Nugget translate French
145 parallel translation
Buralarda her yerin adı ya "Golden Nugget" ya da "Silver Dollar" dır ta ki Rosie's Canteena'ya kadar. Orada "Golden Nugget" diye bir yer var mı?
Avec un bar qui s'appelle Ie golden Nugget?
Bu Nugget.
C'est Nugget.
Haydi, işte böyle.
Viens, Nugget.
Dean Martin Golden Nugget'daymış ve çocukluğumdan beri onu hiç görmedim.
Dean Martin est au casino et je ne l'ai pas vu depuis des années.
- Golden Nugget'a gitmek iyi fikir.
- Allez, on va au Casino.
Şu an Walkabout Creek'deki barda, Wally, Nugget ve Donk'a bakıyor olabilirdim. Ya da burada sana bakıyor olabilirim.
Je pourrais être au bar du Bout-de-Bush en ce moment, à regarder Wally, Nugget et Donk... ou alors être ici et te regarder...
Hiç olmuş muydu?
Ça déborde, Nugget...
- Tıpkı bizim gibiler, Nugget.
Ils sont pareils que nous... en gros.
- Nugget.
Je m'appelle Nugget.
Golden Nugget'da bir balayı turnuvası var. Tahmin et ne?
Il y a un tournoi Lune de Miel au Golden Nugget.
Tavuk olduğunu söylerdim, ama hiç göğsü yok. Sadece Nugget'leri var.
On dirait que c'est un poulet, mais à la place de la poitrine, il a des nuggets.
Hiç bir anlam ifade etmiyor. Kasedi geri bile sarmayacağım.
C'était le Golden Nugget à Atlantic City.
Şahsi görme, Nugget.
Ne le prenez pas personnellement, Nugget.
Sonra görüşürüz, Nugget.
Voir Ya plus tard, Nugget.
O bir C.O., Nugget.
Elle est l'C. O., Nugget.
Bundan böyle, Golden Nugget'ın solosuyum.
Je vais continuer en solo, au Golden Nugget.
Burası Golden Nugget Barı. 1881'de Henry limanı, Kuzey bölgesinin altın arama merkeziyken kurulmuş.
C'est le Golden Nugget Saloon, ouvert en 1881... quand Port Henry était la capitale des mines d'or...
Ben Donna De Angelo, burası Golden Nugget barı.
Je suis Donna DeAngelo, bienvenue au Golden Nugget.
İşinde özlerler. Ve Joe. Ben de, Nugget'te şarkı söylemem gerekiyor.
On remarquera votre absence au travail.
Bay Darion Nugget Oteli kumarhanesinde çalışıyordu.
Employé au casino du Nugget Hotel,
Nuggets elemanının telefonlarıma cevap vermemesi ve Mike Lupica'nın, bana "Problem Çocuk 4" diye seslenmesi haricinde her şey harika.
Mis à part le fait que le recruteur des Nugget ne me rappelle pas et qu'on m'appelle "L'enfant terrible numéro 4" aux infos, ça va.
Bu büyüklükteki bir balık, nugget yapmak için yeterli.
Un tel poisson est digne d'être un beignet de poisson.
Kim öğretti sana bunu?
Qui t'a appris ça? Nugget?
Evet, Nugget.
Oui, Nugget.
Yapma, Nugget bunun yanında sıfır kalır.
Nugget, ce n'est rien.
Ben arabayı alacağım, seni yolun sonundaki Nugget'in önünden alırım.
Je vais à la voiture, je vous prends devant le Nugget.
Steve Wynn, Nugget, Mirage ve Bellagio'yu yönetmesi için niye Bobby Baldwin'i tuttu, biliyor musun?
Pourquoi Baldwin a été engagé pour diriger le Nugget, le Bellagio?
Hepsinin adı "kızarmış but".
Je les baptise plus. Appelle-les "nugget"!
- Dee, nugget istiyor musun?
- Dee, tu veux des nuggets? - Non, c'est bon.
Nugget, sadece et ve biraz da sağlam para.
C'est une mine d'or, cette idée de poulet sans os.
Sanıyor musun ki Ronald McDonald bodrum kata insin... Hey, "Bay Nugget", sen bir numarasın desin.
Tu crois que Ronald va aller voir le pauvre naze pour lui dire : " M. Nugget, t'assures.
Bana sürekli minik pilicim dedi ve bir sürü garip ses çıkardı.
Elle m'a appelé son petit nugget de poulet puis elle a fait des drôles de bruits avec sa bouche.
The Stardust, the Golden Nugget, ve Sam's town.
Le Stardust, le Golden Nugget, et le Sam's Town.
Hayvan sağlıklı, üstelik iyi bakıldı.
Le vieux Nugget est trop gâté.
Bir gün Denver Nugget'da oynayacağım.
Un jour je jouerai pour les Denver Nuggets.
Dün geceki Nugget maçını izledin mi? İzlemedin mi? 118...
Tu as vu le match des Nuggets, hier soir?
Gwyneth için Cavalli üzerinde pahalı bir şeyim vardı fakat o taktığı büyük tüylü başlık onu Golden Nugget'deki revü kızlarına çeviriyor.
J'ai l'exclusivité sur le Cavalli pour Gwyneth... mais l'ennui c'est que avec cette immense chapeau à plumes qu'elle porte on dirait qu'elle travaille sur la scène d'un casino.
Nugget.
Nugget.
Neden Nugget TV'yi merak ediyorsun?
Pourquoi tu t'intéresses tant à Nugget TV?
Golden Nugget'a hoşgeldiniz.
Bienvenue au Golden Nugget.
Golden Nugget'a hoşgeldiniz.
Bienvenue au Golden Nugget. Merci.
Bu gece, Kuzey Amerika Poker Turnuvası'nda... Golden Nugget'a gideceğiz, "The Grand" in eşliğinde tabii ki, yer yüzünün en eski ve en hatırı sayılır poker oyunu.
Ce soir la Ligue Nord-Américaine de Poker en Intérieur vous emmène dans l'éblouissant Golden Nugget, qui accueille The Grand, la plus ancienne et la plus prestigieuse competition de poker de la planète.
En azından izin ver de nugget'larımı alayım.
Filez-moi au moins mes nuggets.
Kimin yaptığını bulmamda bana yardım edeceksin Nugget.
Tu vas m'aider à trouver qui a fait ça.
Hayır Nugget. Bunu yapamazsın.
Nugget, pas moyen.
Nugget'ı.
Nugget.
Duymadım. Seni sadece önemli toplantılar için uyandırıyoruz.
On n'aurait pas dit le Golden Nugget.
- Hey, Nugget.
Salut, Nugget.
Kahrolası Nugget.
Satané Nugget.
Tavuklarını Nugget Dünyası'ndan almak için şehrin öbür tarafına gitmek zorunda kaldım.
Oliver!
Ne yani, enfeksiyonu soslu tavuktan mı kaptığını düşünüyorsun?
Vous pensez que c'est dû à un nugget de poulet?