English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ O ] / Ombre

Ombre translate French

5,935 parallel translation
Erkekler oradan döndükten sonra gölge gibi olurlar.
Les hommes qui en ressortaient n'étaient que l'ombre d'eux même.
Ki önünüzdeki... 30 yılı içerde geçirmenize yeterli.
Suffisamment pour... vous mettre à l'ombre pour les... 30 prochaines années.
2004'te, Russell'ın para ve altyapıdan sorumlu gölgelerde saklanan gizli bir hekleme ortağı varmış.
Retourne en 2004, Russel avait un partenaire infiltré hacker. en charge de l'argent et des batiments qui est resté cacher dans l'ombre.
Gölgelerde yaşıyorsun.
Vivre dans l'ombre.
En mantıklı yer, gölgelerin arası.
La meilleur place est celle de l'ombre.
Gölgeye geç! Petyr!
Mais toi à l'ombre, Petyr!
- Doktor geçici bir şey olduğuna emindi. - Kargaşalar hallolacak.
Les zones d'ombre vont s'éclaircir.
Neden gölgelere geri çekildin?
Pourquoi vous êtes vous retiré dans l'ombre?
Kötü şehrinin gölgesinden kurtulacaksın.
Vous serez en mesure de sortir de l'ombre de votre propre infamie.
Dokuzlar gölgede yaşıyor olabilirler Seth. Ama bu diyarda çok büyük bir güce sahipler.
Les neufs maisons vivent peut-être dans l'ombre, mais elles ont un grand pouvoir dans ce royaume.
Gölge.
Une ombre.
Ama şu işe bak, kainat bana IBM'in gölgesinden çıkmak için güneşe çok yakın uçarak kavrulan bir şirket hakkında hikaye vererek yardım etti.
Et dans son infinie miséricorde, l'univers m'a renvoyé l'ascenseur. Il m'a donné une histoire, sur une entreprise qui vole trop près du Soleil Et finit en cendres dans l'ombre d'IBM.
Göz gözü görmüyordu ve bir gölge gördün ve ateş ettin.
Il y avait une tempête de neige, tu as vu une ombre et tiré dessus.
Ve o renk "ezikliğin" pembe bir tonuydu.
Et ils ont une ombre rose appelée "loser".
Hiç şüpheniz olmasın.
Au delà de l'ombre d'un doute.
Gölgesiz yumruk diyorlar sana?
Le soi-disant homme aux poings sans ombre!
Gölgesiz yumruğu farketmek imkansızdır
Des poings sans ombre sont impossibles à discerner.
Bir şüpheye gölge bırakmayacak şekilde bildiğim her şeyin doğru olduğunu kanıtlayabilirim.
Je peux prouver tout ce que j'avance, sans l'ombre d'un doute!
Karanlık gelecek. Yüce Anne.
L'Ombre s'approche, la Grande Mère.
Umarım bu kadar basittir. Fakat önümüzde daha büyük bir şeyin gölgesini hissediyorum.
J'espère que c'est aussi simple que ça, mais je me sens l'ombre de quelque chose de plus grand à l'horizon.
Ruhunun gölgesinde kalmış, kibrin bir yansımasıydı o yaratık.
Vous avez fait face à votre orgueil et l'ombre de votre âme.
Bizle Ultra arasında süren gizli bir savaş var. - Hayır! - Bizi avlayan gizli bir örgüt.
Il y a une guerre de l'ombre entre Ultra et nous... l'organisation secrète qui nous traque.
Bizle Ultra arasında süren gizli bir savaş var. - Hayır! - Bizi avlayan gizli bir örgüt.
Une guerre dans l'ombre existe entre nous et Ultra, l'organisation secrète qui nous traque.
Görünüşe göre sadece sen ve ben kaldık, gölge.
Il n'y a plus que toi et moi, ombre.
Gölge!
Ombre!
Tadına bakarsak, babamın ayağı.
Je dirais l'ombre de mon père.
Ne zamandan beri gölgelerin içinde dolanıyor, Allah bilir neler duydu?
Depuis combien de temps a t-elle été tapi dans l'ombre, a écouté Dieu ne sait quoi?
karanlıkta yaşaması için?
Pour vivre dans l'ombre?
Ne kadar zamandır Tanrı bilir neleri dinleyerek, karanlıklarda dolaşıyor?
Combien de temps a-t-elle passé dans l'ombre à écouter Dieu sait quoi?
Sen cidden onu sosyalleştirme niyetindesin. Karanlıkta geçen bir hayattan sonra. Haşerat gibi yaşarken?
Vous essayez sérieusement de l'intégrer à la société, après une vie dans l'ombre, à vivre comme de la vermine?
