Namazı translate French
580 parallel translation
Namazı kılın, zekatı verin.
Répétez les prières.
İzin ver yıkanayım, temiz esvaplarımı giyeyim, saçlarımı tarayayım abdestimi alayım, iki rekat namazımı kılayım.
Laisse-moi me laver, m'habiller, me peigner. Laisse-moi faire mes ablutions, ma prière.
- Sadece Dr. Bell'i bekle. Ambulans çağırmanın faydası yok, Nanny taşınamaz.
Attendre le Dr Bell, c'est tout inutile d'appeler une ambulance, elle n'est pas transportable
Mabuse'un yazdığı her şey yadsınamaz bir temel mantığa dayanıyor. Ve yazdıkları yasadışı işler için en ufak detayına kadar planlanmış mükemmel bir kılavuz.
Ce qu'écrit Mabuse, selon une logique irréfutable, c'est une méthode pour l'exécution de crimes élaborés dans le moindre détail.
- Fedakarlığın sanatçıya katkısı yadsınamaz.
- Le sacrifice aide les artistes.
Biraz daha umursamaz bir tavır takınamaz mıyız?
Ne pourrions-nous pas être un peu plus nonchalants?
İşte onlar kılıçla alınamaz...
Les épées ne suffisent plus, maintenant!
Senin yönteminle sonuç alınamaz, Gavrilo!
On ne voit pas ton travail, Gavrilo!
Halk kimsenin elinden alınamaz madam... 160 milyon değil, tek bir kişi bile.
On ne peut prendre à quelqu'un ni 160 millions d'êtres ni un seul.
Bu at, güç bela kazanılmış bir parayla alınamaz savunmanın da inandığı gibi.. Çalıntı eşyalardan gelen parayla satın alınmış.
Le cheval n'a pas pu être acheté, comme le dit la défense, avec de l'argent honnête, mais avec l'argent du vol.
Bazı şeyler satın alınamaz.
Certaines choses ne s'achètent pas.
Fakirin toprağına vergi konamaz, elinden alınamaz.
On ne peut ni taxer ni confisquer Ia terre d'un pauvre.
Tüm dünyaya, onun masumiyetine olan inancımı geri alınamaz bir biçimde göstermek istedim.
J'ai voulu ainsi proclamer au monde entier ma foi dans son innocence.
Bu yetki geri alınamaz.
Ces pouvoirs ne peuvent être révoqués.
Fenalık yapıldı ve alınamaz artık geri!
Le mal est fait et ne peut être défait.
Bence aşk satın alınamaz, ola ki alıcı aşk olsun.
"Si tu peux acheter l'amour, il faut payer en amour."
Dost satın alınamaz, efendim, 3,000 altına bile.
Les amis ne s'achètent pas, même pour 3000 pièces d'or.
Benim iznim olmadan rahip olmayan kimse buraya sığınamaz.
On n'accepte personne ici sans permission.
- İnterocitordaki resimler, filme alınamaz.
Les images de l'interociter n'apparaissent pas sur les négatifs.
Plakların yenileri alınamaz.
Les disques sont irremplaçables.
Kimileri satın alınır, kimileri ise alınamaz.
Il y a des gars qui ne savent pas abandonner.
Gemilerimiz olmadan malları taşınamaz.
Il leur faut des bateaux pour leurs marchandises.
Beni dinle. İnsan iyiliği kuruş veya gümüşle satın alınamaz.
La bonté est quelque chose qu'on ne peut acheter.
Yeminimiz hafife alınamaz, Bay Allison.
Nous ne prononçons pas nos vœux à la légère.
Herhangi bir sorun olursa mahkumlar hemen tutulacak... hemen kontrol altına alınamaz mahkum vurulacak.
Au moindre problème, ils seront mis en joue. Si le problème persiste, le prisonnier responsable sera abattu.
