Nihayetinde translate French
1,586 parallel translation
En nihayetinde bu uzun ada tarihimiz sona erecekse bu hepimiz yerde kendi kanımızda boğulurken gerçekleşsin.
Si la longue histoire de notre île doit avoir une fin, alors qu'elle ne se termine que lorsque chacun d'entre nous sera allongé à terre, baignant dans son propre sang.
Bir yıldızın patladığını ve kâinatı oluşturan parçaları etrafa saçtığını gördüm. Başka yıldızlara, başka gezegenlere ve nihayetinde başka bir hayata sebep olduğunu.
J'ai vu une étoile exploser et donner naissance à l'univers, aux autres étoiles, aux planètes.
Ve yataktan düşenler ve zemin boyunca yuvarlanıp salonu sürüklenerek devam edip duvarın dibine yaslanarak son amcık vizyonuyla nihayetinde kendinden geçenler ve bilincin son attırımından sıyrılarak gelenler.
et s'arrêtèrent au mur évanouis avec une vision de vagin et de jouissance suprêmes éludant la dernière éjaculation de conscience.
Nihayetinde anasıyla sikişenler. Ve ucuz apartman dairesinin penceresinden fırlatılmış son fantastik kitap. Ve sabahın 4'ünde kapatılmış son kapı.
avec la mère, enfin baisée, et le dernier livre fantastique jeté par la fenêtre du taudis, et la dernière porte fermée à quatre heures du matin et le dernier téléphone jeté au mur sans réponse et la dernière chambre meublée évacuée jusqu'au dernier morceau du mobilier mental,
Çünkü nihayetinde iş sadece iş değildir sonuçta.
Car en bout de ligne, un boulot n'est pas seulement un boulot.
İnsanlar istediği şeye inanabilir ama nihayetinde bir erkek yapacağı şeyin doğruluğuna karar vermelidir.
On peut croire ce qu'on veut, mais à la fin, un homme doit décider s'il fera ce qui est juste.
Nihayetinde imparatoriçe beni bağışladı. Kraliyet Saraylarını tamir göreviyle Bayındırlık Bakanlığı'nda göreve başladım.
La régente a consenti à me libérer et j'ai rejoint les chantiers du palais.
Hesaba katmadığı şey ise onları nihayetinde etkileyecek salgın hastalıkmış.
Il n'avait pas prévu qu'une épidémie de peste éclaterait.
Shakspeare derki ; "Hayat gürültü ve hiddetle doludur ama nihayetinde hiçbir şey ifade etmez."
Shakespeare a dit : "La vie est pleine de bruit et de fureur " et au final, elle n'a pas de sens. "
Nihayetinde Vogel hayatını bir ormanda sürekli arkasını kollayarak, vurulmayı bekleyerek çürütecek.
Au bout du compte, Vogel va pourrir dans une jungle toute sa vie, à regarder par-dessus son épaule, à attendre une balle.
Fakat en nihayetinde onun kollarına sığınma düşüncesi tüm korkuların önüne geçti.
Mais l'idée que j'allais peut-être pouvoir me réfugier dans ses bras, finit par dissiper toute appréhension.
En nihayetinde bu, kalp ile akıl arasında masumiyet ile art niyet arasında bir mücadeleydi. Birbirimize olan sevgimizin kutsallığı ile görgü kuralları denen iblisin arasında bir mücadele.
Ce fut, enfin, la lutte effrénée du cœur et de la tête, de l'innocence et du calcul, de la sainteté des sentiments contre le démon des convenances sociales.
Nihayetinde buralara kadar sürüklendim.
Mes pas ont fini par me conduire en ce lieu.
Nihayetinde kendi seçimindi.
Au moins, c'était ton choix.
En nihayetinde, toplar senin elinde.
Toi au moins, tu as des couilles.
Çünkü nihayetinde Şeytan, Tanrı'yı mağlup etmek ister. Çatışma bu yüzden var.
Au final Satan veut renverser Dieu, donc il y a cette bataille.
Ama yine de makine değiliz. Nihayetinde, yıpranıyoruz.
Mais nous ne sommes pas des machines.
Nihayetinde, aradan yıllar geçti, onları bir daha hiç göremeyeceğimi düşünmeye başlamıştım.
Après tant d'années, j'ai cru que je ne les reverrais jamais.
Nihayetinde hepimiz tamamlıyoruz.
Nous terminons tous.
En nihayetinde olacak olan da bu değil mi zaten?
- Ça finira par arriver.
Benimle oynayacağın oyun egonu kısa bir süreliğine okşayabilir ama nihayetinde gerçek hayatına bir altı olarak dönmek zorunda kalacaksın.
