English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ O ] / Olav

Olav translate French

100 parallel translation
" Küçük Olav, benden sonra tekrar et :
" Petit Olav, répète après moi :
Olaf.
Olav.
Adı Olaf'mış.
Il dit s'appeler Olav.
Çek git, Olaf, evet anlaşılıyor.
Va-t'en Olav. Tu as bien compris.
Olaf, git.
Olav, va-t'en!
Hey, mivvvet, olav bafflıvvoyy.
Ça va être minuit!
Olav Christensen...
Olav Christensen est accablant.
Peki ya şu Olav denen adam? O olmalı.
- Et ce type, ce fonctionnaire, Olav?
Olav'la konuşmalıyız.
Il faut voir Olav.
Olav ne zaman geliyor?
- Il arrive quand Olav?
Olav Christensen'ı mı diyorsunuz? Şahidi var.
- Olav Christensen, lui, a un alibi.
Olav Christensen'ın şahidi var. Tamam mı? Doğrulayan da yönetim.
Christensen a un alibi, confirmé plusieurs fois.
Olav'ı kullananlar da...
Olav ne peut pas... Quoi?
- Ama Olav'ı tekrar kontrol et.
- Il faut creuser encore du côté d'Olav.
- Cinayet zanlısısın ama sen Bremer'le Olav'dan bahsedip duruyorsun?
Au lieu de dire où t'étais, tu parles de Bremer et Olav!
Olav Christensen'le ilgili daha çok bilgi edin.
- Je veux des infos sur Christensen :
Bremer'la Olav arasında bağ kuracak bir şey olmalı.
Y a un lien entre Olav et Bremer :
Bremer'in onu tanımadığını söylüyorlar. Başka ne diyeceklerdi ki?
Ils disent que Bremer ne connaît même pas Olav.
Olav'ın bilgisayar şifresini buldum.
Le mot de passe d'Olav.
Olav bir şey yaptıysan, bunu konuşalım.
Olav. Si vous avez fait quelque chose, on peut discuter.
Olav...
Olav.
Olav!
Olav.
Olav Christensen bordrolarıyla ilgili biriyle telefonda konuşurken kulak misafiri olmuş.
Il a surpris Olav Christensen qui téléphonait à propos de ses paies.
Tamam, onu bulamazsanız bülten yayınlayın.
Retrouvez-moi Olav Christensen.
Weber yalan söylüyor. Olav daireyi kimin kullandığını biliyor.
- Christensen sait qui a eu l'appart.
Polis, Olav'ın peşinde.
Ils cherchent Olav.
Olav'ın evini aradım. Orada değil.
J'étais chez Christensen, il y est pas.
Olav, Nanna'nın yanında kim vardı biliyor.
Olav connaît celui qui était avec Nanna.
- Olav'ı o zamana dek bulurlar.
- La police aura trouvé Olav.
Olav mı?
- Olav?
Evet. Hartmann'ın biriminden Christensen.
- Oui, Olav Christensen.
- Olav'ı bulduk.
- On a trouvé Olav.
Olav Christensen'ı mı diyorsunuz?
Pas Olav Christensen, il a un alibi.
Olav'ın ofisini arayıp bilgisayarını Adli Tıbba verin.
On a les affaires de Christensen. Donne son PC au labo. - Brix attend.
Park görevlisi kazadan hemen önce Bremer'i Olav'la konuşurken görmüş.
Le gardien a vu Bremer parler à Olav peu avant l'accident.
Olav olduğuna eminler mi?
- Sûr que c'est Olav?
Daha çok personeli sorguya çektiler ve Olav'ın ofisini arıyorlar.
La police enquête et fouille le bureau d'Olav Christensen.
Yapamaz. Olav'dan haberi var.
Mais il sait qu'on enquête.
- Ne oldu? Birkaç meslektaşı Olav'ın aklının karışık olduğunun farkındaymış.
Plusieurs collègues disent qu'Olav n'était pas concentré.
Öyle mi? Geçmişe doğru kontrol edip hesaplardaki hareketleri buldum.
La commission des comptes n'a pas directement versé l'argent à Olav.
Olav'la konuşmalıyız.
On verra Olav.
Olav!
Olav!
Ben Olav.
- Je suis Olav.
O Olav işte.
Je suis Olav.
- Derin nefes al, sakin ol. - Ne Olav?
Oui, dites-moi, Olav?
Olav'ı tekrar kontrol et.
Revérifie pour Olav.
Ben Olav.
Olav.
- Olav mı?
- Je vous aide.
- Evet?
- On a Olav.
- Olav'ı bulduk.
- Où?
- Evet, Olav Chirstensen'a parayı gönderen yetkiliyi buldum. - Ne buldunuz?
- Oui, qu'avez-vous trouvé?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]