Mösyö gibi bir Baron ve benim gibi bir mülteci aynı çatı altında barınamaz.
Je n'ai jamais pu le retrouver.
Yan odadaki müşteriler başka bir odaya taşınamaz mı?
Les gens d'à côté peuvent-ils emménager dans une autre chambre?
Edna. ... dilekler geri alınamaz.
que chaque vœu est irrévocable.
Bu doğru olsa bile, ciddiye alınamaz.
Cela n'est pas sérieux.
Kurallara göre dışarıdan yardım alınamaz diye bir kural yok mu?
N'y a-t-il pas une régle interdisant toute aide extérieure?
İlkelerimiz barışçıldır ama buna karşılık yöntemlerimizin düşmanlarımızdan daha az acımasız olması göze alınamaz.
Nos polices sont paisibles, mais nous ne pouvons pas être moins cruels que nos opposants,
Bu emir geri alınamaz bir emirdir.
Tout contre-ordre sera invalide.
Senin bu bakışlarında barınamaz hiçbir şey, ölümden başka.
Ton apparence ne peut annoncer que la mort.
Ama Bay Shocker ölüm döşeğindeki bir adama verilen söz hafife alınamaz.
Mais M. Schlocker... Une promesse à un mourant ne peut pas être prise à la légère.
Satın alınamaz ve yasal olarak sahip olunamaz.
On ne peut se le procurer nulle part...
Kadınlarla arkadaş kalınamaz mı yani?
- Alors, avec les filles, on ne peut être qu'amoureux?
Söyleyin, sizce önemli mi yadsınamaz delil elimizdeyken evet, çürütülemez delil cehennemin varlığına dair?
Je vous le demande : Cela compte-t-il... quand nous avons la preuve... oui, la preuve irrécusable... que l'Enfer existe?
Evet, çok zengin biri, tren sahibi. Bu yüzden satın alınamaz.
Il est riche, on pourra pas l'acheter.
dua ve inanç, Namaz ve kutsal ilahiler.
La prière et la foi, une bêche et les hymnes sacrés.
Namaz vaktim geldi.
C'est l'heure de ma prière.
Zaten, basın özgürlüğü hafife alınamaz.
En outre, la liberté de la presse est inviolable.
Senatörler, benim imzam bir "emir eri" imişim gibi alınamaz.
Messieurs, je ne signerai pas cette demande.
Kimse onlardan sakınamaz.
Tu ne peux y échapper. Rends-toi!
Namaz vakti değil.
Ce n'est pas l'heure de la priére.
Dart savrulduğunda gizemli ve güzel ışınlar yayar ve kurban gizemli bir şekilde ölür ve ondan kimse kaçınamaz
On dit qu'à l'instant où la plume explose, une lumière jaillit. Ses victimes ne comprennent pas ce qui leur arrive. Jamais personne n'en réchappe.
Gisaburo'nun tanınamaz haldeki kalıntıları kuyudan çıkarıldı.
Gisaburo lui-même, les traits méconnaissables.
Özgürlük satın alınamaz.
Son prix est petit.
Hava.. Ölümcül ve nefes alınamaz olduğuna inanıyorum.
L'air, avec la mort et le temps, est devenu irrespirable.
Taşınabilir ve taşınamaz şirket mallarının yukarıda belirtilen kısıtlamalar dışında kullanımı ve mülkiyeti ve tüm kişisel mal varlığım yukarıda belirtilen kısıtlamalar dışında tek bir hissede bana dünyadaki her insandan daha çok neşe veren Maria Braun'a geçecektir.
"la propriété des biens mobiliers " et immobiliers de la firme " ainsi que l'usufruit,
Bazı şeyler bir kez yapıldı mı, geri alınamaz.
Il y a des choses sur lesquelles on ne peut pas revenir.
İnsanların duyguları rüşvetle satın alınamaz. Böyle, hoyratça olmaz.
Il ne s'agit pas d'acheter les gens.