Melon translate French
638 parallel translation
Otero melon şapkanın bana yakışmadığını söyledi.
- Très bien. Otero trouve que le melon ne me va pas.
Ama şahsımca, melon şapkalardan haz etmem.
Personnellement, je n'aime pas les melons.
Eğer ki buraya Gilda konusunda tatsızlık çıkartmak için geldiyseniz bu şapkanın modası geçeli epey oldu.
Si vous êtes venu faire un scandale au sujet de Gilda, vous pouvez oublier ce melon.
İsmi de "Melon şapkalı adam."
Ça s'intitule L'homme au melon.
Yarın en güzel melon şapkanı giyip tüm müşterilerini ziyaret edecek ve onlara karından ayrıldığını çünkü o iki serseriyle ilişkisi olduğunu söyleyeceksin.
Demain, tu mets ton plus beau melon pour rendre visite à tes clients et tu leur dis que tu t'es séparé de ta femme, qui était liée à ces deux misérables.
- Oh birde melon şapkasına dikkat edersin. Önemli bir iş çıktığında şapka takar.
Attention à son chapeau melon.
Genel bir büfeydi Tom'un Şapkası
Au relais routier "Le Chapeau Melon".
Yemin ederim Tom'un Şapkasında çalındı
On me l'a volé au "Chapeau Melon".
Tom'un Şapkası Crompton caddesindeki bir büfe
Le "Chapeau Melon" est un relais routier sur la route de Crompton.
Tom'un Şapkası ne kadar uzakta?
Le "Chapeau Melon" est loin?
Hava kararana kadar bu terk edilmiş değirmende kalmama ikna eder sonra dönüp kapatmadan önce beni Tom'un Şapkasına götürürsün
Vous m'aidez à me cacher jusqu'à ce soir et vous m'amenez au "Chapeau Melon" avant la fermeture.
Sonraki durak, Tom'un Şapkası
Direction le "Chapeau Melon".
Kavun daha kesilmemiş.
Ce melon n'est pas encore mûr.
Melon şapkaya 1'e 2 veriyorum.
Je parie 2 contre 1 sur le chapeau.
Kavun, greyfurt, portakal suyu?
Melon, pamplemousse, jus d'orage?
Kavunun içindeki altınları görünce yüzünün alacağı şekli görmek isterdim.
M. O'Doul sera bien étonné de trouver de l'or dans le melon!
Belki beni siyah melon şapkamla görmelisin.
Vous devriez me voir en chapeau melon.
Savaştan iki hafta önce bir siyah melon şapka almıştım.
J'en ai acheté un 15 jours avant la guerre.
Melon şapkalı, şu boyda küçük bir adam falan mı?
Un petit bonhomme?
Düz bir erkek ceketi ve melon bir şapka.
Un imper pour homme tout simple et un chapeau melon.
- Düşündüm de belki saçım için bir şeyin vardır.
- Tu veux mon chapeau melon? - Une vieille chose.
Melon şapkalı adam kim?
Qui est le type au chapeau melon?
Fötr şapka takarlar.
Ils portent un chapeau melon.
Evet, yüzü gözü şiştiği için dişini çektirmesi gerekiyordu.
Oui, il a dû se faire extraire une dent. Son visage était enflé comme un melon.
Gelirken bana soğuk bir kavun getirirsin olur mu doktor?
Rapportez-moi un melon bien frais, Doc.
Ta California'dan ithal edilmiş. Kavunlar Florida'dan.
Un champagne bien frappé, un melon à point.
Benim için kavun seçebilir misin?
Choisissez-moi un melon?
Ve bir dilim kavun?
Et une pointe de melon?
Bakalım siyah melon var mı.
Voyons si on a un chapeau melon noir.
Siyah melon.
Melon, melon.
Son birkaç yılda, şapka modasının sıkça değiştiğine şahit oldum. Yakında muhtemelen Bask beresi ve kasketini de göreceğiz.
En quelques années, j'ai vu le tube gris faire place au melon, soi-disant démocratique, et le chapeau mou remplacer le melon, en attendant probablement le béret basque et la casquette!
Ona uygun bir de kahverengi melon şapka var.
Il y a un chapeau melon assorti.
Ve şimdi de çok ince kesilmiş jambon dilimlerine sarılmış, olgun İran kavununu beklereken...
Et maintenant, en attendant les fines tranches de jambon de Parme, enrobant si délicatement de parfait morceaux de melon bien mûrs...
Kavunla başlayalım, sonra da patatesli kuzu budu. Sana da uyar mı canım?
On prendra du melon, suivi de l'agneau boulangère.
- Uzun, Şemsiyeli, Şapkalı.
- Grand, parapluie, chapeau melon.
Geçen yaz kafayı bulmuştum. Pencereden bir karpuz attım.
Je me suis saoulé l'été dernier et j'ai lâché un melon d'eau de la fenêtre du salon.
14 kat yukarıdan düşen bir karpuzun sesini hiç merak etmedin mi?
Tu ne t'es jamais demandé quel bruit fait un melon Iâché du 14e?
- Kavun da getirdin mi, Charles?
Tu as pensé au melon?
Canım çok kavun çekti.
J'ai envie de melon.
Evangelos, kavun da istiyorum.
- Evangelos, je veux du melon.
Küçük kavunları severim.
- J'aime le melon.
Kavunla mı?
Avec un melon?
Kafası karpuz gibi yarıldı!
Sa tête a éclaté comme un melon!
- O karpuzdan biraz da bana ver! - Hayır! Vermem!
- Donnez-moi un peu de melon.
- Karpuz alalım mı? - Bu parayla vermezler ki.
- Achetons le melon.
Bakın, kavun var.
Tiens, il y a du melon.
Bence iyi fikir, ben bir şaraplı kavun alacağım.
Bonne idée. Je prendrai un melon au porto.
O zaman ben kavundan vazgeçtim, onun yerine bir sek martini alayım.
Je laisse tomber le melon et je vais prendre un dry Martini.
Bu olay Chicago'da yaşansaydı muhtemelen sert melon şapka giyen bir adam için gölü kazarlardı.
Si on était à Chicago, ils dragueraient le fleuve à la recherche d'un homme coulé dans du béton.
Ama melon şapka yayılmaya başlamıştı.
Mais le melon faisait son apparition.
- Saygısızlık bu. - Ne istersiniz?
Vous allez nous donner un melon au porto, un melon naturel, et vous allez donner, pour la dame qui est là, un rollmops...