Nougat translate French
66 parallel translation
Nugatinli çikolataların ve bayıldığın banal sinema dergilerin.
Vos chocolats au nougat et ces sottes revues de cinéma que vous aimez.
Bana Suriye'den elma Amman'dan şeftali, Halep'ten yasemin Mısır'dan limon kuru üzüm, mersin, papatya nar, beyaz güller minik tatlılar, hindistan cevizli halka kurabiyeler, şekerler kısa pastalar, puf pastalar şeker ve tütsü kehribar, misk ve bal mumu al.
Donne-moi des pommes de Syrie, des coings ottomans, des pêches d'Amman, du jasmin d'Alep, des cornichons du Nil, des citrons d'Egypte, du cèdre, du myrte, du réséda, de la camomille, des grenades, des roses mouchetées et des gâteaux, des beignets fourrés, du nougat glacé, des confiseries, des gâteaux secs, de la pâte feuilletée, de l'encens mâle, de l'ambre, du musc et des cires alexandrines.
Biraz şeker. Hatırladın mı?
Comme un peu de nougat.Tu te souviens?
Bir keresinde de bir Snickers çikolatası koymuştu blendere.
Une autre fois, elle a mixé des barres au nougat.
Ama maalesef... ... fındıkları kamışı tıkıyordu.
Le problème, c'est que le nougat s'est coincé dans l'appareil.
Çünkü doktorum bana dedi ki bende çok ciddi nuga eksikliği varmış.
Mon médecin a diagnostiqué chez moi tous les symptômes vis-à-vis du nougat d'une grave carence.
İçinde çikolata, fıstık ezmesi, nuga var.
Il y a du chocolat, des cacahuètes, du nougat.
Bu nugat.
Ça, c'est du nougat.
Nugat mı? Lütfen.
Du nougat?
Nugat ile kurabiyenin arasındaki farkı anlayabilecek yaştayım.
À mon âge, je connais la différence entre nougat et cookie!
Nugat?
- Nougat?
"Candy Warhol." "Xavier Nougat."
- "Claude Nougat-ro"? "Yves Fondant"?
Binbaşı Helva, Karamel, Kakao derhal Mattel oyuncaklarıyla oynamayı bırakın.
Commandants Nougat, Cacahuète, Cacao, posez vos fascinants jouets.
- Tanrım, kulaklarım helvayla doldu!
Mes oreilles sont pleines de nougat. - Oh, mon pauvre.
- Nuga, pastayı sakız gibi yapmış.
- Le nougat la rend caoutchouteuse.
Hayır, o İtalyan şekerlerini sevmiyorum.
- J'aime pas le nougat italien.
Bu bebek uçabilir.
C'est du nougat à piloter!
- O zaman İngiliz şekerleri getirmişti.
Il était là. Il t'a offert du nougat.
- O şekerleri hatırlıyorum.
Je me souviens de ce nougat.
Gala için konuşmaya geldiğinde biraz daha isteriz.
On te donnera du nougat quand tu parleras avec lui de la conférence.
Nugat'ı mı diyorsun?
Le nougat?
Bak, her zamanki gibi dallama olabilirsin, ya da bu cömert teklifi kabul edip, karamelli bir nuga alabilirsin.
Vous pouvez réagir comme un pauvre type ou accepter cette offre courtoise et acheter une barre de caramel enrobé de nougat.
- Ciddiyim. Şu şekeri bitirir bitirmez. Tamam.
Dès que j'aurai fini ce bretzel au nougat et au caramel.
- Hayır, teşekkürler.
- Tu veux un peu de nougat?
Fluffernutter mı?
C'est du nougat glacé?
O Espinoza'larda koz helva yok mu?
Et Espinoza fait du nougat aussi?
Wonka çikolatasını yiyordum ve tadı çikolataya benzemeyen bir tadı vardı. Hindistan cevizi ya da ceviz veya fıstık ya da nugat da değildi.
Je mangeais une barre Wonka et j'ai senti quelque chose qui n'était pas du chocolat Ou de la noix de coco Ou de la noix Ou du beurre de cacahuète Ou du nougat Ou des pralines.
Fındık ezmesi, çikolata, fındıklar, Türk balı, kuru üzüm ve birkaç kutu da çikolatalı şeker.
Nougat aux noix, chocolat, noisettes, miel, du muscat et... - deux boites d'amandes. - Ca suffit!
Çok seveceksin.
Votre nougat préféré.
# Ninni benim yavruma ninni... #
Papa est en bas qui fait du nougat
Çikolata kaplı ve fındıklı olsa eminim nerede olduğunu bilirdin.
Je parie que s'il était en chocolat et en nougat, tu saurais.
İnce bir kabuk, magma ve merkezde sıvımsı çekirdek.
- Je vois. Une fine croûte en surface, du magma et un cœur tout tendre en nougat.
- Neden üzgünsün, dostum?
Pourquoi tu es malheureux, mon nougat?
Nirvana helvası.
Nougat nirvana.
- İçinde nugat var.
Y'a du nougat dedans.
- Sen nugattan nefret edersin.
Mais tu détestes le nougat.
- Nugat nedir?
C'est quoi du nougat?
Nugattan hoşlanmak suç olmalı bence.
Mon dieu, c'est quand même pas un crime de pas aimer le nougat.
Cevizli şekerleme ve dondurma yiyordum ama bana, bunun naneli çikolata kırıntısı olduğunu söylüyordun.
Non. Je mangeais une glace au nougat et tu disais que c'était chocolat.
Fıstıklı tatlı sevdiğini bilmek için internete bakmama gerek yok Paul.
Pas besoin d'aller sur le net pour savoir que tu aimes le nougat.
Görebiliyor musun bilmiyorum ama azı dişimin oraya çikolata parçası takılmış.
Je sais pas si tu vois, mais j'ai un bout de nougat coincé.
Aynen, içiniz şekerleme dolu ve bunu şimdi çok iyi anlıyoruz.
- Ou du nougat, et on l'a compris maintenant.
On saniyeni alır.
- Je t'offre une barre de nougat du distributeur. Ça prend une minute.
Her gece Lord Tekir'i nuga ve pasta süsü ile besliyorum ve sonra karnını 7 defa ışıltılı değnekle ovuyorum ama daha işe yaramadı.
Tous les soirs, Lord Tubbington mange du nougat et des pépites, et puis je frictionne son ventre avec des paillettes, mais ça marche pas.
hiç.
- Rien. Ça sent le nougat.
Nugatlar güzeldir.
Le nougat, c'est bon.
Nugatımı yemek için bir dişe ihtiyacım var.
Il me faudrait une dent pour que je puisse manger mon nougat.
Bana bir şeker versene.
Donne-moi un peu de nougat.
Bunlar, Mayorka'dan.
Du nougat de Majorque.
Torrone.
Je dirais qu'on cherche de l'oranchina... du nougat...
Nuga kokuyorsun.
Tu sens le nougat.