Jouer au docteur avec moi pourrait booster votre ego pendant un moment, mais il faudra que vous reveniez à la vie réelle, avec un six.
'Ve nihayetinde kauçuk,...''... poşet ve ipleri olmuş.'
Enfin, ils avaient le caoutchouc, le sac plastique et la ficelle
Nihayetinde açtı kapıyı.
II a ouvert Ia porte.
Nihayetinde kâinatın sırlarını çözebilecek miydik?
Pourrons-nous enfin pénétrer les secrets de l'Univers?
Azmettiler ve nihayetinde Geniş Alan Kamerası'nı kurdular.
Avec beaucoup de persévérance, la caméra est finalement installée.
General umuyor ki, istila bölgedeki ekonomik oranları dengeleyecek ve nihayetinde barış ve istikrar çağına ulaşılacak.
De cette façon, le général espère que l'invasion équilibrera les économies dans cette région. et nous conduira vers une nouvelle ère de paix et de stabilité.
Nihayetinde bence sadece içgüdülerimize güvenmeliyiz.
En fin de compte, je pense qu'on doit juste suivre nos instincts.
Bayan Walsh belki bildiklerini gönüllü olarak anlatmayacaktır ama nihayetinde konuşacak.
Mlle Walsh pourrait ne pas se montrer coopérative, mais elle parlera.
- Farhad, bu çubukların büyük bir bomba yapımında kullanılmak istendiğini ve nihayetinde de New York'un bir yerinde patlatılacağına inanıyor.
- Farhad pense qu'ils vont se servir de l'Uranium pour fabriquer une bombe et l'utiliser ici, à New York.
Yürüyen ölüler bile nihayetinde mezara döner.
Même les morts-vivants retournent sous terre.
En nihayetinde sadece bir avuç insan ile Dünya'yı terketmek zorunda kalacağız.
Et alors Le moment arrive où nous devons évacuer la terre avec un petit groupe d'elus.
Nihayetinde yapacak.
Elle y viendra. Dans un moment.
Nöbetler, felçler, zayıf bağışıklık sistemi ve nihayetinde koma.
Convulsions, paralysie, immunodépression, coma.
Nihayetinde, bebeğe sen bakacaksın.
Ce sera à toi de t'occuper du bébé.
En nihayetinde, daha önce kim olduğunuzu da unutursunuz.
Sa propre personnalité.
Yapılacak çok iş var ve çok sayıda işçi gerekiyor. Nihayetinde, bu da para konusunu gündeme getiriyor.
Un dur labeur s'annonce, il faudra trouver des ouvriers, et bien sûr, de l'argent.
Teoriler üretip dururdu ama nihayetinde hepsi bizi aşan teorilerdi.
Il ne cessait d'avancer des théories qui nous dépassaient tous.
Amcamın nihayetinde bunun farkına vardığına sevindim.
Je suis heureuse qu'il s'en rende compte, enfin.
Ama ben aşırı dindar garip bir adamım nihayetinde.
Mais, je ne suis qu'un religieux illuminé.
Nihayetinde de onları doğru yoldan ayırmak.
On utilise ça pour les manipuler et ils ne sont plus bons à rien.
Nihayetinde sevdigim kizdan bahsediyoruz.
On parle de la fille que j'aime là.
Nihayetinde eve döndüğünde ise seni terslediği zamanlar dışında ağzından tek kelime laf alamazdın.
À son retour il était hargneux dès qu'on lui adressait la parole.
Nihayetinde istediğimiz şirketi, tüm hisselerini satın alarak elde etmiş oluyoruz.
À la fin de la journée, nous faisons à la société rachetée - une offre globale de rachat.
Nihayetinde bir kız arkadaşı olan birine.
Quelqu'un qui finalement aura une petite amie.
Başlama şimdi Ryan. Her ne kadar mucizevi bir çalışan olsam da nihayetinde bir kişiyim burada.
Ne me cherchez pas, Ryan, même si je peux accomplir des miracles, je suis tout seul.
- Doğru, ama nihayetinde - - Duffy haklı.
Oui, mais au bout du compte...
Ama nihayetinde resmen sorgulamam gerekecek.
Il faudra l'interroger officiellement.
Savunmanın uzmanı, lazer kalemi en nihayetinde çalıştırmayı becerdiğinde...
L'expert de la défense, quand il a enfin pu faire fonctionner son laser...
Nihayetinde her şeyi anlatabileceğin bir arkadaş.
Un ami à qui tu peux tout dire.
Ama nihayetinde unutmuştum.
J'ai fini par oublier, ça m'a passé.
Evet, nihayetinde çektiririz.
{ \ pos ( 192,225 ) } Et on va l'avoir, finalement.