Mecbur kaldım translate French
183 parallel translation
- Ekmeye mecbur kaldım.
- J'ai dû les semer.
Yapmak istemedim ama buna mecbur kaldım.
Il le fallait. Il le fallait. Il le fallait.
Biliyorum, yapmamam gerekirdi ama, mecbur kaldım işte.
Je sais que je n'aurais pas dû.
Ama ben... Bu kanıya varmak için mecbur kaldım.
J'ai dû me rendre à l'évidence.
Bu adama iğne yapmaya mecbur kaldım. Oldukça ağrılıydı.
J'ai dû lui faire une piqûre très douloureuse.
Mecbur kaldım.
Il fallait bien.
Mecbur kaldım buna.
J'étais forcée.
Psikoz hastasıydı. Onu kabul etmeye mecbur kaldım.
Un psychotique que j'ai fait interner.
Onunla aynı fikirde olmaya mecbur kaldım.
Je suis forcé de lui donner raison.
- Mecbur kaldım. O...
- J'étais obligée.
- Mecbur kaldım.
Voilà à quoi je suis réduit...
Ama şimdi oğlumun sesini duydum... ve buna mecbur kaldım.
Mais il a fallu que j'entende sa voix pour que j'ose le faire. De grâce, aidez-le!
- Mecbur kaldım!
- Je tremble!
İşim bitmeden orayı terk etmeye mecbur kaldım.
L'incompétence de Starfleet m'a obligée à partir avant d'accomplir ma mission.
Ben de parayı güvenli bir yere koymaya mecbur kaldım.
J'ai dû mettre l'argent en lieu sûr.
Mecbur kaldım.
J'y étais obligé.
Satmaya razı olmadınız, zorla almaya mecbur kaldım.
Vous me forcez à prendre ce que je voulais acheter.
Mecbur kaldım.
Je vous serai très obligé.
İmparator olmayı istemedim aslında, ama mecbur kaldım.
Je n'ai pas voulu devenir empereur... - Mais j'ai été bien obligé.
Umutsuz bir girişimde bulunmaya mecbur kaldım.
C'est une entreprise désespérée.
Mecbur kaldım.
Il le fallait.
İpleri çektiler. O durumda mecbur kaldım. Yanlış olanı yaptım.
Ils tiraient les cordes et j'ai dû prendre une décision sur place.
İyi ki köpeğin ağızlığı var. - Mecbur kaldım.
- Heureusement qu'il a une muselière.
Bunları yapmaya mecbur kaldım.
Je ne savais pas que je devais faire ça.
Senin ve takımının korkunç... performansını görünce buraya gelmeye mecbur kaldım.
J'ai voulu venir, dès que j'ai vu l'état dans lequel vous êtes, toi et tes chiens.
Mecbur kaldım. Hayatımı mahvettin!
Tu me gâchais la vie.
Natasha'yı kurtarmak için buna mecbur kaldım.
Pour sauver Natasha, j'ai dû accepter.
Kathryn Janeway'i kaybettiğimiz konusunda sonuca varmaya mecbur kaldım.
Je suis obligé de conclure que nous avons perdu Kathryn Janeway.
Hiç bir iş yapmamanın karşılığında hiç maaş almaman gerekiyor. Tatlım, mecbur kaldım.
Je pensais qu'on s'était compris... tu ne fais aucun travail, et en retour, tu n'encaisses pas tes chèques.
Zorunlu emekliliğe mecbur kaldım.
C'est en quelque sorte une retraite forcée.
Evet, mecbur kaldım.
Ouais, il fallait.
- Yara bandı takmaya mecbur kaldım.
- Je dois mettre un pansement.
Metheson Hammock'un güneyinde karaya oturtmaya mecbur kaldım. Biz tekneyi sizin için kurtardık.
Après la tempête, je l'ai laissé près de Matheson Hammock.
Yani sana mecbur kaldım.
Alors, je t'ai sur le dos!
Mecbur kaldığımı kaç kez daha söylememeliyim.
- Je vous suis très reconnaissant. - Bonsoir.
Mecbur kaldığım şeyleri yapmaktan, memnuniyet duyarım.
Avec plaisir.
Birkaç kongre üyesi ya da senatörün... mecbur kaldığımız zaman ne kadar sıkı çalıştığımızı görmelerinin bize bir zararı olmaz.
Ainsi des parlementaires... jugeraient de notre efficacité.
- Buna mecbur kaldığımı anlamalısın.
- Il veut me forcer la main.
Mecbur kaldığımız bazı durumlarda başvurduğumuz şiddetin çeşitli biçimleri vardır, mesela beni öldürmeye çalışmanız gibi.
Certaines formes de violence qui nous sont imposées, telles que, hum... quand allez-vous essayer de me tuer?
Bunu yapmaya mecbur kaldım.
Que savez-vous de ce qui m'y contraint?
En iyi arkadaşımı kefaletimi ödemesi için sürüklemek zorunda kaldım ve her şeyi açıklamaya mecbur bırakıldım.
J'ai dû faire venir un ami pour payer ma caution et j'ai dû expliquer toute l'histoire.
Eğer benimle mecbur kaldığın için evleniyorsan, evlenme.
Si tu veux m'épouser parce que tu penses que tu dois, alors réfléchis encore.
Sadece mecbur kaldığım içindi. Üstelik Maryln o işi haberim olmadan yaptı.
C'était un acte désespéré, et elle l'a fait derrière mon dos.
Sizi buna mecbur bıraktığım için üzgünüm ama koridorda sıkışıp kaldım. Uçuş görevlisi, geçmeme izin vermedi.
Je regrette, mais j'étais bloquée, et le steward m'empêchait de passer.
Aslında anne-babam beni dışarı çıkıp oyun oynamam için zorlamaya mecbur kaldı.
Mes parents m'obligeaient à sortir.
Beni seçmiyorsun. Bana mecbur kaldın!
Tu m'as pas choisie, t'as plus le choix.
Size büyük saygım var. Buna mecbur kaldığım için üzgünüm.
J'ai le plus profond respect pour vous.
Bazen mecbur kaldığımız zamanlarda yeteneklerimizi keşfederiz.
Parfois, on ne d couvre ses talents que dans le besoin.
Pekala. Bir silahım var,... ve gördüğünüz gibi mecbur kaldığımda öldürürüm.
Maintenant, c'est moi qui ai l'arme et comme vous l'avez vu, je tue si nécessaire.
Bu mecbur kaldığım en ilkel iletişim yolu galiba.
C'est la forme de communication la plus rudimentaire que je n'ai jamais eue à faire.
Ve mecbur kaldığım için kalbine kılıç sapladım.
Je ne l'ai pas tué de gaieté de cœur.