O kadar da zor değil translate French
314 parallel translation
Yapması o kadar da zor değil.
Ce n'est pas si difficile à faire.
O kadar da zor değil, değil mi?
Mais ce n'est pas la peine, n'est-ce pas?
O kadar da zor değildi, değil mi?
Ce n'était pas si difficile que ça, tu vois!
Dünyanın bu kısmında bu o kadar da zor değil.
Ce n'est pas difficile, dans cette région.
- Hadi, o kadar da zor değil.
Pas difficile.
- Yeniden anlatmak ister misin? - Anlaması o kadar da zor değil.
- Vous pouvez être plus clair?
Bunu yapmak o kadar da zor değil.
C'est si facile.
O kadar da zor değil, seni kötü adam.
Pas si fort, grande brute.
Bu b * k yığınının üzerinde duruyorsun... ve bu iş o kadar da zor değil.
Il faut surmonter toutes ces conneries, Henry... et votre boulot sera pas si chiant.
Lisanı anlamak o kadar da zor değil! Sadece günlük hayat lisanı için bize kafiyeli şiirler okuması mı gerekiyor?
Ce n'est pas ce qu'il faut pour comprendre une langue... juste la langue de tous les jours... et il nous lit des vers.
Hayır, o kadar da zor değil, tekrar dene.
Non, pas si fort. Essaie encore.
O kadar da zor değilmiş, değil mi?
Ça fait pas de mal, pas vrai?
Kale içine girmek o kadar da zor değil.
C'est facile d'entrer.
Bazı şeyleri anlamak o kadar da zor değil Lane. Sen, mesela.
Certaines choses ne sont pas difficiles à comprendre.
O kadar da zor değil.
Ce n'est pas sorcier!
O kadar da zor değil.
C'est pas si dur.
Evet, bir dingoyu yemek yerken gördüyseniz bu o kadar da zor değil.
Aucun mal. Avez-vous déjà vu un dingo manger?
Buraya girmek o kadar da zor değil.
Ce n'est pas vraiment si difficile d'entrer.
Temel konuları bilmek önemli, o kadar da zor değil, doğru mu?
Le capitaine Ron veut tout simplement dire qu'il est important de bien connaîître les principes de base.
O kadar da zor değil.
Ce n'est pas si difficile.
Aşağılamak yada aşağılanmak o kadar da zor değilmiş, değil mi doktor?
C'est facile d'humilier, ou d'être humilié, n'est-ce pas?
- Gördün mü, Lisa? Erkekleri yola getirmek o kadar da zor değil.
- Pas si dur à dompter, un homme.
O kadar da zor değilmiş, değil mi?
Ce n'était pas si dur, hein?
Onu sevmek o kadar da zor değil.
C'est si facile de l'aimer.
- Anlaşılan o kadar da zor değil.
Pas assez. - Où êtes-vous?
- O kadar da zor değil.
- Trésor, ce n'est pas si dur que ça.
Onları fark etmek o kadar da zor değil.
Difficile de les rater.
Bak, o kadar da zor değil.
Tu vois. Ce n'était pas si difficile.
O kadar da zor değilmiş, değil mi?
Ce n'était pas si difficile?
Biraz okudum ve farkettim ki o kadar da zor değil.
J'ai lu quelques trucs et j'ai compris que c'était pas si sorcier.
Tanrı aşkına, Harold. Bu o kadar da zor değil.
Harold, c'est pourtant pas difficile.
Yapma ahbap, o kadar da zor değil.
C'est pas si dur.
Aslında kabullenmek o kadar da zor değil.
Ca n'est pas aussi difficile, vraiment... le consentement.
Peter, o kadar da zor değil.
C'est pas si dur que ça.
İşte. O kadar da zor değilmiş değil mi tatlım?
Voilà, ce n'était pas si dur, mon chou?
Belki o kadar zor da değil.
Ce n'est peut-être pas si dur...
Ama başka türlü aşkların da olduğunu biliyorum ve bulması da o kadar zor değil.
Mais je sais qu'il existe un autre amour. Il n'est pas si loin.
O kadar da zor olmadı değil mi?
C'était si dur que ça?
Bu da o kadar inanılması zor değil, sevgili ihtiyar.
Et ce n'est pas une idée si farfelue. Cher vieux papa.
- O kadar da zor bir iş değil zaten.
- C'est très facile.
O kadar da zor değil.
C'est comme de l'arithmétique.
Şu an buna inanmak sizin için zor olabilir... ama ben inanıyorum ki... gerçekten inanıyorum... hukuksal açıdan sizin durumunuz... o kadar da ümitsiz değil.
Vous ne me croirez peut-être pas mais je pense sincèrement que votre situation, d'un point de vue juridique, n'est pas désespérée.
O kadar da zor olmasa gerek, değil mi?
C'était si dur que ça?
O kadar da zor bir atış değil.
Ne traque pas.
- O kadar da zor değil.
C'est simple, Hutch!
En azından van der Luyden'ların evi kadar kasvetli değil. Böylelikle yalnız olmak da o kadar zor gelmiyor.
Au moins c'est moins lugubre que chez les Van der Luyden et il est plus facile d'y être seule.
İnanması o kadar da zor değil Scully.
C'est possible, Scully.
Film eleği olmak o kadar da zor bir şey değil.
Etre critiqueur de film, c'est facile comme boulot.
Açıklaması çok zor, ama, şu anda bu o kadar da önemli değil.
- Ce serait difficile à expliquer. Mais ce n'est pas important.
Hey durun pasta taşımak da o kadar zor değil.
Eh attendez! Le gâteau est pas si difficile à porter non plus.
O kadar da zor değilmiş, değil mi? Şimdi konuşabiliriz.
- Maintenant, nous pouvons parler.