Otobüs translate French
4,615 parallel translation
Louisiana kampüsü, hâlâ dün geceki hazin otobüs kazası yüzünden şok içinde.
Le campus de Louisiane est encore sous le choc après le tragique accident de bus de la nuit dernière.
Yine başladık. Neden beni otobüs durağında bırakmıyorsun?
Ok, c'est parti.
Ben seni St. Catherine'e gitmen için otobüs durağına bırakmadım mı?
Je ne t'avais pas mis dans un bus pour St Catherine?
Otobüs durağında bilet almam için vermiştin.
Oui. Tu me l'a donné.
Delüzyonal olsaydı daha ayrıntılı bilgi verirdi. "Birinci caddenin köşesinden kalkan otobüs bana çarpacak" gibi.
Si elle délirait, elle aurait plus de détails genre, "je vais être heurtée par un bus"
Kendi kuyruğunu yiyen yılan vakası. 38 kurban, hepsi çembersel bir otobüs rotası üzerinde bırakılmış.
Le serpent qui se mord la queue 38 victimes jetées sur un trajet de bus.
Otobüs rotası?
Un trajet de bus?
Herhangi bir otobüs rotası bu çemberle eşleşiyor mu bak bakalım.
Regarde s'il y a des trajets de bus alignés sur ce cercle.
38 kurban, sonradan otobüs rotası olduğu ortaya çıkan bir çemberin üzerine dağılmış.
38 victimes. Réparties dans un cercle, qui représente un trajet de bus en fait.
Bir de otobüs rotası teorisini denedim.
Ouais, bien. Et j'ai étudié la théorie du trajet d'autobus.
Her birini eskiden kullandığın otobüs rotasının üzerindeki noktalara bırakacakın.
et de les abandonner comme les autres sur l'ancien itinéraire du bus.
- Güneşin altında birkaç saatlik otobüs yolculuğu...
Voyager en bus et prendre le soleil?
Birazdan şu durağa bir otobüs gelecek.
Il y a un bus qui va stopper à cet arrêt.
Kendini topladığında, Colt seni otobüs durağına bırakacak.
Colt va t'emmener jusqu'à la gare routière quand vous vous retrouverez.
Bu yüzden onu kurtarmaya çalışmak yerine ölmesi için dua edin ; zira olur da ölmezse.. ... Maine caddesi boyunca turistik otobüs şoförlüğü yapacak.
Donc, plutôt que d'essayer de le sortir de là, vous feriez mieux d'espérer qu'il meure, parce que sinon il organisera des tours en bus dans toute la ville.
Otobüs kazasından sonra çocuk sahibi...
Je croyais qu'après l'accident de bus,
Otobüs durağının oradaki Josie'den kitapçık almaya falan mı başladın?
As-tu pris un de ces pamphlets à Josie à la gare routière?
Otobüse bindi ; ben yetişemeden otobüs kalktı.
Il est monté dans un bus, je n'ai pas pu le rattraper.
Des Moines'de otobüs değiştirmen gerekecek ve Wichita'da bir kez daha.
Tu va devoir changer de bus à Des Moines Et encore a Wichita.
Otobüs değiştirmesi gereken yolcularımız, lütfen şimdi insin.
Les passagers qui doivent changer de bus, sortez maintenant.
Havaalanına giden otobüs.
Bus pour l'aéroport...
Onu ekmek için üç otobüs değiştirdim.
J'ai dû changer de bus trois fois pour le semer.
Bu otobüs terminalinin kralıyım
Je suis le roi de la station de bus.
Dün akşam saat 11 : 15'de buradan geçen otobüs şoförü de öyle sanmış.
Le conducteur de bus qui passait par là hier soir vers 23h15 a cru qu'elle l'était.
Sorun değil. Otobüsteyken düşünmek için çok vaktim oldu diğer otobüste de, o otobüs bozulunca bindiğim diğer otobüste de.
J'ai eu le temps de réfléchir dans le premier bus, le deuxième, et le troisième quand on a crevé.
- Otobüs durağına geçtiler.
Ils ont traversé vers l'arrêt de bus.
Onların otobüs durağına yürüdüğünü görüyor.
Il les voit aller vers l'arret de bus.
Otobüs durağına ulaştığı zaman çocuk koşmaya başlıyor.
Et quand il arrive à l'arret de bus, le gosse se met à courir
Otobüs durağını gördüm!
J'ai vu l'arrêt de bus! Et le panneaux!
Otobüs durağında kadını öldürmeliyiz.
On aurait dû la tuer sur là-bas, à l'arrêt de bus.
Bir sesli mesaj bıraktım ve onlara dördümüzün Dakota şehrine otobüs bileti almamız için para göndermelerini söyledim.
Pour qu'on puisse tous acheter des tickets pour Dakota City.
Uçaktan gelen turistlerin bulunduğu bir otobüs geldi.
Un car rempli de passionnés d'aviation vient d'arriver.
Otobüs durağına giderken ve dönerken her gün sekiz blok yürüyen hamile bir kadınım.
Je suis une femme enceinte qui marche sur huit blocs aller et retour jusque l'arrêt de bus tout les jours.
Otobüs koltuklarını etiklemekle aynı şey değil.
- Pas vraiment pareil que taguer un arrêt de bus.
Genelde adamlar bir helikopter ya da otobüs ister.
Dresden nous a fait part de ses exigences. D'habitude ils demandent un hélicoptère ou un bus.
Barack Obama'nın gençliğinde oturup otobüs beklediği durağı gördük.
Nous avons vu l'arrêt de bus où le jeune Barack Obama s'asseyait et attendait son bus.
Elektrik verdiler ve otobüs çarptı.
Elle s'est fait électrocutée et renversée par un bus.
Şimdi bana hem elektrikli koltuğu hem de otobüs kazasını atlattığını mı söylüyorsun?
Êtes-vous en train de me dire qu'elle a survécu après s'être fait électrocutée et renversée par un bus?
Kafatasına otobüs yemek insanda biraz dengesizlik yaratabiliyor.
Se prendre un bus en pleine tête ça vous chamboule un peu votre vielle caboche.
Sonra otobüs şoförü.. ... beni aracına aldı.
Et puis ce chauffeur de bus, il m'a déposé ici.
Otobüs bekliyorsan,
Si tu attends le bus,
Son otobüs 1974 yılında buradan geçti.
Je pense que le dernier est parti en 1974.
Otobüs mü var?
Il y a un autobus?
Otobüs durağındaki ya da spor salonundaki dolaba ait bir anahtar olabilir.
C'est une clé de cadenas venant... d'une consigne ou d'un vestiaire, peut-être...
Evet, buraya kadar otobüs yolculuğuda beni ağlattı.
Oui, j'ai pleuré dans le bus en venant ici.
Otel, otobüs ve kahvaltı dahil iki kişi 940 Euro.
L'hôtel vous revient, incluant le bus et le petit-déjeuner, à 940 € pour deux.
Yan tarafa otobüs durağı mı açtılar?
Ils ouvrent une station de bus à côté?
Maalesef, hiç kimse otobüs hizmetini durdurmak için ulaşım birimiyle bağlantı kurmadı.
Malheureusement, personne n'a contacté le service des transports pour arrêter les bus.
- Bu otobüs bileti.
C'est un ticket de bus.
O zaman beni sadece otobüs garına bırakabilir misin?
Tu me poses à l'arrêt de bus?
Tüm otobüs kaçıklarla dolu.
Nan! Ce bus entier est un phénomène de foire.