Parasız translate French
2,562 parallel translation
Hamile ve beş parasız bir haldesin. Maliyeye büyük miktarda borcun var ve gelecekten herhangi bir beklentin yok.
Vous êtes enceinte et fauchée, vous devez de l'argent aux impôts et vous n'avez aucune perspective professionnelle.
Benim gibi biri burda kalmak zorunda değil, Şu beş parasız çirkin ibnelere bir bak.
C'est pas comme certains qui sont obligés de se coltiner des mecs moches et fauchés.
Ama iyi yazarlar genelde beş parasız ölür, bu yüzden üniversiteden sonra seyahat dergilerinde yazı yazdım.
Mais les bons écrivains meurent généralement fauchés, donc après mes études, j'ai écrit pour des magazines de voyages.
Ben büyük bir kızım. Parasız ve sorumsuz olduğumu söyleyebilirim.
- Je suis assez grande pour dire que j'ai pas de tune.
Parasız olduğum için mi seni utandırıyorum? Hayır.
- Parce que j'ai pas d'argent?
Samimiyiz. Parasızız.
On est complices.
Hayalarını böyle tehlikeye attığım için de üzgünüm fakat beş parasız kalmış bir vampir kraliçeden daha tehlikeli bir şey olamaz.
Et je suis désolée de compromettre ainsi votre virilité, mais l'enfer n'a pas de furie telle qu'une reine vampire fauchée.
- Beş parasızım, Pasquale.
- Je suis ruiné.
Beni parasız bıraktı ve bunun için ölmeyi hak ediyor.
Il m'a ruiné. Il mérite la mort pour ça.
Köylülere duymaları gerekeni söylüyor ve Kral'ın parasız askerlere ihtiyaçları var.
Le roi raconte au peuple ce qu'il a besoin d'entendre et le roi a besoin de soldats mais n'a pas d'argent.
Yalnız anne, beş parasız, annesiyle yaşıyor.
Mère célibataire, sans le sou, vivant chez sa mère.
Beş parasız, annesiyle yaşayan, hiç bir ilişkide dikiş tutturamayan bekar bir anne.
Mère célibataire fauchée vivant avec sa mère, je ne garde pas une relation.
Parasız bir şey alamazsın.
On n'a rien sans rien.
Bana karşı fiyat verenin boşanmış beş parasız biri olduğunu öğrendim!
Cette salope qui enchérissait est une divorcée complètement à sec.
Beş parasız tromboncu.
Joueur de trompette fauché. Yo, Juicy!
Tallahassee'den Ken... 16yı al bakalım. Önümüzdeki saniyelerde tamamen parasız kalmak istiyorum.
Dites, Ken le croupier, continuez à me filer des 16, j'ai envie de me faire plumer.
Belki beş parasız ve bel soğukluğuna yakalanmış olarak döner, ama evinin yolunu bulacaktır.
- Il va revenir. Soûl et avec une chaude-pisse, mais il va revenir.
Bu işi yapmak için bir iş adamı gibi görünmek önemli beş parasız olsak bile, zengin görünmemiz gerekli.
Pour faire des affaires, il est important de ressembler à un homme d'affaires même si nous sommes ruinés, nous allons chercher la richesse.
Ayrıca, onu parasız istemediğini nereden bilebilirdim?
Comment aurais-je pu savoir que seul l'argent l'intéressait?
Size ödeme yapma zamanı geldiğinde beş parasız kaldığı söyleyecek.
Comme s'il allait pas jouer le fauché au moment de vous payer.
- Beş parasız gitarist.
- Guitariste fauché.
Çünkü ritim tutanlar, enstrüman çalanlar, sokaklarda uyuyanlar o beş parasız insanlar.
Car ce sont les gens dans la dèche qui gardent le rythme, jouent de la trompette et sortent dans la rue.
Matthew'i unvanı olan, mülksüz ve parasız bir akran olarak görmek mi?
Que Matthew soit un pair titré, sans terre et sans argent?
Tatlım, tüm dünyanın tuvalet tıkanıklıklarını parasız açmak isteyen bir adamla evli olmayı seviyorum.
Chéri, j'adore avoir épousé un gars qui veut déboucher gratuitement les toilettes du monde entier.
