English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ M ] / Marin

Marin translate French

3,952 parallel translation
Buna alışması gerekiyor.
Eh, bien, il va lui falloir retrouver son pied marin.
Bu istasyon ve şu dışarıda park etmiş denizaltı artık hepsi bana ait.
Cette station, et le sous-marin garé dehors m'appartiennent à présent.
Siz ve sizin denizaltı küçük cennetimizde bir heyecana yol açtı.
Vous et votre sous-marin avez causé un traumatisme dans notre petit paradis.
Eski bir donanma deyişi ; "Başçavuşun denizaltıyı sabote etmesine izin verme."
Vieux dicton de la marine "Laisse pas le COB saboter le sous marin"
Bu denizaltı köşeleri o kadar da iyi dönemiyor
Okay, y a plus de chambre. Ouais, ce sous marin ne coince vraiment pas très bien.
Denizciyiz.
On était marin.
Birkaç hafta önce Başsavcı Yardımcısı Zeeland'den gelen bir denizciyle görüşmüş.
Il y a quelques semaines, l'assistant du procureur général a eu une entrevue avec un marin de chez Zeeland.
Denizciyi yanlış anladıysam bilemem.
J'ai peut-être mal compris le marin.
Ben, aynı babamın babası ve babam gibi bir denizciyim.
Ce que je suis... c'est un marin, comme mon père avant moi et son père avant lui.
Kaptan ve diğerleri cesedi bulmuşlar. Dava için pek önemleri yoktu.
Ce marin et quelques autres avaient trouvé le corps.
Zeb'im deniz biyoloğu olacak.
Mon Zeb va devenir biologiste marin.
Abimin aksine beni deniz tutuyor.
Je n'ai pas le pied marin, mon frère oui.
Bu denizci Redman efendim.
C'est le marin Redman, monsieur.
Silah!
- pour manœuvre le sous-marin. - Pistolet!
Bir nükleer denizaltı çalıp, ülkemize füze fırlattınız!
Vous avez volé un sous-marin nucléaire et bombardé notre pays!
... bugün ülke genelinde sevinçle karşılandı ancak Christine Kendal, nükleer denizaltının 2.Kaptanının eşi bu gece Maryland'deki evinin önünde muhabirlere saldırdı. Neden beni izliyorsunuz?
... accueilli par des acclamations à travers le pays aujourd'hui, mais Christine Kendal, femme du second de sous marin nucléaire, a agressé des journalistes ce soir en face de sa maison du Maryland.
Bir ABD savaş gemisi çalıp başkent Washington'a bir nükleer bomba fırlatman da cabası.
Vol d'un sous-marin. Bombe atomique sur Washington.
Onlar denizaltılarını istiyor, siz eve gitmeyi.
Chacun prend la parole. Ils veulent leur sous-marin, vous voulez rentrer.
Önemli bir sualtı sonarı arızalandı ve bana bir tamir operasyonunu yönetme görevi verildi.
Un sonar sous-marin a lâché. Je suis chargée des réparations.
- Şu anda denizaltıyla dalıyor.
Elle est dans le sous-marin.
Doğrudan emirlere karşı gelen ipini koparmış bir denizaltıya, evet.
Un sous-marin n'en fait qu'à sa tête et désobéit.
- Bu gemide öyleyim.
Dans ce sous-marin, si.
Denizaltımı ve deniz komandolarımı iade edersin.
Vous rendez mon sous-marin, mes SEAL.
Gemimi geri getir söz veriyorum sen ve Grace Shepard cezaevinin içini bile görmeyeceksiniz.
Si vous rendez le sous-marin, Grace et vous n'irez pas en prison.
Ama ben gemi üzerine bahse girmiyorum sizin üzerinize bahse giriyorum, çünkü siz denizciler kaybetmezsiniz.
Je parie sur vous, pas sur le sous-marin. Parce qu'avec vous, c'est gagné d'avance.
Sam'in denizaltısına oldukça özgün bir ekipman parçası koydum ve ekipmanın belli bazı güçlü kimselerin sır olarak tutmak isteyecekleri bazı bilgiler kaydettiğine inanıyorum.
J'ai placé un engin très spécial sur le sous-marin de Sam. Je pense qu'il a enregistré des infos que certains gros bonnets souhaiteraient garder secrètes.
İlk ölü denizci bulunduğundan beri bu davayla ilgileniyormuşsunuz anladığım kadarıyla.
Vous suivez le dossier depuis qu'on a trouvé le marin à la casse.
Annesi denizci olduğunu söylemiş.
