New haven translate French
173 parallel translation
- Cumartesi nereye gidiyoruz sence? - Nereye? New Haven'a.
Je vous emmène au football samedi.
- Ve her taraftaki insanlarla konuşuyordum, Hartford, New Haven.
- J'ai commencé à tâter le terrain.
New Haven'dan Bay Stevenson mı dediniz?
Vous dites M. Stevenson, de New Haven?
Bağlanabilirsin, New Haven.
Parlez New Haven.
New Haven'da tren bekliyorum.
A New Haven, pour un changement.
Sizi bu şekilde rahatsız ettiğim için üzgünüm, ama Eve'in durumu.. .. beni çok endişelendirdi, yarın da New Haven'a gidiyor.
Ça m'ennuie de vous déranger ainsi, mais vu l'état d'Eve, j'étais morte d'inquiétude.
.. Shubert Tiyatrosu ile Taft Oteli arasında, küçük bir şehir tarafından.. .. çevrelenmiş gibi görünen kısa bir kaldırım parçasıdır.
Pour les gens du théâtre, New Haven, dans le Connecticut, est un bout de trottoir entre le théâtre Shubert et l'hôtel Taft, entouré par ce qui ressemble à une petite ville.
Lloyd New Haven'da rekor bir katılım bekliyor herhalde.
Lloyd s'attend à une ruée sur New Haven.
New Haven'a oyunu izlemeye, hayallerini tartışmaya, ya da.. .. Yale'in duvarlarından sarmaşıkları sökmeye gelmedim.
Je ne suis pas venu ici voir la pièce ou parler de vos rêves, ni même visiter l'université de Yale.
NEW HAVEN TİYATROSU SAHNE GİRİŞİ
THÈÂTRE NEW HAVEN ENTRÈE DE SCÈNE
The New Haven Tiyatrosu sunar...
Le Théâtre New Haven PRÈSENTE LA
New Haven'da, oğlumun okulunun oradayım.
Je suis à New Haven. Mon fils est à l'université.
New Haren'dan ayrıldıktan sonra Angelina'yla evlendim.
J'ai épousé Angie quand j'ai quitté New Haven.
New Haven'da içtiğimiz biraların hesabı ondan fazlaydı.
Nos bières nous coûtaient plus.
Miss Sarah Goode? Sizin burada, New Haven'daki tüm oyunlarınızı izledim.
J'ai vu toutes vos pièces, ici, à New Haven.
New Haven'daki bütün oyunlarımı izlediniz demek.
Vous avez vu toutes mes pièces à New Haven?
New Haven'de tüm o stresli zamanlarımızda rolün dışına çıktığında bile beni güldürüyordu.
Malgré les tensions, quand nous étions à New Haven, même quand elle allait mal, elle me faisait rire.
Genç bir yönetmen iken, Yale'de Bacchae'yi yönetmiştim ve Pentheus'un annesi ve Tanrıçalar tarafından öldürüldüğü sahnede önce ağacı geriye doğru gererler, sonra onu ağaca bağlarlar ve onu havaya fırlatırlar, havada uçar ve sonra da ölür ölüsünü parçalara ayırırlar ve kafasını keserler benim de niyetim, gidip "New Haven" morgundan gerçek bir kafa alıp bunu seyircilere uzatmaktı.
À mes débuts, j'ai mis en scène "Les Bacchantes" à Yale. Lorsque Penthée est tué par sa mère et les Furies, on rabat un arbre, on l'y attache, et puis on le projette en l'air, à travers l'espace pour le tuer, puis on le taille en pièces on lui coupe la tête...
London Brighton ve South Coast line, Bax Hill'den Lewis'e ve hiç durmadan New Haven'a, ve akşam gemisi ile de Viyana'ya.
Puis le Londres-Brighton, et la ligne de la côte sud, puis de Bexhill à Lewes, direct, jusqu'à Newhaven, et le bateau du soir pour Dieppe.
Ben Harriet Wendsell New Haven, Connecticut'tan.
Je suis Harriet Wendsell de New Haven au Connecticut.
New Haven'da Nubby's adlı yer aslında bence Pasaklı daha uygun bir isim olurdu.
