Marketing translate French
848 parallel translation
Bu harita yanlış. Bu Stalingrad.
Non, région centre et Marketing sud sont passés au S42.
Bunu pazarlamaya götürür müsün?
Vous donnerez ça au marketing.
Hayır, orta bölge ve Southall Pazarlama Bölümü ikisi de şimdi S42'de.
Non, le Centre et la division marketing dépendent du S42 maintenant.
Ben Lennart Engkvist ve yeni pazarlama programımız için konuşacağım.
Je suis Lennart Engkvist, et je vais vous parler de notre nouveau programme de marketing.
- Pazar araştırması yapılan yeni bir aroma.
- C'est nouveau, en test marketing.
Olmaz! Pazarlama ve satış bütün zamanımı alıyor!
Je suis "marketing et vente"!
Pazarlama ve satış zamanını alamaz!
Marketing et vente de quoi?
Başka konuşmacılar çıktı ama hiç birinde senin pazarlama deneyimin yok.
On a eu de bons intervenants mais aucun n'avait votre expérience du marketing.
Şov izlemek, vakit geçirmek için hoş bir yol ama pazarlama verilerime bakmalıyım.
Il me serait agréable d'aller au spectacle... mais j'ai du marketing à revoir.
Pazarlamadaki çocuklar buna bayılacak.
Je vois d'ici la tête des gars au marketing.
Benimle imtiyazlı bir pazarlama anlaşması altında.
Dans le cadre d'un contrat de marketing exclusif avec moi.
Pazarlama stratejisinin bir parçası.
Ca fait partie du plan marketing.
Dominator iyi bir pazarlama fikri.
Le Dominator, c'est du bon marketing.
Çarşıya gittim.
Je faisais du marketing.
- Pazarlama.
- Du marketing.
- Süper. Harika.
- Marketing?
Pazarlama stratejiniz nedir? Bizi karlılığa nasıl döndüreceksiniz?
Et votre stratégie marketing pour retrouver la profitabilité?
Susan, bunu yapmak için pazarlama, strateji gibi şeyleri bilmek gerek!
Susan, ça implique le marketing, une stratégie!
Sen fikirleri bul, ben de pazarlama işini halledeyim.
Trouve des idées, je me chargerai du marketing.
- Pazarlama diplomanız olması gerek.
Il faut un diplôme de marketing.
Planda sermaye kullanımı idari harcamalar, beklenen gelirler... pazarlama, satış analizleri-Beşinci sıradaki mavi gömlekli UYAN!
Il doit inclure l'investissement de capitaux... les frais de gestion... les perspectives de rendement... le marketing... l'analyse des coûts de revient... La chemise bleue au 5ème rang...
Evet, açıkça gördüğünüz gibi, saldırgan pazarlamanın uygulanmasına.. .. olanak veren çok büyük bir potansiyel talep var..
Comme vous le voyez, il y a une demande potentielle énorme, si l'on met en oeuvre un marketing agressif.
Mal farklıysa, satış yöntemi de farklı olur.
En changeant de produits, tu changes de marketing.
Pazarlama baskan yardimcisiyim.
Je suis vice-président du marketing.
Bu, başka kimsede olmayan bir pazarlama aracı.
Ce logiciel est un outil de marketing exclusif.
Pazarlama çalışmaları bana kendi başıma yıllarca yapamayacağım dağıtım ağını sunacak.
Leur marketing me donnera immédiatement le réseau de distribution... que j'aurais mis des années à monter seul.
Durduğuma göre "Kendinizi Yenileyin" i direk olarak satıyormuş çünkü zararlı yan etkilerinden dolayı dükkanlar almıyormuş.
Renuyu ne se vendrait que par marketing direct car les magasins refuseraient... ce produit aux effets secondaires nocifs.
Calvin Klein'de pazarlama bölümünde çalışıyor.
I travaille au marketing chez Calvin Klein.
- uyarmaya ikna edebilirsin.
- de leur service marketing.
Telefon görüşmeleri konusunda deneyimli olması.
Dir. Commercial Exp. Tele-marketing
Birdenbire piyasa araştırmacısı mı kesildin?
Vous faites dans le marketing? II n'y a pas que l'argent.
İyi haber şu : Pazarlamanın başkanı arkadaşım ve himayem altında.
Enfin, le directeur du marketing est un ami et mon protégé.
Yine pazarlama işindesin.
Je vous remets au marketing.
Fakat doğru bir pazarlama ile Şükran Günü'nü, Makolata tatiline dönüştürebiliriz.
Avec un bon marketing... nous ferons de Thanksgiving la fête du Faucolat.
Pazarlama planım, rekor sayıda polis ve yangın sigortacısı çekti ama çok azı bowling oynamak için kaldı.
Mon plan marketing avait attiré un max de policiers et de pompiers, mais très peu sont restés pour jouer.
- Vay. - Kocam da ben de pazarlama okuduk.
On a tous les deux fait du marketing.
Pazarlamanın başkan yardımcısı o!
C'est le directeur adjoint du marketing!
Bu bir pazarlama hilesi mi diyorsun? Yavaş!
Autrement dit, c'est une ruse de marketing?
Tamam, teşekkürler. Walter Huntley, ürün yöneticimiz.
Walter Huntley, du marketing.
Hepsi pazarlamayla ilgili.
C'est juste du marketing.
Pazarlamanın ilk kuralı.
Règle d'or du marketing.
Bay McCain, iyi bir pazarlama ile, paralar gelmeye başlayacaktır... ve sponsorlarla daha da para gelecektir.
Avec un bon marketing, et des sponsors, l'argent se bousculera.
Önce pazarlamayı konuşalım, tamam mı?
Bien. Parlons marketing.
Bu pazarlamacılarla konuşmak zorundayım.
Je parle à ces abrutis du marketing!
Haklarından yoksunlar için tam bir marketing.
Ce type, c'est le héros des exclus.
Film pazarlama dünyasının en pahalı yatırımının önündesiniz.
L'objet le plus cher de l'histoire du marketing dans l'industrie.
Nossereau, Satış ve Pazarlama.
Nossereau, Marketing et ventes.
Gündüzleri üniversiteye gidiyorum, iş idaresi bölümüne.
J'étudie le marketing.
Ona pazarlama fikirlerimi söyledin mi?
Tu lui as parlé de mon idée de marketing?
Pazarlamacı çocuklar çok heyecanlı.
Ça, c'est du marketing.
Ve siz de pazarlama başkan yardımcısısınız.
Vous êtes vice-président du marketing?