Olayı translate French
63,102 parallel translation
O yüzden bu olayı boş verip ofise döndüm. Ofisteki işleri halletmek için.
Alors, pour cette fois, je suis retourné au bureau... faire des trucs de bureau.
Ağaçta sallanıp sana maymun olayım derken sol dizimi kırmıştım.
Je me suis cassé le genou gauche à jouer les singes pour toi.
Sonradan adı Influence olarak değiştirilen Cornwallis adındaki şalopanın 1804 Temmuzunda Cabinda kıyısında batması olayını araştırıyorum.
J'enquête sur le naufrage d'un sloop appelé le Cornwallis, renommé l'Influence, sur la côte de Cabinda en juillet 1804.
Tam emin olayım dedim.
Juste pour confirmer.
"Daha fazla asker yok" olayı başkanın fikri mi, senin mi?
Cette décision, c'est le président ou c'est vous?
Şu Irak'taki SNORPP olayını yapsana.
Pourquoi ne pas vous occuper de la MORVE?
Onca boş konuşmadan sonra sizler olayın gerçekleştiği yerdesiniz.
Après tout le blabla, c'est vous qui êtes aux avant-postes.
- Sızdırma olayını kabulleniyorum.
- que la fuite, c'était vous. - Moi, je profite de la situation.
Kapakta ben olayım.
Je veux faire la une.
İsyan olayını düşünüyorlar.
Ils y pensent, à l'insurrection.
Mutlu olmayan tek kişi, benim gibi olayı açıklamak zorunda kalan kişi.
La seule personne mécontente est quelqu'un comme moi, qui doit expliquer le truc.
Olayı tüm açılardan inceliyoruz. Kimse göz ardı edilmiyor.
On étudie chaque piste, on n'écarte personne.
Şu Ziggy denen çocuğun olayı var ya, şu zorbalık muhabbeti falan bana da zorbalık edildi, altıncı sınıftayken.
Tu sais, l'histoire du petit Ziggy, le harcèlement... J'ai été harcelé.
Bütçe olayı tamamen ihtiyari.
Il est parfaitement dans son droit.
Boğma olayında Zigfield hala masumiyetini koruyor.
Ziegfield maintient qu'il n'a rien fait de tel.
Trafalgar Meydanı olayından haberim var.
Je sais ce qu'il s'est passé à Trafalgar Square.
Renata'nın olayı, sevişme sonra erkeğinin kafasını koparan peygamber devesi adeta.
Renata avait ce côté "mante religieuse sexy " qui vous décapite après l'amour ".
- Şu danışman olayını falan tekrar düşünmek...
- Tu as pensé à voir un psy? - Non.
Cinsel şiddet olayı falan. - Evet.
Elle a subi une agression sexuelle.
Isırık olayını duydun mu?
On vous a dit... pour la morsure?
Bir sonraki 11 Eylül olayını yaşlı insanlar yapacak, gözünü aç bak.
Le prochain attentat sera causé par un vieux. C'est vrai.
Bu "sevda" olayı?
Ce... Ce truc?
Jiujitsu olayında da şöyle bir şey var gücün hiçbir önemi yoktur.
C'est bien. Dans le jiu-jitsu, la force ne compte pas. C'est l'esprit qui dirige.
- Tamam, şimdi şu parti olayı.
Bordel. La fête.
- Olayı derken?
Son problème?
- Olayı kafama soktuğun için sağ ol.
Merci pour cette image.
Hipnoz olayı yüzünden mi köle oluyorlar bilmiyorum. Tek bildiğim, haberimiz olan iki kardeşimizi kaçırdıkları ve şimdiye kadar sürüyle kaçırmış olabilecekleri.
J'ignore si c'est l'hypnose qui les rend comme ça, mais je sais qu'ils détiennent deux gars qu'on connaît, et qu'ils en détiennent peut-être plein d'autres.
O zaman bırak sana olayı anlatayım.
Je vais tout t'expliquer.
Hipnotizma olayı ilk aşamaydı.
La première phase était l'hypnose.
Size ilk söyleyen ben olayım hepiniz siyahsınız.
Permettez-moi d'être le premier à vous dire que vous êtes tout noir.
Tuhaf Meyve olayı oldu resmen.
Strange fruit fuckin'.
Tekniker'le yaşadığın olayı duydum.
J'ai entendu parler la peine que vous aviez avec le garçon technique.
Olayı, Kaliforniya Yüksek Mahkemesine taşıdık.
Et j'ai été transféré devant la Cour suprême de Californie.
Sonra gonzo porno olayı başladı, dijital kameralarla falan.
Tout le genre Gonzo est alors arrivé avec les appareils photos numériques.
Ama bu onun olayıydı.
Le problème, c'est que c'était son truc.
Sadece olayı çözmeye çalışıyorum.
J'essaie juste de comprendre.
Peki o zaman, mutlu olacaksam Duke'u çalarak olayım bari.
Bon, eh bien, si je dois être joyeux, autant que ce soit avec le Duke.
Ofis olayı.
Le bureau.
Bakın, şu dava olayı yüzünden insanlarla konuşmanın zorlaştığını biliyorum ama konuşacak birine ihtiyacınız olursa...
Écoutez, cette histoire de procès fait que c'est difficile de parler aux gens, mais si vous avez besoin de parler...
- Peki olay nasıl halledildi?
Comment cela s'est terminé?
Esas olay bu.
Ça ne rigole plus.
Tamam, Roy. Bu olay benim uzmanlık alanıma girmiyor.
Écoute, Roy, c'est pas vraiment mon domaine.
Hatta bu olay, parayı çekip kaçtıklarının delilidir.
Ça prouve juste qu'ils ont pris l'argent et la fuite.
Pilotun atladığı olay mı?
Quoi, celui où le pilote a sauté?
Çok talihsiz bir olay.
Pas de bol.
- Bir olay olduğunda kimlik sorgulamak hakkımız.
Allons. Quand il y a un incident, on a le droit de demander...
- Walter'ın olayı ne?
C'est quoi, le problème de Walter?
Bütün olay sizi ezmekle, boğmakla ilgili.
Il s'agit de vous baiser dans la pièce d'après et vous faire suffoquer.
Olay şu ki, eğlence değerini anlıyorum.
Le fait est que je comprends la valeur du divertissement.
Olay bundan ibaretti.
Cest tout ce qui s'est passé.
Vay, olay giderek büyüyor.
Ça part vite en vrille.