Sa mère lui avait raconté que c'était un marin.
Size bunu bırakayım. Bir adamın teknesindeki görüntüsü.
Je vous laisse avec l'image d'un marin solitaire et son bateau.
O halde denizaltıdaki epipenleri kim çaldı?
Alors, qui a volé les stylos d'épinéphrine du sous marin?
Bir süredir denizaltı kaptanları arasında dolaşan söylenti CIA'nin her nükleer denizaltıda bir uyuyan ajanının olduğu yönündeydi. Ne olur ne olmaz kaçık kaptanın biri yanlış bir fikre kapılır diye.
Les capitaines de sous marin prétendent que pendant un temps la CIA mettait un agent dormant sur chaque sous marin nucléaire... juste au cas où un capitaine fou ai une mauvaise idée.
Gemime tam olarak nasıl geldin?
Comment se fait-il, précisément, que vous ayez fini sur mon sous-marin?
Denizci Er Tyler Brown'a merhaba deyin.
Je vous présente le marin de la Navy Tyler Brown.
Er Brown beni vurmaya çalıştı, ben de karşılık verdim.
Le marin Brown a essayé de me tirer dessus.
Denizaltı kaptanları arasında bir süredir her nükleer denizaltıda uykuda bir CIA ajanının olduğundan bahsediliyor. Sırf bir kaptan belki yanlış düşüncelere kapılır diye.
Les mots pour le capitaine sont que depuis un certain temps la C.I.A a un un agent dormant sur chaque sous-marin nucléaire, juste au cas où un capitaine fou aurait une mauvaise idée.
Denizaltıya gitmek için bir fırsatımız var.
On a une possibilité de prendre le sous-marin.
Her ikimiz de senin masum olmadığını biliyoruz. Denizaltıda korumam altında olacaksın ancak mürettebattan biri veya bir konuk olarak değil.
Nous savons tous les deux que vous n'êtes pas innocent vous bénéficierez de ma protection sur le sous-marin, mais ce ne sera pas comme un membre de l'équipage ou en tant qu'invité.
Denizaltınızdaki Perseus sistemini şirketim geliştirdi ve kısa süre önce karınla arkadaş olduk.
Ma société a fabriquer le système Perséeus à bord de votre sous-marin, et je suis devenue récemment amie avec votre femme.
O adam denizaltıma bindiği anda harekete hazır bir taktik hücum timi istiyorum.
J'ai besoin d'une équipe d'intervention tactique prête le temps que cet homme monte à bord de mon sous-marin.
Bu benim denizaltım ve o benim karım.
C'est mon sous-marin et c'est ma femme.
Bir bahriyeli, bir Müslüman, bir baba olarak inandığım her şeye ters bir şey bu.
Ca va contre tout ce que je suis, en tant que marin, en tant que musulman, en tant un père.
İşte bu yüzden bir nükleer denizaltı kaçırıp asi bir yabancı politika izlemeye kalkışmazsın ya.
C'est pour cette raison qu'on ne prend pas en otage un sous-marin nucléaire et essaye de mener une politique de terroriste.
- Gemiyi batır, denizaltıyı batır zararlarından kurtul, olsun bitsin.
Détruisez le bateau, détruisez le sous-marin, réduisez les pertes, et finissez-en avec ça.
Gemimde CIA'nin yerleştirdiği aleyhime çalışan bir köstebek var.
Il y a une taupe de la CIA dans mon sous marin. Travaillant contre moi.
Bir denizcinin yaşamı böyledir işte.
- Mmm - Ah, c'est la vie d'un marin.
Ben ise nükleer denizaltısı olan bir kuklaya dönerim.
Je deviens une marionnette avec un sous-marin nucléaire.
Şuna yürekten inanıyorum ki bir gün o denizaltıyı Kings Bay'e sürecek Pentagon'un kapısından girecek ve "Ben USS Colorado'nun Kaptanı Marcus Chaplin..."
Je crois... profondément, qu'un jour je mènerai ce sous-marin vers Kings Bay. je me dirigerai vers le Pentagone et déclarerai que " Je suis le capitaine Marcus Chaplin commandant de l'USS Colorado,
En iyi denizci olmaya çalıştım.
Essayé d'être le meilleur marin.
Ben denizaltıyı ve mürettebatı tehlikeye soktuğum için hiç ceza almadım.
Je n'ai jamais été puni pour avoir mis le sous-marin et l'équipage en danger.
Öne çık denizci.
Un pas en avant marin.
Rahat denizci.
Du calme, marin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]