Nasim translate French
69 parallel translation
89B267, Busmilla.
89B267, Nasim Bismilla.
Nasim, gel.
Nasim, suis-nous.
Naseem'den alabilirim.
Je peux en avoir de Nasim.
Naseem burada, gerçekte ne için yaşadığımızı bilmiyor.
Nasim ne sait pas pourquoi nous vivons ici.
Naseem Dayı.
Oncle Nasim.
Navi, ben Naseem.
Navi, c'est Nasim.
Merhaba, Naseem, nasılsın?
Salut, Nasim, comment tu vas?
Bu işe bulaştığın için özür dilerim, Naseem.
Je suis désolé que tu sois mêlé à ça, Nasim.
Lütfen, Naseem, ben oraya gelene kadar çıkmasına izin verme.
S'il te plaît, Nasim, ne le laisse pas s'en aller avant que j'arrive.
Naseem'i bekliyorum.
J'attends Nasim.
Nasim Malik, hali hazırda suçlama olmaksızın tuttuğumuz bir terör şüphelisi.
Nazim Malek est l'un de ces suspects qu'on détenait sans inculpation.
Bana göre, Nasim Malek için en güvenli yer parmaklıkların arkası.
Pour moi, l'endroit le plus sûr pour Nasim Malek est derrière les barreaux.
Ferhad Nasim.
Farhad Naseem.
- Adım Nasim. Hizmetinizdeyim.
- Je m'appelle Nasim, à votre service.
Nassim'in bir arkadaşıyım.
Je suis un ami de Nasim.
"Buraya gelmen lazım Nesim."
"J'ai besoin de toi ici, Nasim."
Arayanın adı Nesim Boutros.
L'interlocuteur est Nasim Boutros.
Nesim aradığında neredeymiş?
Où était Nasim quand il a passé cet appel?
Nesim Butros. Kaldığı otelde Rivkin tarafından bıçaklandı.
Nasim Boutros, poignardé par Rivkin dans son hôtel.
Nasim Dust Devil görevlerinin birine tanıklık yapmış olmalı.
Nasim a dû assister à une des missions Dust Devil.
Nasim Marwat, tutuklusunuz.
- Vous êtes en état d'arrestation.
Nasim'e erişmek için mahkemeye dava açacağım.
Je vais déposer une motion pour voir Nasim.
Nasim'in tanık olarak işi bitti.
Nasim ne peut plus être un témoin.
CIA Nasim'e tuzak mı kurdu?
Vous pensez que la CIA a piégé Nasim?
Nasim'in söylediğine göre, Chris'in görevinde High Star'dan olmayan başka bir Amerikalı daha varmış.
Selon Nasim, il y avait un autre Américain.
Nasim bu adamı New York'ta görmüş.
Nasim a vu cet homme ici. Il peut l'identifier.
Nasim, bu CIA ajanının onu camiden beri takip ettiğini düşünüyordu.
Nasim pense qu'il a été suivi depuis la mosquée.
Nasim'i camiden itibaren takip eden bir adam arıyoruz.
On recherche celui qui a suivi Nasim depuis la mosquée.
Hayır. Nasim'i bulamıyorum, onu takip eden, yalnız dolaşan birini göremiyorum.
Je ne trouve pas Nasim, sans parler de celui qui le suit.
Nasim'e bugün saat 1'de hakları okunacakmış.
Nasim a été informé de ses droits à 13h.
Nasim'in izini bulmasının tek açıklaması bu çünkü.
C'était le seul moyen de trouver Nasim.
Nasim kimi aradığımızı biliyor.
Nasim sait qui on cherche.
Nasim'in mahkemede sorgulanması iptal edildi.
L'inculpation de Nasim a été annulée.
Parktaki adamın kimliğini tespit etmek için Nasim'e ihtiyacımız var.
Nasim doit identifier le gars du parc.
Ne biliyorsun, Nasim?
Que savez-vous?
Fakat Nasim, eğer benim hakkımda birine birşey söylersen, bütün aileni öldürürüm.
Si vous parlez de moi à quelqu'un, je tuerai toute votre famille.
Şayet bu fotoğraflardakilerden biri Nasim'le konuşmaya gelirse, lütfen bize haber verin.
- Je dois y aller. - M. Asgari! Si quelqu'un sur ces photos vient voir Nasim, dites-le-nous, s'il vous plaît.
Buraya Nasim Marwat'ı görmeye geldim.
Je viens voir Marwat, Nasim.
- Hangi oda Nasim?
Quelle chambre, Nasim?
Kadının adı Nasim Shah.
Le nom de la femme est Nasim Shah.
Eğer Nasim hapiste kalırsa... birinin şişlendiğini görebilir ve acıdan tekrar bayılabilir.
Si Nasim reste en prison Elle peut voir quelqu'un se faire agresser, et s'évanouir à nouveau à cause de la douleur.
Konsolos harika bir adamdı ve burada herkes Nasim'e hayrandı.
Le consul était un homme exceptionnel. Et tout le monde ici adore Nasim.
Nasim?
Nasim?
Nasim rahatsızlandı, sen koşarak odadan mı çıkıyorsun?
Nasim est malade, et tu sors de la chambre en courant?
Nasim kustu ama hastalığı tek hisseden o değil.
Nasim a vomi, mais elle n'est pas la seule à se sentir malade.
Nasim'in öğle yemeğinde kötü bir tavuk yemediğini nereden biliyorsunuz?
Comment sais-tu que Nasim n'a pas mangé du poulet avarié au diner?
Yazı analizi imzayı Nasim'in attığını çıkaracak.
L'analyse graphologique prouvera que Nasim l'a signé.
Ayrıca bize Navilet'e aracıIık yaptığınızı, Gordon Sloane ile defalarca buluştuğunuzu da anlattı.
Nasim nous a aussi dit que vous avez négocié l'accord avec Navilet, que vous avez rencontré Gordon Sloane une demi-douzaine de fois.
Nasim'le ilişkin vardı, sana aşıktı, ona sorduğunda konsolosun imzasını atabileceğini biliyordun.
Vous et Nasim aviez déjà une relation. Elle était amoureuse de vous. Vous saviez qu'elle imiterait la signature du consul pour vous.
ABD avukatı, Nasim'in soruşturmasında ilerleme kaydetti.
Le procureur va de l'avant dans les poursuites contre Nasim.
Nerede yaşadığını biliyoruz, Nasim.
On sait où vous vivez, Nasim.