Okurum translate French
945 parallel translation
Ben okurum
Je lis.
"O gömleğe bir şey olursa genç adam... senin canına okurum"
S'il lui arrive quelque choses tu vas m'entendre.
Hayır, kitaplarınızı okudum. Avcılık üzerine tüm kitapları okurum.
Non, j'ai lu vos livres Je lis tous les livres sur la chasse
- Ben okurum.
- Je vais le lire.
Çabuk hamağına, yoksa canına okurum!
Grimpez dans votre hamac!
Ziyarete geldiğinde okurum.
Je la lirai quand vous viendrez me rendre visite.
Bana dayılanmaya kalkarsan canına okurum.
Attention, je peux te mettre la rouste de ta vie.
Annemin hizmetçisi hep Paris gazetesi alır, ben de okurum.
La bonne garde les journaux de Paris et je les ai lus.
Elbette, birisi yemeği ikram edince dua okurum. Ama kalbim buna inanmaz.
Bien sûr, je dirai les grâces pour qui me nourrit, mais le cœur n'y sera pas.
Birazdan getirir sana kendim okurum.
Ils te montent aux nues.
- Sag ol. Sonra okurum.
- Merci, je la lirai plus tard.
Yürüyüşten vazgeçersen sana bir masal daha okurum.
Écoute... Si tu abandonnes la mission, je te lis un conte de fées.
- Hasta olduğunda sana çorba yaparım ve senin için kitap okurum.
- Si tu es malade, je te ferai de la soupe et la lecture.
Saatlerce okurum... yatakta.
Souvent, je lis pendant des heures.
- Cemiyet haberlerini okurum.
- Je lis la rubrique mondaine.
- Niye elinde değil? - Her sabah, kalkar kalkmaz bir piyes okurum. Her gece, yatmadan bir piyes daha.
Je lis une pièce chaque matin, une autre tous les soirs,
Nick, bir şey olduysa gazetelerde okurum.
Si quelque chose est arrivé, je le lirai dans les journaux.
Hayır, ben okurum, Pete.
Non, non, je peux...
- Bir bakışta adamın içini okurum.
- Je connais mon monde.
- Ben de okurum. - Sen bunu oku.
Allez-y...
Her hafta George Jean Nathan'ı okurum.
Je lis toujours les critiques.
Sonunu biliyorum. Sonları önceden okurum.
D'ailleurs j'ai déjà lu la fin.
- Geri kalanını evde okurum.
- Je lirai le reste chez moi.
Bizim koca çocuk, ağız ishaline yakalanmış. Havaya uçururum, kırar dökerim masaya yumruğumu korum, dünyaya meydan okurum! Bunların hepsi boynuna hizmet madalyası takıp, bir köşeye çekilince biter.
Oui, le monde est malade, tout n'est que diarrhée verbale, coups de poing sur la table, jurons à tout-va, mais on finit avec une retraite et une médaille pour bons et loyaux services.
McLeod, benden bir şey saklıyorsan, canına okurum.
Si vous me cachez quelque chose, vous serez sévèrement blâmé.
Eğer seni tekrar burada görürsem canına okurum.
Si je vous revois, je vous mets en morceaux.
Bana yalan söyleme. Yüzünden okurum o buffalo kafatasından sonra ne oldu?
Ne me mentez pas, je lis en vous comme dans ce crâne de bison.
Okurum ama annen artık uyumanı ister herhalde.
Je voudrais bien. Mais je pense que ta maman aimerait mieux que tu dormes.
- Bir ara sana onlardan okurum.
- Je vous les lirai un jour.
Gazeteleri okurum.
Je lis les journaux.
Ama haklarında yazılanları okurum. Onlarla ilgili her şeyi bilirim.
Mais la presse nous tient au courant.
Öyle yaparsan asıl ben canına okurum.
Si tu fais ça, tu auras affaire à moi.
Ben kitap okurum, karım kazak örer.
Ou bien, je feuillette un livre. Pendant que ma femme fait du tricot.
Bunu duymama lüzum yok. Onun dudaklarını okurum.
Je n'ai pas besoin de l'entendre, je lis sur ses lèvres.
Çok kitap okurum.
J'ai lu beaucoup de livres.
Son 15 yıldır New York'un bütün gazetelerini baştan aşağı okurum.
Je lis de plus tous les journaux, en long, en large et en travers.
Gelsene. Sana muhteşem, güzel mısralar okurum.
Je vais vous réciter des fragments d'un drame Kabuki.
Güzel! Sen ona anlat, ben de yarın Hunsecker'ın köşesinde okurum.
Tu veux le lire dans la chronique de Hunsecker?
Sürekli gazete okurum.
Je lis les journaux.
- Yemek saatinde okurum.
- Je le lirai durant le déjeuner.
- Beni ekersen, senin canına okurum.
- Si tu ne viens pas, ça va barder.
Acele etmeyin. Ben de bu arada kitap okurum.
J'ai la passion des livres.
Yine de çok okurum. İşte aklımdaki hikaye.
Mais aujourd'hui, je lis.
- Evet, bir şiir okurum.
Oui, je lirai un poème.
- Sonra yayınevinden provalar gelince okurum.
Lis pour moi! Lorsque j'aurai les épreuves.
Çok okurum ve düşünürüm.
Je lis beaucoup, je réfléchis.
Geçmişi de gelecek kadar iyi okurum.
Je lis le passé aussi bien que l'avenir.
Sabah olunca cenaze dualarını okurum.
Je dirai une prière demain matin.
Bunu daha sonra okurum.
Je la lirai plus tard.
- Evet komutanım, okurum.
- Si.
- Sandığımdan daha akıllısınız. - İmzaladıktan sonra okurum.
Je lirai après avoir signé.