Nâdir translate French
7 parallel translation
Bazı Güney Amerika ailelerinde nâdir görülen ırsî bir durum.
C'est une maladie génétique rare, qu'on rencontre plus souvent en Amérique du Sud.
Bugünler de çok nâdir.
Ce qui est assez rare dans ce monde.
'Yeryüzünde insanoğlunun kirletmediği...''... nâdir yerlerden biridir.'
"C'est en effet un des rares endroits sur cette planète" "qui n'est pas contaminé par nous, les humains."
Derler ki bu arada bunu, inanılmaz derecede iç karartıcı bir kitapta okudum bir binadan aşağı atladığında sahiden de kendini öldürdüğün etkisi, çok nâdir hissedilirmiş.
On dit... dans un livre fabuleusement déprimant, que quand on se défenestre, c'est rarement l'impact qui tue.
Karttaki avukat Washington'da işlerin nasıl yürüdüğünü bilen nâdir avukatlardan.
- C'est le nom d'un avocat qui a des contacts avec un tas de personnes à Washington.
Masumiyet ve saflık pek nâdir bulunur.
L'innocence et la pureté sont si rares.
Burada tıbbi araştırmalarda devrim yaratabilecek nâdir bulunan bitkiler üzerinde çalışıyoruz.
Nous étudions des plantes rares qui pourraient révolutionner la recherche médicale.