English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ O ] / Oynayın

Oynayın translate French

903 parallel translation
Gidin sokakta oynayın!
Allez jouer dans la rue!
Oynayın.
Joue!
Eğer dördünüz briç oynamak isterseniz bana aldırmayın, oynayın.
Si vous voulez jouer au bridge, allez-y.
Bahislerini oynayın.
Faites vos jeux.
Rica ediyorum. Nizami oynayın yoksa ben oynatırım.
Jouez selon les règles.
Tamam, Rocky. Nizami oynayın.
D'accord Rocky.
Oynayın ben de izleyeyim.
Bon, jouez et je vais regarder.
Bahislerinizi oynayın, baylar bayanlar. Bahisler lütfen.
Faites vos jeux!
Bahislerinizi oynayın, baylar bayanlar. Bahisler lütfen.
Faites vos jeux, Mesdames et messieurs!
Ben size burada bütün gün aylak aylak oturup, kumar oynayın diye para vermiyorum.
Je ne vous paie pas pour jouer aux cartes.
Şimdi evlerinize gidin ve başka bir yerde oyun oynayın, bu şekilde burası sessiz kalmış olur.
Ils ont un rhume. Allez jouer ailleurs, laissez-les au calme.
Daha çok oynayın, daha çok kazanın.
Plus vous jouez, plus vous gagnez.
- Tamam. Oynayın. - Tamam, peki.
Très bien, allez-y.
Gelin ve bahsinizi oynayın.
Venez parier!
Restoranın aşağısındaki kumsalda oynayın.
Vous jouerez sur la plage en bas du restaurant. Vous lancerez des cailloux.
- Hadi siz oynayın!
Ta race!
Büyük oynayın.
Formidable!
Öyle değil mi biricik viranem? Bu kadar yeter. İkiniz de gidin dışarıda oynayın.
Allez, ça suffit!
John! Pearl! Gidin, biraz ileride oynayın.
John, Pearl, allez jouer, tous les deux!
Gidin tombala oynayın.
Allez jouer au bingo.
- Hilesiz oynayın.
- Joue donc.
- "Hilesiz oynayın."
- Joue donc, veux-tu?
Dürüstçe kumar oynayın!
Il a triché. J'aime pas ça.
İyi, ikiniz uzun eşşek oynayın.
Vous pouvez aller vous faire voir.
Mini golf oynayın.
Joue au mini-golf.
Kızlar. Dışarı çıkıp oyun oynayın.
Les enfants, allez jouer dehors.
Sert bir şeyler oynayın.
Un peu de sang, c'est ce qu'on aime par ici :
Kahretsin, başka bir yerde oynayın demiştim!
Malédiction! Je vous avais dit de jouer plus loin!
Kesin şunu! Şimdi, hemen. İçeriye geçip oynayın.
Allez jouer ailleurs.
- Gidin Hobo ile oynayın.
- Allez jouer avec Clodo. - Il dort.
Aracılığıyla oynayın.
Quel est son prénom?
- Gidin parkta oynayın.
- Allez au parc. - Marchez pas sur la pelouse.
Gelecek yarışta Héliotrope'a oynayın.
Héliotrope trotte dans la prochaine
Burada oynayın, gözümün önünden ayrılmayın.
Qu'est-ce que c'est que ces manières? Jouez par ici.
Benimle bu şekilde oynayıp kolayca kurtulamazsın.
Tu ne peux pas coucher avec moi juste comme ça.
Buraya ufak bir macera... bu gece oynayıp yarın unutacağın ufak bir oyun için gelmiştim.
Mais je suis troublée et ce n'est pas le champagne.
Gelip bizimle oynayın.
Vient jouer.
Kendinden utanmalısın... çocuklarla oynayıp milletin camını kırıyorsun.
Vous devriez avoir honte de jouer avec les enfants et casser des fenêtres.
Peder O'Malley'in bugün biraz golf oynayıp oynayamayacağını görmek için uğradım.
Je viens voir si le père O'Malley peut venir jouer au golf cet après-midi. - Ah?
Gazinoda kumar oynayıp kayıplarını ödemeyen birine benzemiyorsunuz.
Vous ne ressemblez pas à quelqu'un qui jouerait dans un casino et ne pas paierait pas ses pertes.
Doğru, Charlie! O yüzden niye bahis oynayıp işi şansa bırakasın?
Pourquoi parier, prendre le risque?
Bunun neyle ilgili olduğunu biliyorsun. Cora'yı oynayıp oynamaman gerektiğiyle çok az ilgisi var.
Tout ça n'a rien à voir avec l'âge du personnage de Cora.
Güzel konuş. Ve parmaklarınla oynayıp durma! Topuklarını birleştir.
Levez la tête, parlez distinctement, et ne tortillez pas vos doigts!
Benim oğlan hâlâ senin top oynayışını konuştuklarını söylüyor Jim.
- On veut t'inviter dimanche soir. - Dimanche?
Annem onlarla burada oynayıp da toplamadığını görünce çok kızıyor.
Maman se fâche quand elle ne range pas ses jouets.
Tombala oynayın.
Allez jouer au bingo.
Rafinerinin kulesinden evimi, ırmağı, kızımın okuldan dönüşünü bahçede oynayışını görebilirdim.
De là où je travaillais, parfois... je voyais ma maison, le fleuve. Je voyais ma fille qui rentrait de l'école ou qui jouait dans la cour.
Brick hayatta futbol oynayıp içmekten başka bir şey yapmadı.
Brick n'a jamais été responsable que de son whisky!
Yaralarıyla oynayıp kendilerine acımalarını engelleyeceğim.
Ça leur évitera de déprimer et de se plaindre.
Biraz bilardo oynayıp sıcağın geçmesini bekleyelim mi?
Un billard en attendant que la chaleur tombe?
Oynayışını gördüğüm o ilk geceden beri seninle özel bir oyun oynamak istiyorum.
Tu sais... Depuis que je t'ai rencontrée, j'ai envie de jouer avec toi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]