Olmam translate French
34,578 parallel translation
Biraz mesafeli olmamız iyi olabilir.
Un peu de distance entre nous peut être une bonne chose.
Bak, olayın ne bilmiyorum ama daha iyi bir dedektif olmamı sağlıyorsun ve beni hep kolluyorsun.
Écoutez, Je ne sais pas ce que tu trafiques mais tu fais de moi une meilleure inspectrice. Et tu assures toujours mes arrières.
Yürüyor ve nefes alıyor olmam gerçeği seni yılın annesi mi yapıyor?
Le fait que je marche et que je respire fait de toi la mère de l'année?
Destekleyici olmamın yanında, mutluyum, heyecanlıyım biraz kıskanıyorum...
Non seulement je la soutiens, mais je suis heureuse, ravie, un peu jalouse...
Avukat olmam lazım ki buradan taşınıp gideyim.
Je dois devenir avocate pour pouvoir m'éloigner de ça.
İçtiğim zamanlardan beri olmamıştı.
Ça ne m'est pas arrivé depuis que je suis sobre.
İlk erkeğin söylediği hiç olmamıştı.
Aucun homme ne me l'a jamais dit en premier.
Hiç de iyi bir fikir olmamış anlaşılan.
C'était une mauvaise idée, à ce que vous en dites.
Sana geri ödemek için elimden gelen her şeyi yapacağım. Sadece garanti edemem. Ve bu konuda açık olmam gerek.
Je vais tout faire pour te rembourser mais sache que je peux rien garantir.
Ayrıca, hata hep ebeveynlerdeyse oğlum her şımarık züppe gibi davrandığında benim sorumlu olmam gerekir.
En plus, si c'est toujours la faute des parents, alors je dois être responsable de toutes les fois où mon fils agit comme un imbécile prétentieux.
Önemli olan şu an birbirimize sahip olmamız.
L'important c'est qu'on est là l'une pour l'autre maintenant.
Artık süt sağamayacak olmamız gerçekten çok berbat bir durum.
Ça craint de plus avoir de produits laitiers à nouveau.
Benden sana göz kulak olmamı istedi.
Elle m'a demandé de m'occuper de toi.
Bu iğrenç barda sizle beraber sarhoş olmam lazım.
Je devrais me saouler avec vous les gars dans ce bar dégoûtant. Écoutez, écoutez.
Yine de emin olmam gerekiyordu.
Cependant, je devais être sûr.
Küçük polis arkadaşın teslim olmam için mi gönderdi seni?
Tes petits copains flics t'ont envoyé pour que je me rende?
Gerçekten belediye başkanı olmamı istiyorlar.
De la manière dont les responsables et le GCPD ont mal géré... Ils veulent vraiment que je sois maire.
Penguen'in partisini yapıyor olmamız zaten yeterince kötü.
Comme si ça ne suffisait pas qu'on organise la fête de Pingouin.
Neden farelerden biri psikopata bağlamış da diğerlerine bir şey olmamış?
Pourquoi un des rats deviendrait dingue et pas les autres?
Belki diğerlerinin semptomları gösterecek zamanları olmamıştır ya da bağışıklılardır.
Peut-être que les autres n'ont pas eu le temps de présenter des symptômes, ou étaient immunisés.
Gerçekten belediye başkanı olmamı istiyorlar.
Ils me veulent vraiment comme maire.
Yardım etmek için illa polis olmam gerekmiyor.
Pas besoin d'être un flic pour ça.
Haklarını okuyup, avukat tuttuğundan emin olmamı istiyorsundur.
Que je vous lise vos droits, que je m'assure que vous aurez un avocat.
Hayatımda daha önce hiç bu kadar kendimden emin, bu kadar güçlü olmamıştım.
Je n'ai jamais été aussi éclairé, aussi fort auparavant.
Fakat emin olmam lazım.
Mais je dois m'en assurer.
- Evet, benim de hiç yardımcım olmamıştı.
Je n'avais jamais eu de faire-valoir.
Tekrar bir arada olmamızı istemiyor musun? Taş.
Tu ne veux pas qu'on soit de nouveau réunis?
Noel'deyiz. Bir arada olmamız gerekir.
C'est noël, il faut être ensemble.
Bak, düşman olmamıza gerek yok.
On n'a pas à être ennemis.
- Hayır. Bence zayıf noktanı bulamadığım için olmamıştı.
Parce que je n'avais pas trouvé votre point faible.
Dürüst olmam gerekirse bana seni hatırlatıyorlar aslına bakarsan.
Ils me font penser à toi, pour être honnête.
Daha önce hiç böyle arkadaşlarım olmamıştı.
Je n'avais jamais eu d'amies comme ça.
Şimdiye kadar başarılı olmam gerekiyordu!
ça devrait déjà être fait!
Bu cezayı çekmek aileme daha yakın olmamı sağlıyor.
Vivre avec cette punition me permet d'être proche de ma famille.
Bunun olmayacağına emin olmam gerek.
Je dois m'assurer que ça n'arrivera pas.
Muhtemelen hiçbir şey olmamış gibi üçlü yapıyordur şimdi.
Probablement au milieu d'un plan à trois, comme si rien ne s'était passé.
Kendim olmam sorunmuş gibi duruyor.
Être moi semble être un problème.
Yani benim Joe Fields soruşturmasına yardımcı olmamın önünde hiçbir engel yok. Sen de babanın soruşturmasıyla ilgilenirsin.
Eh bien, rien ne m'empêche d'aider avec l'affaire Joe Fields, pendant tu t'attaques à celle de ton père, non?
- Chloe, yardımcı olmamı ister misin?
Veux-tu que je t'aide avec ça?
Birinin yazdıklarımı takip edip de kazıp çıkarmasından emin olmam gerekiyordu.
Je devais être sure que quelqu'un me suive et déterre cette chose.
Bunun hakkında konuşmak istemiş olmam çok mu delice bir hareket?
Tu penses que c'est fou de vouloir en parler?
Sana karşı dürüst olmam gerek. Bütün bu flört konularından epeydir çekiniyordum.
Je vais être honnête avec vous, je suis un peu timide de tout ce truc de rendez-vous.
Eğer birisi beraber olduğumuzu öğrenirse,... partner olmamıza izin vermezler.
Si quelqu'un découvre que nous sommes ensemble, ils ne nous laisseront plus être partenaires.
Evet, daha önce hiçbir şeyden bu kadar emin olmamıştın.
Je n'ai jamais été aussi sûre.
Dürüst olmak gerekirse bugün hayatta olmamın sebebi o.
Aujourd'hui, honnêtement, je suis vivant grâce à lui.
Bu daha önce hiç olmamıştı.
Ça n'est jamais arrivé avant.
- Aynen. Sesine bakılırsa çok da iyi olmamış gibi.
On dirait pas que tu trouves ça cool.
Burada olmam, seni tehlikeye atıyor.
Moi ici, je vous mets en danger.
Burada olmam senin için sorun değil, değil mi?
Qu'est-ce qu'il y a? Ça te va que je sois là?
Dürüst olmamı mı istiyorsun?
Tu veux de l'honnêteté?
Hemfikir olmamıza sevindim.
Ravi que nous soyons d'accord.