- N'ber? - Beş parasızız.
- Qu'y a-t-il?
- Ne demek beş parasızız?
- On est ruiné. - Quoi?
Yani medya planımız hakkında endişelenmeyi bırak da bir haftayı nasıl beş parasız geçireceğiz, onun için endişelenmeye başla sen.
Arrête ton plan comm', et pense plutôt à comment tenir la semaine sans fric.
Parasız kaldın ve sonunda kavga da ediyoruz. - Ne oldu sana?
- Qu'est-ce que tu as?
Babanızın sigorta parası hazır.
L'assurance-vie de votre père.
- Parasını aldınız.
Mais on l'a payé.
Yoksa kayınbabanızın parasının kızının, yani karınızın burnunun dibinde çalındığı düşüncesi sizde hiç şüphe uyandırmıyor mu?
Ou la pensée que la monnaie de votre beau-père ait été volée aussi près de chez sa fille, votre femme, ne vous fait pas éveiller le moindre soupçon?
Ama dikkat edin kırarsanız parasını ödersiniz.
Mais attention... vous cassez, vous payez.
O kız Carson'ın parasını almak için her şeyi söyler.
Cette fille est prête à tout pour lui soutirer de l'argent.
Ona miras kaldı. İki bataklık kızının parasına ortak olmasını istemiyor.
C'est son héritage. ll ne veut pas laisser deux filles du bayou mettre la main dessus.
- O zaman İzlanda parası kullanırız.
Alors on utilise la monnaie islandaise.
Beş parasızız.
Nous sommes ruinés.
Peki parasını da Tony Z mi verecek?
{ \ pos ( 192,230 ) } Et Tony Z va-t-il me rembourser?
Anlaşma parasını kızını aramaya harcayacağını söylemiştin.
Vous parliez d'utiliser l'argent de l'accord pour rechercher votre fille.
Bunun hırsızlık olduğuna inanmamız için iyi bir nedenimiz var. Lovgren'in nakit parası olduğunu birisi biliyordu.
Tout montre qu'il s'agit d'un vol, que quelqu'un savait où était ce magot.
Belediye meclisinin parasına ihtiyacımız var ama kesintisiz gelmiyor.
Des fonds municipaux, que nous ne voyons pas venir.
- Ne? - Kızımla konuştun ve tüm parasını Ojai'ye vermesi için ikna ettin.
- Tu as convaincu ma fille de céder tout son argent à Ojaï.
Ben... Kusura bakma Jonathan. Bizim güzel Lisa'mız bu sandviçlerin parasını talep ediyor.
- Désolé, Jonathan, mais la douce Lisa aimerait encaisser les sandwiches.
Kapo'nun parasının 3000 dolarını koyarım ki kız senden hoşlanıyordu.
Je parie 3 000 $ sur l'argent de Kapo que tu lui plaisais.
Yıldız öğrencim okul parasını böyle mi ödüyor?
Voilà comment mon étudiante paye ses frais étudiants.
Kuzeyde yol parasına ihtiyacınız yok, bunu çok iyi biliyorsun.
T'as pas besoin des crédits routiers,
Siz de evi sigorta parası almak için yaktınız.
Vous avez incendié la maison pour l'argent de l'assurance.
Belediye beş parasız ve şehir bozuk.
La ville est ruinée et la ville est en ruine.
ama şartlar düşünüldüğünde, FBI'ın parasını bulmamız Jeff'i cinayetle, kasten cinayetle, ve tanığa gözdağı verme suçuyla ilişkilendirir.
Mais étant donné les circonstances, l'argent du FBI relie Jeff à un meurtre, une tentative de meurtre et une intimidation de témoin.
Kız parasını almak için buraya... indiğinde burada kimsenin olmadığını söylemişti.
Quand Donny a sauvé Annie des griffes de Pick-up Pete, elle a dit qu'elle ne l'avait pas vu au sous-sol.
Babanızı, bütün parasını kaybetmesine sebep olan o fona soktu. Onu suçluyor olmanızı anlayabilirim.
Il a provoqué la ruine de votre père, c'est normal de lui en vouloir.
Beş parasızım.
Mon divorce m'a laissé sur la paille.