Ne bekliyorsunuz translate French
629 parallel translation
Daha ne bekliyorsunuz?
Ne restez pas là. Montez!
Ne bekliyorsunuz?
Que voulez-vous?
Ne bekliyorsunuz?
Allez! Qu'attendez-vous?
Ne bekliyorsunuz?
Alors qu'est-ce que vous attendez pour l'arrêter?
Ne bekliyorsunuz?
Qu'est-ce que vous guettez, tous?
Ne bekliyorsunuz?
Qu'est-ce que vous attendez?
Daha ne bekliyorsunuz ki.
- Qu'attendez-vous?
- Ne bekliyorsunuz? - Delillerim yeterli değil mi sizce?
- Vous croyez que je manque de preuves?
Mösyö Müfettiş, ne bekliyorsunuz?
Monsieur l'inspecteur, qu'attendez-vous?
Evet, daha ne bekliyorsunuz?
- Qu'attendez-vous? - De vous voir remonter à cheval.
Ne bekliyorsunuz?
Qu'attendez - vous?
- Benden ne bekliyorsunuz, Bay Milton?
- À quoi voyez-vous ça?
Onlardan ne bekliyorsunuz?
- Aux clients?
- Hadi, Efendi Phillipe. Ne bekliyorsunuz?
- Qu'attendez-vous Philippe?
Ne bekliyorsunuz? Meşgul olduğumu görüyorsunuz, değil mi? Hadi aşağı inin.
Qu'attendez-vous?
Ne bekliyorsunuz?
À quoi vous attendiez-vous?
- Ne bekliyorsunuz çocuklar?
- Vous cherchez quoi?
Atları buraya getirmek için benden ne bekliyorsunuz?
Que puis-je faire alors?
Hala ne bekliyorsunuz? Gidelim.
Comment, tu n'es pas encore habillée?
Ne bekliyorsunuz?
Vous attendez quoi?
Bunu yapmak için ne bekliyorsunuz?
Comment?
Daha ne bekliyorsunuz?
Qu'attendez-vous?
- Bu kadar kolaysa ne bekliyorsunuz?
- Qu'attendez-vous si c'est si facile?
Ne bekliyorsunuz?
- Eh bien, c'est sonné.
Ne bekliyorsunuz?
Qu'attendez-vous?
Bu barakayı kapatmak için ne bekliyorsunuz?
Qu'est-ce que vous attendez pour fermer cette baraque?
Ne bekliyorsunuz madem öyle gidin de olun!
Allez-y seuls.
Kımıldayın haydi ne bekliyorsunuz? Atlı araba mı?
Qu'est-ce que vous attendez?
- Şey, bilmiyorum. Bundan ne bekliyorsunuz ki?
Vous pensez en tirer combien?
Ne bekliyorsunuz?
Et qu'est-ce que vous attendez pour vous fiancer?
Sayın memur, doğum belgemi sürekli yanımda taşımamı mı bekliyorsunuz?
- Je ne peux pas aller et venir partout avec mon acte de naissance.
Bu arada çocuklarımızın nefret ve cinayetten başka bir şey okumamasını bekliyorsunuz?
En attendant, il faut que nos enfants ne lisent que des récits de meurtre.
On bin dolarınız bile yokken sizinle Amerika kontratı imzalamamı mı bekliyorsunuz?
C'est trop, hein? Non, pas assez. Mais je ne les ai pas.
Ne yapmamý bekliyorsunuz? Gidip onu mu bulayým?
Devrais-je aller à sa poursuite?
Ne diye bekliyorsunuz?
Et qu'espèrez-vous?
Ne kadar zamandır denizaltıyı bekliyorsunuz?
Les rumeurs que l'on entend sont vraies.
Tarangi, Tarangi ne bekliyorsunuz?
Alors, quel est le problème?
Ne bekliyorsunuz?
Qu'est-ce qu'on attend?
Ne yapmamı bekliyorsunuz? Yanına yatıp, elini mi tutayım?
Dois-je m'allonger à ses côtés et le bercer?
Bundan ne elde etmeyi bekliyorsunuz?
A quoi cela vous sert-il?
Ne yapmasını bekliyorsunuz ki? Noel Baba gibi bacadan inmesini mi?
Sortira-t-il de la cheminée comme le Père Noël?
- Ne kadar hasılat bekliyorsunuz?
- Vous comptez faire quelle recette?
Ne kadar kayıp olacağını bekliyorsunuz?
Quelles pertes envisagez-vous?
Ne için bekliyorsunuz?
Qu'attends-tu?
Ne bulmayı bekliyorsunuz Bay Holmes?
Que vous attendez-vous à trouver, M. Holmes?
Ne bekliyorsunuz?
Les places 13 et 14.
Adamlarınızın ne bulmasını bekliyorsunuz?
Vous avez une idée de ce que vos hommes trouveront?
- Siz geri zekalılar, ne yapmamı bekliyorsunuz? Yürü, Kraliçem.
- Que voulez-vous que je fasse?
Arkadaşısınız, anladım da, ne yapmamı bekliyorsunuz?
Ami ou pas ami, qu'est-ce que vous voulez que j'y fasse?
Orada ne olmasını bekliyorsunuz? Çin restoranının yemeklerini yememi mi?
- Pour ce qu'on veut en faire, vaudrait mieux que ça soit canaille ou chinois?
Neden bekliyorsunuz?
Pourquoi ne sortez-vous pas?