Nike translate French
214 parallel translation
The Air Alpha Force, Nike'tan.
La Air Alpha Force, par Nike.
Nike hareket sistemim var! Hemen yeni çok frekanslı uzaktan kumandamı alın! Sen çılgın bir adamsın, ha?
Des autocollants de Greenpeace et même de Nike! Si tu achètes maintenant, je te donne... ma nouvelle télécommande multi-fréquences.
- O büyüklükte Nike üretmiyorlar.
– Nike fait pas sa taille.
"Nike" mı?
Nike? " C'est quoi?
Yeni Nike'larım.
Mes nouvelles Nikes.
Ayakkabılar, oyunlar, saç kesmeler!
La paire de Nike, la console Sega, la coupe de cheveux!
Energizer tavşanı ve Nike'da beni sevmedi.
Ils ne m'ont pas fait de câlin chez Nike.
Nike'larını bağla. Gatorade'ini al, yol üstünde bir Big Mac atarız ağzımıza.
Embarquez Hanes, Nikes, Wheaties et Gatorade.
Nike'ı arayacağım, Rodman'ın da saçlarını leopar derisi gibi boyattıracağım.
Je vais appeler Nike, demander à Rodman de teindre ses cheveux. On aura des baskets... "Air Léopard".
Herkes böyle söylüyor. Profesyonel basketbolcu olacağını, Nike spor ayakkabı giyeceğini, reklamlarda oynayacağını ve bir servet edineceğini söylüyorlar.
Ils disent que tu passeras pro, que t'auras une Nike à ton nom et un max de thunes.
Spor ayakkabı alacağım.
- Je veux des Nike.
Bu sanki Nike ayakkabıları Panama'da diken insanların N.B.A'de oynadığını söylemek gibi.
Et les mecs qui cousent les maillots de foot font partie de la Fédération, aussi?
Daha dün Nike reklamı izlerken gözyaşlarına boğulan kız mı?
- pleuré devant une pub pour Nike.
Reklamını gördüğümden beri bir çift Nike almak istiyordum.
Il y a justement des Nike qui me plaisent... celles de la publicité...
Bu herifler bayağı hızlı, sanki Nike tarafından sponsor edilmişler.
Il va vite. Il est sponsorisé par Nike!
Lanet olsun, kız. Nike'ın elbise yaptığını bilmiyordum.
J'ignorais que Nike faisait des robes.
Ve şimdi aniden ayağındaki Nike'ları... yürümesini bile beceremediğin bir çift ayakkabıyla değiştireceksin.
Et soudain, tu échanges tes Nike pour des chaussures à talon.
Nike kadın bölümüyle toplantı.
Prévoir réunion, Nike, département femmes.
Kadın bölümü?
Nike, département femmes?
İşte şunları duydum... Nike sessizce aranıyor.
Très bien, voilà ce que j'ai entendu.
Nike, tam anlamıyla kadın gücünü temsil ediyor.
Nike est le défenseur du pouvoir aux femmes. Tu es sûr...
- "Nike, oyun değil..."
"Nike, on ne joue pas".
Dün gece hakkında değil. Nike toplantısı hakkında.
Il ne s'agit pas d'hier soir.
İnan bana, görüşmeyi sen yapmalısın.
Il s'agit du meeting avec Nike. C'est à toi de faire la présentation.
Bu senin şanslı günün. Nike grubunu az önce gördüm.
Je viens de croiser le groupe de chez Nike.
Yolun umursadığı tek şey arada sırada ona uğramandır. Nike.
La seule chose qui compte, c'est que vous passiez la voir de temps en temps.
Oyun değil, sadece spor.
Nike, pas de petit jeu. Que du sport.
Nike'dan aradılar.
Moi aussi, c'était Nike.
Bu arada Nike seni istiyor. İşi sana verdiler.
Et Nike a payé pour t'avoir, toi!
Dan, Nike bir fikri satın aldı. Üstelik fikir benim değil!
Nike a acheté une idée qui n'est pas de moi!
Nike'larımı unuttum.
J'ai oublié mes Nike.
Evet, ama Nike mağaza açtı, NBA mağaza açtı, işleri yavaşlattılar.
Oui, Frank. Mais les magasins Nike et NBA nous font concurrence.
Kız kıza alışverişe gidip sana yeni bir çift ayakkabı almaya ne dersin?
Ben. alors que dis-tu d'aller à ce magasin Nike t'acheter une paire de ces trucs marrants et craignos. hein? - Juste entre filles. allez.
Eğer o kadar garipse, nasıl oluyor da Nike giyiyor?
Tu parles, il porte des Nike.
Bir Big Mac ve bir çift Nike ayakkabı verirsin ve mutlu olurlar.
Avec un Big Mac et des Nike, ils sont contents.
O akşam arazide buldukları izler 44 numara bir Nike'a ait.
Avec du plâtre. Celles prélevées dans le champ cette nuit-là correspondent à des Nike.
= PHIL KNIGHT = Nike Başkanı... yani, bu hareketin asıl çıkış noktası olan kendimize özgürce bir kimlik yaratma düşüncesi yerine,... bir kimliği satın alabilme düşüncesi geldi.
Les ordinateurs permettent aux industries de fabriquer des produits en série limitée.
- Nike mağazasına götürecektin bizi. Sizinle ineyim.
Je descends avec vous.
O burda, o burda Eğer bizi seçersen bu askeri operasyon için, sonra comufulaj giyilerine bakarsın ve seni savaş eşyaların.olay yeri John Nike Lesiure Center'ın dışında,
Voilà, voilà! Le rendez-vous est devant le centre de loisir Jhon Nike, à 9h demain matin.
Vay, onlar Nike mı?
Wahoo, ce sont des Nikes?
13 : 00'de Ulusal Vahşi Hayat, 14 : 00'de yeni Nike Kampüsü turu, ve bu geceki konuşmanız.
Gala de bienfaisance, visite du nouveau campus Nike, et votre discours de ce soir.
Kafasına biraz Nike fırlat. *
- Envoie-lui des Nikes.
Nike, ah, dinle Tom.. bana bir iyilik yapabilir misin?
Nike. Euh, ecoute Tom, je ne sais plus ce que j'ai fait de mon programme télé, alors...
Siyah bir Nike spor çanta taşıyor olacak.
Il porte un gros sac noir Nike.
- George, Tanrı aşkına... - Ayağında Nike var.
Il porte des Nike!
Beyaz Nike'larım var.
des Nike blanches...
Mesela Nike?
Oh...
Ama değişiklik yapacaklarsa bu hızlı olacak.
Nike prospecte sans faire de bruit.
Erin, buraya geldim, çünkü...
En fait, tu sais, on a obtenu le budget Nike.
Nike işini aldık, ekibimizde birine ihtiyaç var.
Et il y a un poste à pourvoir dans l'équipe.
- Nike giyen uzaylı duydun mu hiç?
- Un extraterrestre en Nike?