Ont translate French
281,459 parallel translation
Genel Sekreter de böyle düşündü ama adamı yaktılar.
Le secrétaire général pensait la même chose. Ils l'ont brûlé.
Faz iki aşamasına ulaşan kaç tane var?
Combien ont atteint le niveau 2?
Onlar sırf zayıf noktamızı bulmak için insanlık tarihindeki tüm olayları inceledi.
Ces types ont modélisé chaque évènement de l'histoire de l'humanité pour trouver notre faiblesse.
Eğer izleniyorsalar, kapalı devre kameraları var demektir. Yani UNIT Merkezi'ne yayın sağlanıyor.
S'ils sont sur cette liste, ça veut dire qu'ils ont des caméras de surveillance, avec des retours dans le QG de UNIT.
- Yani muhtemelen kameraları hacklemiştirler.
Je suppose qu'ils ont... piraté les caméras.
Peki küçük şampuan şişelerinden varsa?
Et s'ils ont des petits flacons de shampoing?
İtfaiye sözcüsü patlamada ölen insanların sayısının hala kesinleşmediğini söyledi.
Le porte-parole des pompiers a dit qu'ils n'ont pas encore le nombre final de personnes tuées dans l'explosion.
Ölenlerin isimleri henüz ailelerine açıklanmadı.
Le nom des défunts n'ont pas encore été communiqué à la famille.
Çok uluslu özel askeri kuruluş Fillmore-Graves çalışanlarına altı yatak odalı bu evi kiralamıştı.
Les 6 chambres ont été loué à des employés des Filmore-Graves, une entreprise militaire.
Daha kötüsünü yaşamıştık.
Ils ont vécu pire.
Kargomuzu yakalamışlar.
Ils ont intercepté notre conteneur.
Major ve Justin hep Fillmore-Graves'in beyin sıkıntısı çektiğini söylerdi.
Major et Justin disent qu'ils ont toujours une pénurie de cerveaux.
Ölümcül bir grip virüsü onlara istediğini verecektir.
Une grippe mortelle leur apporterait ce dont ils ont besoin.
Tüm saygımla söylüyorum ki adamlarınız aç.
Avec tout mon respect, vos hommes ont faim.
Yerel hastaneler şu ana kadar 125 Aleutian gribi vakası bildirdi.
Les hôpitaux ont déclarés 125 cas de la grippe Aleutian.
Düşündüğümüz gibi darbe başka bir yerde vurulmuş.
Donc, comme nous le pensions, les coups de matraque ont eu lieu ailleurs.
Sadece bir virüs kaptılar.
Ils ont simplement contracté le virus.
Zombi virüsü kapanlar dürtülerine dirensin.
Ceux qui ont contracté le virus zombie, résistez à vos envies.
- Boş versene. Bütün yerel kanallar haberimizi yayınladı.
Toutes les stations locales ont repris l'histoire.
Sevdikleriniz karşı karşıya kaldığı uzun ve acı veren ölüm sona erecek ve bir daha hiçbir hastalık onları tehdit edemeyecek.
Vos proches qui ont fait face à une longue et douloureuse disparition seront sauvés, et plus aucune maladie ne les menacera.
Herkesin aklında tek bir soru olduğuna inanıyorum. Zombiler hayatta kalmak için gereken beyinleri nereden bulacak?
Je suppose que la question numéro un qui est dans la tête de tout le monde est, où les zombies vont obtenir les cerveaux qu'ils ont besoin pour survivre?
Bir zombi acıkırsa kimse neye dönüşeceğini hayal edemez.
Si les zombies ont faim, cependant, c'est la raison pour laquelle quelqu'un pourrait se transformer.
Sizinle görüşmeye geldik zira hizmetlerinize ve irfanınıza azami ölçüde muhtaç haldeyiz.
Nous sommes venus vous voir car vos services et votre sagesse nous ont été recommandés du plus haut.
Tercüme üzerinde çalışan herkes ve akabinde onu okuyan herkes canından oldu.
Tous ceux qui l'ont traduit, et tous ceux qui l'ont lu, sont morts.
Veritas'ı okuduktan sonra Cehennem'i yeğlediler.
Ils ont lu le Veritas et ont choisi l'Enfer.
Bakalım başka neler varmış.
Voyons ce qu'ils ont d'autre.
Kadim zamanlardan beri anlatılan hikaye sabahları pek de hoş gözükmezler.
C'est une histoire ancestrale... ils n'ont jamais bonne mine au réveil.
- İnsanlar onun hayatını kurtardı.
Les humains ont sauvé sa vie.
Ve onu uşakları haline getirmişler!
Et en ont fait leur esclave!
Onu asmaya çalışmış ama becerememişler.
Ils ont tenté de le pendre, mais ils ont raté.
Fakat her güzel şeyin bir sonu vardır.
Mais toutes les bonnes choses ont une fin.
Uzun süre önce onların beceremediği işi sizin bitirmenizden memnun olacağım.
Je suis heureux pour vous que vous puissiez finir cette tâche qu'ils ont raté il y a si longtemps.
- Ama aslında olmadılar.
- ont diparu. - Espérons le contraire!
- Kaç kişi gönderdiniz?
Combien de gens ont été envoyés?
- Sana ne yaptılar?
Que t'ont-ils fait?
Bu yüzden küçük durumunu iyileştirdiler ve seni dışarı attılar.
Ils t'ont soigné et t'ont viré.
Her zaman başlıyorlar.
Ils ont toujours démarré.
İnternetin güncellenmesi zaman aldı. Ama işte gidiyoruz!
Ils ont pris leur temps pour mettre à jour le réseau, mais voilà!
Herkes seninle konuşmaktan çok korkuyor ama ben korkmuyorum.
Les autres ont trop peur pour vous parler... mais pas moi.
Neden korkuyorlar?
Pourquoi ont-ils peur?
Ve sonra, bir gün seni dönüştürme tiyatrosuna götürdüler.
Et puis, un jour... ils t'ont mené au bloc de conversion.
Sana yaptıklarını hatırlıyor musun?
Te souviens-tu ce qu'ils t'ont fait?
Kesinlikle. Ayrıldığımızdan beri bizden sonra gelebilmek için silahlandırılmış bir versiyon yaptılar.
Depuis notre départ, ils ont construit une version armée pour nous poursuivre.
Nardole, şuna bak, zırhları var!
Nardole, regardez-le, ils ont des armures.
Onlar robotlar, ancak maymun beyinleri var.
Ce sont des robots, mais ils ont des cerveaux de singes.
Siberler, tüm korkuları yüreklerinden ve zihinlerinden uzaklaştırdı.
Les Cybermen ont supprimé la peur de leur cœur et de leur esprit.
Dinle, ailem birden nikahlarını tazeleme kararı aldı.
Mes parents ont sur un coup de tête, décidé de renouveler leurs vœux de mariage.
Birçok savcı hapse attığı suçlunun gerçekten suçlu olduğunu öğrendiğinde mutlu olur.
La plupart des procureurs seraient heureux que la personne qu'ils ont arrêté soit réellement coupable.
Blaine'in bana verdiği telefonu bulamadılar.
Ils n'ont pas trouvé le téléphone jetable que Blaine m'a donné.
- Sana yaptırdılar, değil mi?
Ils t'ont fait le faire, n'est-ce pas?
Bunlar onu kurtardı.
Ils l'ont sauvé.