O kadar da önemli değil translate French
227 parallel translation
O kadar da önemli değil.
Ce n'est pas tellement important.
- Aslında o kadar da önemli değil.
- Ce n'est pas si important.
Damat burada değil, gördüğünüz gibi. Damat o kadar da önemli değil, değil mi, canım?
Je suis sûr que ce sera un très beau mariage.
O kadar da önemli değil.
ce n'est pas grave
Ama o kadar da önemli değil. "
"et il n'a aucune importance."
O kadar da önemli değil.
- Le prêtre? - Non, Rafa.
O at o kadar da önemli değil. Yeter ki sen üzülme.
Ne t'inquiète pas, pour ce cheval, ce n'est pas si grave.
Zaman o kadar da önemli değil.
C'est sans importance.
Arama emri yoksa o kadar da önemli değil demek ki.
Alors, ça peut attendre.
Bu sadece kelimeler. O kadar da önemli değil.
Ce n'est qu'un mot, sans importance.
Sanırım bütün bunlar o kadar da önemli değil.
Ce n'est pas une affaire très importante.
O kadar da önemli değil. Zaten kızlardan yana şanslı değilimdir.
Je n'ai jamais plu aux femmes, de toute façon.
O kadar da önemli değil.Onunla aynı ortamda olduğumuzda kendimi görünmez biriymiş gibi hissediyorum.
Ce n'est pas grave. C'est juste que, quand il est là, j'ai l'impression d'être invisible.
- İşime karışmadıkları sürece kim oldukları o kadar da önemli değil.
- Votre homme sera le mien, du moment qu'il me laisse agir à ma guise.
- Bunları kim söylüyor? - Bu o kadar da önemli değil.
- Neville Bartos, par exemple.
- Ayrıca, aşk o kadar da önemli değil.
Je pense aussi. - En plus, l'amour c'est pas si important.
O kadar da önemli değil.
Ce n'est pas important.
Sonra neler olacağı o kadar da önemli değil, ne dersiniz?
Ce qui se passera après ne compte guère, pas vrai?
O kadar da önemli değil.
C'est rien du tout.
O kadar da önemli değil. Sadece çoraptan toplardı.
C'était que des chaussettes roulées en boule.
Aslında o kadar da önemli değil.
Ce n'est pas important.
Şans o kadar da önemli değil.
Peu de choses sont dues au hasard.
Açıklaması çok zor, ama, şu anda bu o kadar da önemli değil.
- Ce serait difficile à expliquer. Mais ce n'est pas important.
O kadar da önemli değil.
J'en ai vu d'autres.
- Müzik benim için o kadar da önemli değil.
- Ce n'est pas si important, pour moi.
Sonuçlar o kadar da önemli değil.
Les résultats n'ont pas d'importance.
O kadar da önemli değil canım.
C'est pas grand-chose.
Aslında, gözler o kadar da önemli değil.
En fait, les yeux, ça n'a pas vraiment d'importance.
Dinle baba, o kadar da önemli değil ki!
Ecoute Papa, il a quand même pas assassiné le Pape!
Dinle, Jimmy, bu o kadar da önemli değil.
Ecoutez, Jimmy, ça n'est absolument pas important.
Ve Sofia o kadar da önemli değil.
Et Sofia est pas si bien que ça
Zührevî hastalığın o kadar da önemli değil.
Les maladies vénériennes ne sont pas toujours mauvaises.
O kadar da önemli değil...
Tout va bien.
- Teşekkürler. ailemin doğumgünümü unutması o kadar da önemli değil.
Merci. Je me fiche que ma famille ait oublié.
Bir küpü kırmak o benim için o kadar da önemli değil.
Je me fiche complètement de casser une cruche. Une de plus une de moins.
Bu o kadar da önemli değil.
Peu importe.
Oh, zaman o kadar da önemli değil Bayan Belle.
L'heure n'est pas le plus important.
Tek bir taraf var, o da İngiltere, ne kadar zengin ya da fakir olduğumuz önemli değil.
Il n'y en a qu'un : l'Angleterre! Peu importe qu'on vienne d'en haut ou d'en bas.
Bak bu da çarpık. Yakından bak. Aslında bununki o kadar önemli değil.
C'est très ennuyeux
Benim kim olduğumu unutmam o kadar da önemli bir şey değil.
Je ne verrais aucun mal à ce que vous oubliez entièrement qui je suis.
O kadar da önemli değil, değil mi?
Ça compte bien moins que les rapports entre les gens, mais si je dois renoncer à mes élèves, je dois être sûr. Non.
General Feraud'un, ölü ya da diri olması o kadar önemli değil.
Le général Féraud, vivant ou mort, ne mérite pas qu'on parle de lui.
Kurabiye tabağını kırman o kadar da önemli bir şey değil.
Le grand malheur, monsieur a brisé la saucière.
Hediyeler o kadar da önemli olmamalı, değil mi?
Les cadeaux ne sont pas si importants.
Temel konuları bilmek önemli, o kadar da zor değil, doğru mu?
Le capitaine Ron veut tout simplement dire qu'il est important de bien connaîître les principes de base.
Vestiyerin olması o kadar da önemli değil.
- Ils te plaisent?
- İlk defa bir Dabo kızıyla çıktın ve önemli değil mi diyorsun? - O kadar da önemli bir şey değildi.
- Pas de quoi en faire un plat.
Hadi ama çocuklar, o kadar da önemli bir şey değil.
Allons, les gars. C'est pas si terrible.
O kadar da kötü değil. Bu-bu toplantının iyi geçmesi önemli.
Pourvu que ce rendez-vous se passe bien.
Burada çok önemli olabilir. Ama benim geldiğim yerde o kadar da önemli bir şey değil.
Vous êtes plutôt intégristes ici, mais d'où je viens, c'est pas un délit.
Bu o kadar önemli değil ama karşılık verecekleri zamanı da biliyorlar.
Ca ne m'inquiète pas, toute l'info est sur internet, mais ils connaissent notre temps de réponse.