Minik translate French
4,412 parallel translation
Sanırım kafesi açık bırakmışım, çünkü minik bir kuş kaçmış.
J'ai du laisser une cage ouverte car un petit oiseau m'a fait sortir.
Tessa, ben mi uyduruyorum yoksa benim minik kızıma kardeş ilgisi beslemeye mi başladın?
Tessa, est-ce que c'est mon imagination, ou tu est en train de t'intéresser telle une soeur à ma petite fille?
Minik keklerle hayatta kalmaya alışsak iyi olacak.
On a plutôt intérêt à s'habituer à se nourrir de muffins.
Minik bardakları seni büyük hissettiriyor, biliyorum ama değmez.
Je sais que les petites tasses te donnent l'impression d'être grand, mais ça n'en vaut pas la peine.
Çatının gıcırdamasıyım bacadaki çırpınmayım şeftalideki minik diş izleriyim.
Je suis le grincement dans le chevrons, le battement dans la cheminée, l'infime morsure dans la peche.
Eğilerek onun minik ellerini tutmaktan sürekli sırtımın ağrıdığını hatırlıyorum.
Je me souviens que je souffrais du dos à force de marcher comme une bossue en tenant ses petites mains.
Şimdi ise konuşuyoruz ve minik dosyalarda minik evraklarımız var.
Maintenant, nous parlons et avons des petits documents avec des petits onglets.
Minik bir bina mı o?
Est-ce un petit bâtiment?
Luis, küçük Luis minik Luis, geniş Luis.
On a nommé 16 enfants ensemble. Luis, Luis Jr.,
Minik bir ihtimalle Kawika'nın sörf çetesi...
Il y a une très faible possibilité pour que le gang de surfeurs de Kawika...
"Dünya arkasında minik bir nokta gibi kaldı."
"La Terre, un minuscule point derrière lui."
"Ay, önündeki minik nokta."
"La Lune, un minuscule point devant."
Bu borç, aldığı sabunlar veya minik şampuanlarla karşılanamayacak çoktur.
- Merde. À chaque fois. Plus de salaires que ce qu'elle a pu prendre en savonnettes et petites bouteilles de shampoing.
Stewie, babanın çok özel bir proje için senin o minik ellerine ihtiyacı var.
Papa a besoin de tes petites mains pour un projet très spécial.
Yani, zavallı minik Alison'a yaptıklarına bakılırsa. Onları öldürttüğünü biliyoruz Tony.
Considérant ce qu'ils ont fait à la pauvre petite Alison.
Göstereceğim minik kaplanım!
Je vais le faire, mon petit tigre!
Ama minik doktorun ilgimi çekmediğini söyleyemem.
Mais je ne peux pas dire que ce petit bout de docteur m'indiffère.
Yanında kısa, şişman bir adam ve onun minik penisi olmadan bunu görmek çok nadirdir.
C'est rare d'en voire une sans un petit gros planté à côté avec un micro-pénis.
Bu minik Asyalı sarhoş haklı.
La petite asiatique bourrée a raison.
Yani bu minik toplantı intikam almak için mi?
C'est une petite réunion pour vous venger?
Norrie ve ben minik kubbeye dokunduğumuzda.
Quand Norrie et moi avons touché le mini-dôme.
Benim minik bezelyem.
Mon petit pois.
O minik bacakları yorulmasın diye uzağa atmaman da çok iyiydi.
Et tu as eu la gentillesse de ne pas la jeter trop loin. pour qu'elle n'épuise pas ses toutes petites jambes.
Neredesin minik kuzu pirzolam?
Ou es tu, mon petit agneau?
Minik tüy yumağı
♪ Petite boule de poil
İşteyken minik prensesimi göreyim bana yeter.
Je peux voir ma petite princesse quand je suis au boulot, non?
İlk kez bir mikroskopa bakıp da, milyonlarca minik mikroorganizmayı gördüğüm zamanı hatırlıyorum.
Je me souviens de la première fois où j'ai regardé dans un microscope et que j'ai vu des millions de petits micro-organismes.
Minik şeker popom yeniden saldırmış.
Oh... mes petites fesses ont encore frappé.
Küçük, minik nefesler.
De toutes petites respirations.
Bihaber minik Lisa hiçbir şeyden şüphelenmiyor.
La naïve petite Lisa ne se doute de rien.
Kullanıcı adım... Minik Kuş.
Sur QQ, je suis petit oiseau.
Anladın mı Minik Kuş?
Tu comprends, "Petit oiseau"?
Okinawa'da bir haftasonu geçirdim. Bu minik sevimli geyşa bana iyi zaman geçirtti.
J'ai été en WE à Okinawa et cette mignonne petite Geisha m'a donné une blennorrhagie
- Minik Bobby bu mu?
Est-ce le petit Bobby?
Bu minik mucizeler inme sonrası subventriküler alanda oluşur.
Ces petits miracles se forment dans la zone subventriculaire après un coup.
Çaresizliğimi gösteren minik, tiz inleme sesleri çıkarmaya başladım.
J'arrivais plus à haleter assez vite. J'ai commencé à faire ces petits gémissements aigus traduisant mon désespoir.
Minik aşk dümenin sayesinde, kardeşim benim konuşmayı kesti.
Grâce à ton petit triangle amoureux, ma sœur ne me parle plus.
Hadi, Minik.
Allez, Tiny.
Biliyorsun o minik kekler kilo çizelgesinde 12 puan.
Tu sais que ce muffin vaut au moins 12 points sur Weight Watchers.
Kafamın içindeki minik ses öyle dedi.
La petite voix dans ma tête me dit qu'il craint.
Ona baktıkça bazen hala minik bebişimi görüyorum.
Ma fille. Parfois quand je la regarde, je vois encore mes babycakes.
Minik domuzcuğum. - Baba.
- Mon porcelet.
Seni minik kokuşmuş seni!
Espèce de dégueulasse.
Biraz daha fazla şeker koyabilir misiniz? belki de bir de şu minik şemsiye şeylerinden?
Je pourrais avoir plus de sucre sur les bords et peut-être une de ces petites ombrelles?
Bilirsin işte, minik şeyler çok şirindir.
Les petites choses sont si mignonnes!
Minik sandviç yapmışsın.
Oh, tu as fait des mini-sandwichs!
İkinci adım, o minik düşünce fabrikasını çalıştırman gerekiyor.
Et ensuite, tu dois faire fonctionner ton usine à idées.
Romantik bir akşam yemeği yerine minik uçağınla geri dönmeliydik.
Mais je pensais repartir sur ton petit avion, pas avoir un diner romantique.
Minik kuşum, bu senin hatan değil.
Birdie, Ce n'est pas ta faute.
Şükran Günü için onu evime davet ettim ama Ralph içmeyi bıraktı. Minik Raplhie'nin spastik olduğunu biliyorsun.
Je l'aurais bien invité chez moi pour Thanksgiving, mais Ralph ne boit plus et tu sais que le petit Ralphie est spastique.
- Minik mi?
Vraiment petit?