À New Haven, un endroit appelé Chez Nubby. Chez pourri serait plus adéquat.
New Haven. Bir içki için dışarı çıkmıştım.
Il s'agit du grand dialogue où Worth fait ce terrible aveu.
O, New Haven'da.
Elle est dans le New Haven.
Size birkaç dakika önce olanlardan bahsetmek istiyorum... tam burada New Havenda.
Laissez-moi vous raconter quelque chose qui est arrivé juste ici, à New Haven.
Burası New Haven, değil mi? New Haven, Connecticut?
C'est New Haven, n'est-ce pas?
Merhaba, New Haven'a geldim.
Salut, je suis arrivée à New Haven.
Milwaukee Road, Rio Grande... Canadian Pacific ve New Haven.
Rio Grande, le Pacifique canadien et New Haven.
Long lsland açıklarında bir geminin subaylarınca tutuklanmışlar. New Haven'a nakledilmişler - hangi otorite altında olduğunu bilmiyorum - ve yerel polis teşkilatına teslim edilmişler.
Ils ont été capturés par des garde-côtes au large de Long Island et conduits à New Haven, j'ignore sur ordre de qui, et remis aux mains des gendarmes.
İlan etmek istiyorum ki gelecek sonbahar Alice, New Haven'daki küçük bir okula gidiyor.
Je vous annonce ce soir que cet automne Alice partira pour un modeste établissement de New Haven.
New Haven hattında olduğunu sanıyorum.
Je crois que c'est la ligne pour New Haven.
Konferans için buradan gittiğim zaman senin güvende olmanı istiyorum.
Je serai à New Haven. Je veux que tu sois en sécurité.
New Haven.
New Heaven.
Trevor New Haven'a dönünce yemek yapabildiğimi unutmanı istiyorum.
Et quand Trevor rentrera à New Haven, tu oublieras que je peux le faire.
Hala New Heaven, Connecticut gibi bir yerde konser veremiyordun. Mesela Toad's.
On ne pouvait pas jouer à New Haven, dans le Connecticut, ou au Toad's.
Boston, Rochester, New Haven, Philadelphia....
Boston, Rochester, New Haven, Philadelphie...
Yurda ait. New Haven'da biraz dolaştırdık.
On était si proches, les étés passés au lac...
- Eşyaları boşaltacağız.
On lui a juste fait faire le tour du New Haven
Chet kızını, New Haven'ın güneyinde 95. otoyoldaki bir kamyon durağından aramış.
Chet a appelé sa fille d'une cabine téléphonique d'un relais routier sur la l-95 juste au sud de New Haven.
New Haven, Connecticut. 15 Kasım 2000.
New Haven, Connecticut, le 15 Novembre 2000
New Haven Savcılığı'nda gelecek vaat eden birisiymiş.
Substitut du procureur à New Haven.
O halde başlangıcımız New Havens, bitişimiz ise Kuzey Philadelphia.
Ça commence à New Haven, et ça finit à Philadelphie.
New Haven'da büyümüş Cornell'e gitmiş, sonra da Yale Hukuk Fakültesi'nden mezun olmuş.
A grandi dans le quartier latino de New Haven, est allé à Cornell, puis fac de droit à Yale.
Greg öldükten sonra davayı devralmış davayı kazanmış, New Haven'da kendine bir isim yapmış.
Il a repris le procès comme substitut après la mort de Greg, et il a gagné l'affaire, faisant de lui une célébrité.
New Haven'a mı gideceğiz?
Un voyage à New Haven?
- New Haven'e hoşgeldiniz.
- Bienvenue à New Haven.
Martin'le New Haven'daki sorunlu yerleri kontrol etmeye gitti.
Il est parti écumer les coins chauds de New Haven avec Martin.
Beni de New Haven Karakoluna bırakır mısınız?
Vous me déposez au commissariat de New Haven?
Alo.
New Haven, demande Mme.
New Haven'dan Bayan Henry Stevenson'a telefon var.
Stevenson. Est-elle là?
Ona endişelenmemesini söyleyin.
Surtout qu'elle va demain à New Haven. Dites-lui de ne pas s'inquiéter.
Tiyatro dünyası için New Haven, Connecticut..
DES PAS AU PLAFOND