Oynuyorum translate French
1,487 parallel translation
- Bilgisayarda Scrabble oynuyorum.
- Vous voyez, une partie de Scrabble.
- O oyunda dedin, ben de oynuyorum.
Il a envie de jouer. Alors je joue.
- Ne yani ben oyun mu oynuyorum?
- Quoi, pas moi, peut-être?
Oynuyorum. 10,000 dolar.
Je suis. 10 000 $.
Kaçağı oynuyorum.
- Je sèche. - Hein?
Ve bu yılbaşı gecesi tekrar Scrooge rolünü oynuyorum.. .. bir Lincoln Wood Tiyatro Grubu prodüksiyonu. Bir Noel ilahisi.
Et la nuit de Noël, je reprends le rôle au théâtre, dans une nouvelle adaptation.
Estetik jimnastik ve sağlık topu idmanı yapıyor, futbol oynuyorum.
Divers exercices physiques. J'ai un médecine-ball, je joue au football tous les deux mois.
Top oynuyorum diye, öğretmenler bir şekilde beni her sene geçirdiler.
Tu sais, comme je jouais au basket, les profs m'ont laissé passer entre les mailles du filet.
Kumar oynuyorum, fahişelere giderim, karımı terk ederim. Ama içki konusunda çizgiyi çekmişimdir.
Je joue, je vais au bordel, j'abandonne ma femme, mais boire... c'est ma limite.
- Evet, ben oynuyorum.
- Vous pensez que c'est un jeu?
Maç izlemeyi sevmiyorum, o yüzden kitap okuyorum. Köpeğimle, kedimle, ve kuşumla oynuyorum.
Et comme je ne regarde pas le sport à la télé, je lis, je joue avec mon chien, mon chat, mon oiseau.
Ben doğmadan önce oynamış atıcılara karşı oynuyorum. Örneğin Walter Johnson, Christy Mathewson ve ünlü Cy Young.
Je joue face à des lanceurs morts avant ma naissance comme Walter Johnson, Christy Mathewson et ce dégonflé de Cy Young.
Capcanlı karşındayım. Tiyatroda oynuyorum.
Je suis vivant, je joue au théâtre.
İsa'yı ben oynuyorum.
Je joue Jésus.
- Burada size oynuyorum.
- Pour vous, ici, à l'université.
- Amerika Birleşik Devletleri için oynuyorum!
Je joue pour les Etats-Unis d'Amérique.
Sen rol yapıyorsun. Ben gerçek bir insanı oynuyorum.
Tu joues un rôle, moi une personne réelle.
12 yaşımdan beri, barbut oynuyorum ben.
Le craps et moi, c'est une vieille histoire.
Dünyanın en güzel kadınıyla oynuyorum.
Ma partenaire est la plus belle femme du monde.
Kendim olarak oynuyorum, Carry Grant gibi.
Je joue sans tricher, je reste moi-même.
Bunalımları oynuyorum.
Je suis juste dans mon triste jour.
Bir oyun oynuyorum.
Un jeu.
Lakers'da oynuyorum.
Je joue pour les Lakers.
- Evet. Mağribiyi ben oynuyorum.
Je joue le Maure.
Cumartesi günü oynuyorum.
Je joue samedi.
Ona ne yaptınız böyle? Okul komitesi başkanıyla golf oynuyorum, biliyor muydunuz?
Je joue avec le president du conseil d'administration
O neye oynuyor bilmiyorum ama, ben burada hayatımın üzerine oynuyorum.
Je ne sais pas pour qui il joue, mais moi je joue ma vie.
Ben sonsuzluğa oynuyorum ve bu satın alınabilecek bir şey değil, yani kendi savunmamı kendim yapacağım.
Je joue pour l'éternité et ça ne s'achète pas, donc je vais devoir me défendre moi-même.
Sadece oynuyorum.
Je m'amuse, c'est tout.
Bu meseleyi zorlayan bendim. Onlar bize bağlılar çünkü ben kötü polisi oynuyorum. - Bunu yapmalısın.
Ils nous voient venir parce que j'ai mal joué mon rôle.
Ben de 2'ye oynuyorum.
Je parie aussi sur le 2.
- Futbol oynuyorum.
- Je joue au foot.
Çok iyi oynuyorum.
Je joue très bien.
Ben oyunu oynuyorum, kuralları ben koymadım.
Je joue le jeu certes, mais je n'ai pas inventé les règles.
- Ben sadece masumu oynuyorum.
- Je faisais l'ingénue.
Rugby oynuyorum.
Je fait du Rugby.
Dediğini yapıyorum. Hamsilerle güzel güzel oynuyorum.
J'ai joué gentiment avec les anchois... comme tu m'as demandé.
Ben yalnız insanlar bir şehir var, ve ben oynuyorum Cupid.
J'ai une ville pleine de gens seuls et je joue les Cupidon.
Ben çöpçatan oynuyorum benim gazetede bir dizi yapıyorum çünkü Ben, benim okuyucu biri ile sizi düzeltmek.
Je peux vous présenter un de mes lecteurs, j'écris en ce moment une rubrique où je joue les entremetteuses.
Anne, ben beyzbol oynuyorum!
Maman, j'ai le base-ball.
Evet, fakat başka bir versiyonunu oynuyorum.
Ouais, mais pas ta sale version.
Golf oynuyorum. Dışarı çıkıyorum. Güneş görüyorum.
Je fais du golf dehors.
Yeni bir strateji deniyorum. Elde edilmesi zor kadını oynuyorum.
J'essaye une nouvelle stratégie, la stratégie de la femme inaccessible.
Burada oynuyorum Biraz saygı gösteremez misiniz?
Je joue, là. Un peu de respect?
Şimdi, Dean Learner burada ve Thornton Reed'i oynuyor. rol yapmıyorum, gerçeği oynuyorum.
Donc voilà Dean Learner, jouant Thornton Reed, pas en train de jouer un rôle, mais en train de jouer la réalité.
- Seninle bilardo oynuyorum.
Je manie la queue avec toi.
Bahis yapmıyorum, kumar oynuyorum.
Non, je ne joue pas.
Sadece oyun oynuyorum, Randy.
Ce n'est qu'un jeu, Randy.
Loto oynuyorum.
- Je joue à la loterie.
Ben futbol oynuyorum.
- Je joue au foot.
Bu oyunu oynuyorum.
Je joue à ce jeu.