Nefis translate French
1,444 parallel translation
Nefis bir hikaye.
Gros scoop.
Elimizdeki olay nefis.
Tout ira bien.
- Vücudu nefis.
- Un beau corps.
Ve bu da nefis yengeç çorbası.
Et ça, c'est un merveilleux plat au crabe.
Nefis.
Excellent.
Nefis değil mi?
C'est délicieux, n'est ce pas?
Nefis bir Yorkshire pudingi.
Un bon pudding Yorkshire.
Bu nefis bir şey.
Elle est si belle!
Arkadaşım nefis bir omlet pişirdi.
Mon ami a préparé une omelette et ça sent bon.
'Oh, nefis!
C'est génial.
Sven. Nefis, değil mi?
N'est-il pas appétissant?
- Evet. lezzetli, yumuşak, altın renkli kekin nefis bir krema doldurulmuştur.
- Casse-croûte? - Un délicieux gâteau spongieux, rempli d'une délicieuse crème de douceur.
- Oh, güzel, nefis.
- Bien, bien.
Sadece nefis. Gerçekten mi?
Tout à fait exquis!
Nefis
Ravissante.
Hayır Nefis! Her şeyi söz verdiğim gibi olduğu gibi bıraktım..
Tout se passe comme j'ai promis.
¶ Nilüfer tazeliklerinin üzerinde nefis havanın olduğu ¶ - ¶ Seni uzaklara taşır ¶
* Où le lourd parfum des lotus en fleur * * Vous donne des vapeurs *
Jersey'de nefis pizzalar yapan bir yer biliyorum.
Je connais une pizzeria canon.
Omuzlarınızın üstünde yükselen nefis bir tatlı hazırladım size.
En l'honneur de ton dernier et superbe lifting, j'ai voulu te faire un cadeau.
Nefis 18. yüzyıl New England masamı ve bütün Sheridan gümüşlerimi onlara verdim.
Je leur ai donné mon beau bureau du XVIllème et toute mon argenterie.
Zihnim nefis.
Ma tête se porte à merveille.
- Hey, nefis bacaklı.
Salut, les gazelles. Ça roule?
Nefis bir elbise!
Quelle robe superbe!
Derin nefis al!
Respire à fond!
Bu nefis bir kalça, öyle değil mi?
Ca, c'est un derrière appétissant, pas vrai?
Birinci sınıf, nefis bir et.
C'est de la viande de premier choix!
Dediğine göre ben birinci sınıf, nefis bir etmişim.
Que j'étais de la viande premier choix.
Cehennem çok güzel bir ziyafet salonudur ve günahkârlar masanın etrafında oturmuş, Konfüçyüs'ün şimdiye kadar gördüğü en nefis yemeklere bakarak inlemektedirler, Konfüçyüs buna çok şaşırır.
À sa grande surprise, l'enfer était une superbe salle de banquet. Les damnés étaient autour d'une table croulant sous le poids des mets les plus délicieux.
Ve cennet de içinde nefis yemekler olan birebir aynı ziyafet salonudur.
C'est une salle de banquet identique, remplie de mets délicieux.
- Nefis!
- Très bon.
- Nefis karavana yemeklerinden birini tatmış gibi görünüyor.
Encore un qui a mangé à la cantine.
Nefis. - Hayır, somon çorbası.
Non, c'est une soupe au saumon.
- Nefis bir çorba.
Mais la soupe est délicieuse.
Nefis dondurma var!
De délicieuses glaces!
Dondurma! Nefis dondurma var!
Glaces... de délicieuses glaces.
Dondurmam nefis!
De bonnes glaces!
Dondurma! Nefis dondurma!
Des glaces, de délicieuses glaces.
Nefis bir işçilik. Değil mi, Mr. Wayne?
Quel travail exquis, n'est-ce pas, M. Wayne?
Nefis! Nefis!
Délicieux!
Geçen akşam onlarda yemek yemiştik. Bana nefis bir çalışmanı gösterdiler.
En fait, on a dîné chez eux l'autre soir... et ils m'ont montré votre oeuvre exquise.
- Bu sıcak hurma şarabı nefis.
- Ces grogs sont délicieux.
Selam anne kotlet nefis kokuyordu, senin için altını kıstım.
Maman, ton rôti de veau sent super bon. J'ai baissé le feu.
Nefis bir poposu var.
Son petit cul me fait craquer.
Nefis krema müthiş çıtır kurabiyeyle karıştırılmış, çok lezzetli!
Les délicieuses guimauves des bons moments.
Hmm, nefis.
je t'en prends.
- Nefis viski.
Fameux, ce scotch.
Nefis bir parti oldu!
Merde, c'était une bonne soirée.
Ooh, bu nefis.
Délicieux!
Nefis.
Exquis!
Nefis.
- Mamam?
Sevgili Kyle. Nefis bir popon var.
" Cher Kyle, tu as le plus joli petit cul de l'école.