English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ O ] / Oynaşın

Oynaşın translate French

324 parallel translation
Oynaşının aramamı iptal etmesiyle beni atlatacağını zannettin değil mi Shannon.
Faire annuler mon appel par votre âme-sœur n'a servi à rien!
Oynaşın, oynaşın, hödükler.
Allez, jouez les gars.
Bırak oynasın.
Fatiguez-le!
Bırakın o oynasın.
Je suis là pour l'aider.
Bırakalım oynasın.
Laisse.
Bırak da bıçağınla büyük çocuklar oynasın.
Laisse ton couteau aux grands.
Sorumluluk sende olsa bile, genç bir adamın halası briç oynasın diye hukuk kariyerini bitirmesini anlayamıyorum.
Je ne vois pas un jeune homme comme vous renoncer à travailler ici pour que sa tante puisse bridger à son aise
Bırak burada oynasın. Havuza düşmemesi için ben göz kulak olurum.
Laisse-la jouer ici, je veille qu'elle ne tombe pas à l'eau.
Ne yapmasını isterdin, İago'yu mu oynasın?
Que voudrais-tu qu'il joue Iago?
- Biraz da el bombası verin ki oynasın.
- Et une grenade pour faire mumuse.
Kadeh tokuşturuyor, vur patlasın çal oynasın cümbüş ediyor.
C'est un soir d'orgie et de danses.
Diri ceylan oynaşırken Böyle kurulmuş düzeni dünyamızın Ben beklerim sen uyurken
L'un veille, l'autre dort, tel est le monde.
Önce oyununu oynasın.
Laissons-le jouer d'abord.
Cömerdi oynasın, umutlandırsın ve sonra...
Jouer les généreuses, donner espoir, et...
Buzağıların hepsi kısmen büyüdü, şimdi... köpek yavruları gibi oynaşırlar.
Tous les petits veaux nouveau-nés... jouant comme des chiots.
Vur patlasın çal oynasın, gününü gün eden bir kadın.
Quelque chose comme ça errant en liberté.
"Tiyatro sezonunda ne oynarsa oynasın, takdim edilen bu oyun..."
" Quoi que nous apporte la nouvelle saison.
Kendi istekasını getiren adamı oynasın diye ayartmam ben.
Je n'arnaque jamais les gens qui amènent leur queue.
Yoksa yetişkin bir adam neden trenlerle oynasın ki?
Pour quoi d'autre jouerais-je avec ça?
- Bırakın da oyununu oynasın.
Arrêtez et laissez-le jouer.
" Vur patlasın çal oynasın Ama ölçüsü kaçmasın
" Perdons la boule Mais perdons pas l'nord
Onlarla oynaşırsın, sonra da...
On... On s'amuse avec elle.
Önce çocuklar oynasın, sonra şampiyonlar.
Laissons d'abord jouer les enfants et les champions.
- Oynasın diye topuğunu ver o zaman.
- Donne-Iui ton talon pour jouer.
Aramızda kalsın oynaşıyordu.
Entre vous et moi... elle a un peu... flirté.
- Sence yan tarafta kim oynasın?
- Qui tu vois comme ailier?
Saldırı ve savunma birlikte oynasın.
Jouez en équipe!
Şimdi Goldstrike'de kadınlarla oynaşıp, yaralarını tedavi etmeye çalışıyorlardır. Onlar bizi ancak yarın takip ederler.
Ils doivent panser leurs plaies à Goldstrike avec des filles, ils nous poursuivront demain.
Kız kardeş kız kardeştir, onunla oynaşılmaz asla, anladın mı?
Une sœur, c'est une sœur. Et il ne f-faut pas j-jouer avec. Jamais.
Delirmiş olmalıyım! Daha tanışalı bir saat olmadı ama gelmiş burada, çalıların arasında seninle oynaşıyorum!
Je viens de vous rencontrer, et me voilà dans les bois, à me faire peloter.
- Bırak biraz oynasın.
Laisse-le s'amuser.
New York... savaşlar, vb... bu sırada yunusların yaptığı tek şey, suda oynaşıp, güzel zaman geçirmektir.
la roue, New York, les guerres, etc. Ce qu'avaient fait les dauphins : déconner dans l'eau et prendre du bon temps.
Ruma telefon edip bir 10.000 daha üzerimize oynasın diyorum.
Je crois que je vais appeler le Grec et mettre $ 10 000 de plus sur nous.
Stüdyoya söyle, doktor bir-iki gün yatmasını istiyor. Hayır hayır, ben o sözü kendim için söylemiştim. O dışarı çıksın, golf oynasın, spor yapsın.
Non, c'est moi qui dois me reposer, lui, il doit sortir, faire du sport.
Bırak oynasın.
Laisse-le se débrouiller.
Nasıl oynarsa oynasın Andersson'u önemsemezsin. Ama sahnenin en uzak yerinde, parmağını bile kımıldatmadan dursa Petterson'u seyredersin.
On ignore celui-ci, quoi qu'il fasse et on adore celui-là, qui ne fait pourtant rien.
Yaşamın ve ölümün sırrını çaldınız ve kalkmış burada koca memeli bir kız öğrenciyle oynaşıyorsunuz.
Vous volez le secret de la vie et de la mort, et vous flirtez avec une étudiante écervelée.
Biliyor musun Al, çocukların ikisi de gittiklerine göre biz de belki oynaşırız diye düşünmüştüm.
Tu sais, Al, puisque les enfants sont sortis, j'avais pensé qu'on pourrait s'occuper un peu.
Bu onların oyunu, bırakalım oynasınlar.
C'est à eux de mener la ronde.
Aptalca oyununu oynasın bakalım.
Laisse-le faire son jeu à la con.
Bırakın oynasın.
Laisse-le jouer.
Ona oynadı. Kime oynarsa oynasın.
Ce mec va te tuer, tu ne le sais pas?
Hayır, bırakalım çevredeki çocuklar oynasın onunla.
Non, on le laisse aux gosses du quartier.
- Annen benim yerime oynasın.
Maman n'a qu'à jouer pour moi, chérie.
Bu ligde, bu şakayı her kim oynarsa oynasın, hiç hazır değildir.
Le plaisantin qui a fait ça ne sait pas avec quoi il joue.
- Hadi ama Todd. - Rudy oynasın işte yerime.
- Rudy n'a qu'à jouer à ma place.
Hadi, bırak Rudy oynasın.
Allez. Pourquoi pas?
- Hadi. Bırak tek oyun oynasın.
- Laisse-le entrer pour un jeu.
Biz seninle oynaşırken, bir kadın daha öldürüldü.
Pendant que nous batifolions, une autre femme a été assassinée.
"Charles, bırak o da oynasın." dedi annem. O da, "Tamam." dedi.
Elle a dit : "Donne-le à Robert quand tu n'en voudras plus."
Boynuna çocukken pirzola bağladılar ki köpek onunla oynasın.
On lui mettait une saucisse au cou pour que le chien... joue avec elle.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]