelques conseils paternels, quelque chose que vous avez manqué comme un gamin, je me trompe?
Nasılsa ı hiç seni özledim vermedi.
Tu ne m'as pas manqué du tout.
Beni özledin mi?
- Je t'ai manqué?
Kaçırdım.
Je l'ai manqué.
- Kaçırdın mı?
- Tu l'as manqué?
Her şeyi kaçırdım.
J'ai tout manqué.
Seni özledik.
Tu nous as manqué.
Seni çok özledik.
Tu nous as manqué.
Han'ı özlemişim.
Han m'a manqué.
- Seni özlemişim.
Tu m'as manqué.