En ufak bir şüphemin olmadığı farklı bir olay olmuştu. - Gerçek dünyada meydana geldi, hayalimde değil.
- Ceci dit, il y a eu un incident particulier et je sais sans l'ombre d'un doute, que c'est réel et pas dans mon imagination.
Tümör yok, karaltı yok... İyi.
Aucune tumeur, aucun ombre, aucun- - Bien.
Tamam. Peki o zaman, gölgen nerede?
Très bien, alors où est ton ombre?
Oysa en baştan beri oradaydı. Gölgede bekliyordu. Bana yalancı demek için bekliyordu.
C'était là depuis le début, attendant, caché dans l'ombre, attendant de me traiter de menteur.
Yani, evet... Vücuda oturması için tasarlanmış.
Eh bien, oui, ils... moulent simplement une ombre.
Joe Carroll, şeytanın bir emsalidir ve ölüm vadisinde gölgeler içinde yürürken şeytandan korkmayacağım Tanrı'nın vaatleri zengin olduğu için görülmeye değer bir şey ve sana diyorum, Joe Carrol seni şeytanın yavrusu galip gelemeyeceksin.
Joe Carroll est l'incarnation du diable, et pendant que je marche dans la vallée de l'ombre de la Mort, je ne crains aucun mal, car les promesses de Dieu sont riches, merveilleuses à contempler, donc je vous le dis, Joe Carroll, suppôt de Satan, vous ne serez pas victorieux.
Ölüm vadisinde gölgeler içinde yürürken, şeytandan korkmayacağım Tanrı'nın vaatleri zengin ve harika olduğu için...
Quand je marche dans la vallée de l'ombre de la mort, je ne crains aucun mal, car les promesses de Dieu sont riches et merveilleuses...
Düşmanlarının gölgesinin yuvasına çöktüğünü gören kral bir tanecik prensesini evinden uzaklaştırmak zorunda kalmış. Kalan herkesi de prensesin öldüğüne ikna etmiş.
En voyant l'ombre de ses ennemis se jetant sur sa demeure, le roi a été contraint d'éloigner sa princesse bien-aimée, convainquant tous ceux qui restaient qu'elle était à jamais perdue.
Bazıları der ki, kalede parlayıp bir zamanların güçlü kralının gölgesini ortaya çıkaran tek ışık çocuğu için ayırdığı odadan gelirmiş. Ancak bilmedikleri şey, acımasız canavar düşen kralın topraklarında güç kazandıkça kral ve ağabeyi düşmanları tamamen ortadan yok olmadıkça rahat bir nefes alamayacaklardı.
Certains disent que la seule lumière qui brille dans le château éclaire l'ombre du roi autrefois puissant dans la chambre de son enfant, mais comme les bêtes impitoyables ont pris le contrôle du royaume du roi déchu, loin de se douter que lui et son frère
Hadi, çık gölgelerin arasından.
Allez, viens. Sors de l'ombre.
İspanya'dan, Sibirya'ya neredeyse her yerde yaşayabilirler.
Au soleil ou à l'ombre, de l'Espagne à la Sibérie, elle peut survire quasiment partout.
O kadın sadece kendini babasının gölgesinden kurtaramadı.
Cette femme a non seulement réussi à sortir de l'ombre de son père.
Hayır, hayır o parçacıklar kesinlikle bisküviydi.
Non, non, c'était sans l'ombre d'un doute de la gaufre à la vanille.
Ağlıyor arkada çığlık atıyor.
Elle fait pleurer les femmes Elle fait crier dans l'ombre
Her mektubunda, şüpheye yer bırakmayacak şekilde masum olduğunu iddia etmiş.
Dans chacune, il insiste sans l'ombre d'un doute qu'il était innocent.
Mezarlığın gölgesinde yaptığımız son konuşmayı hatırlıyor musun?
Vous rappelez-vous la dernière fois où nous avions parlé, à l'ombre de cette pierre tombale?
... Long Island'daki fenerde, Ryan Hardy ile boğuşmuştu ve son zamanlarda da ortaya çıkmıştı ayrıca, şu an nerede olduğu hala bilinmiyor.
... un incendie dans un phare vient de sortir de l'ombre. Son emplacement est inconnu.
- Eğer taytlarımı sattıysa gününü görür!
Si elle s'est débarrassé de mon legging ombré, alors aidez-moi Seigneur!
- İstesen de tayt giyemezsin.
Tu ne peux même pas porter ton legging ombré!
Çok kötü bir olay. Evimizi terk etmek, taytlarımı sonsuza kadar kaybetmek...
C'est vraiment la poisse colossale, quitter notre maison, peut-être perdre mon legging ombré pour l'éternité.
Hiçbir şey. Taytlarım bile yok.
Absolument rien, pas même mon legging ombré!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]