Oraya mı translate French
9,730 parallel translation
- Oraya mı tırmanmalıyız?
On doit grimper par là?
Dava dosyaları seni oraya mı yönlendirdi?
Est-ce que les dossiers de l'affaire t'ont mené là-bas?
- Oraya mı oturacaksın?
Tu vas t'asseoir là?
Bana bu ırkçı piçin söylediklerini anlattı. Bu yüzden hesaplaşmak için oraya gittim.
Il m'a répété ce que ce raciste avait dit et j'y suis allée.
Senin için bir ağaç dalına çıktım sen ise oraya çıkıp o dalı kestin.
J'ai pris des risques pour vous et vous m'avez précipité dans le vide.
Oraya giderken Acker koridorda beni durdurmuştu.
Acker m'a arrêté dans le couloir quand je me rendais là-bas.
Gerçi, ben oraya bir cerrah çağırırdım ama.
Bien que j'aurais appelé un chirurgien. Il était docteur dans l'armée.
O şeyleri çıkaracaklarını söyledi ama oraya giderken arabada hastalanmaya başladım. Beni sokak ortasında öylece bıraktılar. ve şimdi de hapse gireceğim.
Il a dit qu'il les enleverait mais j'ai commencé à être malade dans la voiture en chemin pour y aller et il m'ont poussé dehors au coin de la rue et maintenant je vais aller en prison
- Hayır, olmaz. Oraya gidip iyi mi diye bakmalıyım.
Non, je dois savoir si elle va bien.
Bazı hastaları hemen oraya çıkaralım.
On monte des patients au plus vite.
- Beni oraya sürüklediler.
Ils m'ont conduit ici
Hayatınızı kurtarabilmek için oraya giriş izni kazandım.
Et pour vous sauver la vie, J'ai gagné le droit d'entrer dans ce lieu merveilleux.
Tanrım, hep oraya gitmek istedim.
- J'ai toujours rêvé d'y aller.
- Sanırım Plymouth'du ve oraya -
Une Plymouth et...
Oraya ait olmakla mı meşgulsün?
Tu es trop occupé à rester?
Oraya geliyorum, tamam mı?
Je te rejoins là-bas, d'accord?
Yarın da oraya götürecek biri lazım mı?
Tu veux que je t'amène quelque part demain?
Söylemeye çalıştığım şey, yine oraya dönersen... -... konuşmak için birini bulman gerekecek.
- En attendant, si tu penses retourner là-bas, tu devrais en parler à quelqu'un.
Oraya vardığımızda, her yerde...
On a sillonné...
Bilmiyorum. Bir kaç kişi ile oraya gitmemiz hoşuma gitmiyor.
- Ce qui m'emmerde, c'est qu'on y aille qu'à deux.
Mecburdun ve beni yine de oraya gönderdin.
Tu le savais, mais tu m'y as envoyée quand même.
Oraya seni Walker mı çıkardı?
C'est Walker qui t'a emmené là-haut?
- Otel odası falan tutalım... -... oraya biraz tıbbi malzeme götürelim.
Le mettre dans un hôtel, avec du matériel médical.
Oraya geçmem lazım.
J'ai besoin d'y accéder.
Şey diye düşündüm, oraya bir ekip gönderip Rus sınırının Polonya tarafına indirelim ve Avrupalı ekiple orada buluşalım.
Je pense qu'on devrait envoyer l'équipe là-bas, atterrir du côté polonais de la frontière, et rencontrer l'équipe tactique. Ensuite...
Beni oraya götürebilir misin?
Pouvez-vous m'y emmener?
Böyle güzel konuşmaya devam edersen oraya seninle birlikte ulaşırım.
Si tu continues, je vais venir dans ton lit.
Üzgünüm, sizi oraya alamayız bayım.
- Désolée, vous ne pouvez pas entrer.
Yıl dönümümüz için sana sürpriz yapacaktım, seni oraya götürecektim.
Je préparais une surprise pour notre anniversaire et j'allais t'y emmener.
- Beni oraya götürebilir misin?
Vous pouvez m'y emmener?
Sanırım daha oraya gelmedik.
Bien, je suppose que je n'en suis pas encore là.
Oraya bir salgına yardım etmek için CDC ile gitmiştim.
J'y suis allé pour aider le C.D.C avec une épidémie.
Oraya gitmen lazım.
Envahi par la végétation.
Echo'nun internet sitesinde bu davaya adanmış bir sayfa var ve ben de oraya saat başı dava hakkındaki gelişmeleri yazacağım.
Une page sur le site du journal, mise à jour toutes les heures.
Ona bir şeyler götürmek için Becca onun evine gitmiş ben de oraya gidip ona yardım falan edeceğim işte.
Becca vient de partir chez lui pour lui prendre des affaires, donc je vais y aller et l'aider.
Birisi beni oraya yönlendirdi.
Quelqu'un m'a conduite ici.
Oraya bir daha adımımı atmam.
Je ne mettrai plus jamais les pieds là dedans.
- Oraya nasıl geldiğiyle ilgili fikriniz var mı?
Des idées sur comment il est arrivé ici? Il a des traces du sang appartenant à Will Belmont.
Şimdi, başka birinin oraya gitmesini istemiyorsan, buradan çıkış planımızı söyle!
À moins que tu ne veuilles qu'un autre dégage, trouve comment me faire sortir d'ici!
Neden beni oraya götürsün ki?
Pourquoi elle m'emmènerait là-bas?
Koca koca metalleri bir oraya, bir buraya taşımaya başladım.
J'ai déplacé des pièces de métal dans tous les sens.
Oraya varmak için yeteri yakıt var ama biraz daha lazım yoksa Washington'a yürüyeceğiz.
On a de quoi aller jusqu'au stockage, mais on ferait mieux d'en trouver plus, sinon on ira à pied à Washington.
Ne aradığımı söyleyene kadar oraya girmiyorum.
Je n'y entrerai que si vous me dites quoi chercher.
Son kez oraya gitmiştim fakat bir şey çalmamıştım.
J'étais là la dernière fois, mais j'ai rien piqué.
Deponun oraya mı?
Ça grouille de vampires.
Oraya varınca madenciler adına anlaşma yapma iznini aldım.
Une fois là-bas, j'ai pris la liberté de faire un deal sur le dos des mineurs.
- Kökenleri nereye dayanıyorsa oraya mı?
- Chez eux?
- Beni oraya götürür müsün?
- Pouvez-vous m'y emmener la chercher?
Duvarda koca bir delik vardı. Biri oraya amfiyi atmıştı. Orada yanında kalıp yalıtım malzemesiyle onu kapamıştım.
Il y avait un gros trou dans le mur quelqu'un avait balancé un ampli, je l'y ai mise et je l'ai recouverte avec l'isolation, j'ai nettoyé du mieux que j'ai pu.
Oraya gitmemiz fazla sürmez, anladın mı?
Ça ne devrait pas être trop long, d'accord?
Oraya uzanıp düşünceye dalarım.
Je reste allongé et... je médite là-dessus.