English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ O ] / Oder

Oder translate French

834 parallel translation
Onu nasıl öder?
Comment aurait-elle pu la remplacer?
Biz ihtiyarlar şampanyayı buluruz. Ama gençlik çağırınca, aptal ihtiyar evde kalır ve hesabı öder.
A nos âges, nous fournissons le champagne, mais qu'un jeune passe et le vieux fou peut rentrer chez lui.
Onu görmek için bütün dünya para öder.
- On l'embarque!
Buna değer ve baron bunu öder.
Ça les vaut bien. Le baron vous les donnera.
Eğer bu subay kaçacak olursa... kocanız bunu hayatıyla öder. Size verdiğim görevin ciddiyetini anlıyorsunuz.
Si ce fonctionnaire se sauvait votre mari le paierais de sa vie inutile de vous décrire l'importance de votre mission
Benim düsüncem su : devlet bize parayi vermeli... çocuklar daha sonra bozuk para gönderip bu borcu öder.
Mon idée est que le gouvernement nous prête l'argent, et que les garçons remboursent en envoyant des pennies et des cents.
Karısıyla dans eden bir adamı görmek için kim para öder?
Qui va payer pour voir un type danser avec sa femme?
Her biri yarısını öder ve toplam tutar genel toplamdan az olur. Böylece katma vergi de bir şeylerden az olurmuş işte.
Chacun paie la moitié, on calcule à la marge et... c'est très compliqué.
- Sonraki koca bunu her zaman öder.
- Le prochain mari paye.
- ve yol parasına yetecek kadar öder.
Attachez-les.
- Bay Johnson onun parasını öder.
- M. Johnson est riche!
Ya meteliksiz kalıncaya kadar ona para öder durursun.
Payer, payer jusqu'au dernier sou.
Bir şey arıyorsan, bedelini öder misin?
Tu paieras, si ça t'intéresse?
Eddie Mars'ın karısının yerini öğrenmek için öder misin?
Tu paierais pour savoir où est Mme Mars?
Vince Doktor'a parasını öder.
Vince payera pour le médecin.
Sadece faturalarını öder, ihtiyaçları olan parayı ödünç verir sonra da geri istemeyi unutursun.
On règle les factures. On leur prête de l'argent - et on oublie de le leur réclamer.
Acaba inanç, kiramı ya da içki paramı öder mi?
Est-ce que ça me payera le loyer ou un verre?
Her şeyi öder!
Ca payera tout!
Leo'ya borcumu öder ve şirketi bizzat devralırım.
Je réglerai Leo et prendrai le relais moi-même.
Tapınağa kim girerse cezasını hayatıyla öder.
Quiconque entre dans le temple perd la vie.
"Her zaman fakir olan öder."
[.. "Et ce sont les pauvres qui trinquent". ]
Howard, dünyaya gelen her yeni fikir tek bir insanın aklından çıkar peki ya bedel olarak ne öder biliyor musun?
Les plus grandes innovations sont nées de l'esprit d'hommes indépendants, mais tu sais le prix que ça coûte?
Benim ödediğim faizi başka kim öder ki?
Et qui paie les intérêts?
Babam harman makinesinin parasını öder ödemez gübre ayırma makinesine ödeme yapmaya başlardı.
Papa s'endettait constamment pour les machines.
Shakespeare'in piyesleri ve şiirleriyle kirayı nasıl öder?
Enseigner Shakespeare, ça paie le loyer?
Ya bu gece öder, ya da bu son gece olur.
S'il ne parle pas ce soir, c'est fini.
Ve bilmeni isterim ki, eğer param olsaydı, ona öder ve işi bitirirdim.
Et je veux que vous sachiez que si j'avais l'argent... je le paierais et ce serait fini.
Seve seve öder.
- Il en sera ravi!
Bir yolcu bir yerin parasını öder, onu kullanmak istemezse, bu onun bileceği iştir.
Si un passager paie pour un espace sans l'utiliser, c'est son affaire.
Eğer birisine işaret verirsen, Bowen bedelini öder.
Si tu avertis quelqu'un, c'est Bowen qui prendra.
Ya öder, ya da boynunu kırarım.
Il me rendra l'argent ou je lui casserai la figure.
- Sonra cenaze masraflarını kim öder?
- Seulement qui va payer l'enterrement?
Beyefendi yarın gelir parasını öder.
Mon lieutenant passera régler demain.
Kirasını tam zamanında öder.
Il paie son loyer.
Otobüs parasını benim için öder misin? Sana bu gece geri öderim.
Prête-moi de quoi prendre le bus.
- Belki boyalarını onlar öder.
- Peut-être qu'ils paient?
Neden insanoğlu... bugünden geleceğe yol almak için böyle büyük bir bedel öder daima?
Pourquoi est-ce toujours Si coûteux pour l'homme de se déplacer du présent vers l'avenir?
- Ucuz tüccarlık mı? - Bir ürün hakkında, ağzından masumane bir söz kaçırıp gizli reklam yaparsın, onlar da karşılığını öder.
Glissez une remarque innocente sur leurs produits, et ils paient en nature.
Onu geri almak için ne kadar öder dersin?
Que croyez-vous qu'il paierait?
Camı kıran öder arkadaşım.
Qui casse les verres les paye, mon ami.
Kabiliyetli de. Merak etmeyin, size sonra parasını öder.
C'est les étouffements, l'âge critique!
Bir nehri geçerken ondan paranı istersen paranı kuru banknotlarla öder.
N'importe quand, n'importe où... il paie argent comptant.
Borçlarını öder, namusuyla otel işletirdi.
C'était un bon patron. La maison était bien tenue.
Maaşımı Mastodon belediyesi öder, ayrıca şerif yardımcısıyım.
Je suis payé par la ville de Mastodon, et suis en même temps shérif adjoint.
Faturayı gönder, belediye öder.
L'administrateur paiera.
Makarasına 30 dolar öder miydiniz? Peki ya 25?
Seriez-vous prêt à payer 30 dollars?
- O, sana öder. - Dur bakalım.
Il vous paiera.
Homer sana paranı öder.
Homer te paiera.
Kim kaybederse o öder.
Le perdant, tiens.
Git fırından al. Enayi baban öder parasını, nasıl olsa.
Tu te fais plaindre, puis ton père passe et paie.
- Sanders hep Pazartesileri öder. Sonra da Cuma.
Lundi, il voudra payer vendredi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]