Parker translate French
3,838 parallel translation
Stajyer Parker, yapacağı iş karşılığında adil bir ücreti hak ediyor.
Et Parker la stagiaire mérite un salaire pour son labeur!
Evet, Parker'la Eliot ölümü araştırıyorlar.
Ouais, pour le moment, Parker et Eliot enquête sur le décès.
Pekâlâ, Eliot ile Parker, Madigan'ın sırrını ortaya çıkarınca o şişeyi koz için kullanacağız.
Ok, lorsque Eliot et Parker auront trouvé le secret de Madigan, cette bouteille sera notre moyen de faire pression.
- Parker, belgeleri bul.
Parker, trouve la paperasse.
Parker?
Okay, Parker?
Parker, SN-12 ile ilgili evrakları bulabildin mi?
Parker, as tu trouvé quelque chose sur le SN-12?
Sorun yok, Parker.
Heu, pas de soucis Parker.
Stajyer Parker, havalandırma kulesini öğrendi.
La stagiaire Parker a appris pour la tour de ventilation.
Bence Stajyer Parker'a ödeme yapmaları gerek artık.
Je crois qu'il est temps que la stagiaire Parker soit payée.
- Ciddiyim Parker, oyuncak değil bu.
Je suis sérieux, Parker. Non. Ce n'est pas un jouet, OK?
Parker, hazır mısın?
Parker, es-tu prête?
Pekâlâ Parker, nasıl yapıyoruz?
Okay, Parker, comment tu veux faire ça?
Gemma Parker, 22 yaşında. Bertrand Ballet Şirketi'nde dansçı.
Son nom est Gemma Parker, 22 ans, elle dansait pour le Bertrand Ballet Company.
Gemma Parker'a tecavüz etmek ve öldürmekten tutuklusunuz.
Vous êtes en état d'arrestation pour le viol et le meurtre de Gemma Parker.
Parker, Sandersların evine gidiyorum.
Parker, Je vais à la maison des Sanders.
Parker, kamera onda.
Parker, c'est avec elle.
- Özellikle de Parker'a.
Surtout à Parker.
Bayan Parker, Neal'ın babasının ortağıydınız.
Mme Parker, vous étiez la partenaire du père de Neal.
David Parker Ray.
David Parker Ray.
Bu çok eski bir dosya Ajan Parke.
C'est un cas très ancien agent Parker
Parker!
Parker?
Hadi Parker. Neredesin?
Allez Parker.
Parker, oğlu yanımızda. Onu görmesi gerek.
Parker, nous avons son fils.
Parker?
Parker?
- Yoksa bu yine ikiniz için sorun mu olur?
Ou ça va encore vous posez un problème? Parker.
- Parker. Neyi bilmek istiyorsun?
Qu'est-ce que tu veux savoir?
- O mezarda ne olduğunu görmem gerek.
J'ai besoin de voir ce qu'il y a dans cette tombe. Demain, Parker.
Parker, benimle evlenir misin?
Parker, veux-tu m'épouser?
Parker, işe gitmem gerekiyor.
Parker, je dois vraiment partir au travail.
Hoşça kal, Parker.
Au revoir, Parker.
Ona güvenebileceğimden emin değilim Parker.
6 je ne suis pas sûr de pouvoir la croire, équipière.
Audrey Parker'ın zorluk çıkarmasına karşı önlem almak için.
Au cas où Audrey Parker deviendrait un problème
Bugünlük yapabileceğin daha fazla bir şey yok Parker.
Tu ne peux rien faire de plus aujourd'hui, Parker.
Adım Audrey Parker. Haven Polis Departmanı'ndanım.
Je suis Audrey Parker de la police de Haven.
Sen Audrey Parker'sın, deri giyen değilsin.
Vous, Audrey Parker, n'êtes pas le porteur de peau.
- Seni tanımak güzeldi Audrey Parker.
Ce fut réel, Audrey Parker.
Parker, birkaç günüm olsaydı var gücümle mücadele ederdim. Belki de bitmemiştir.
Partenaire, si j'avais quelques jours, je me battrais bec et ongle.
Dedektif Parker.
Inspecteur Parker.
Parker...
Parker...
Parker'la diğer Audrey'nin anılarını nerede kaybettiğini konuşuyorduk.
Parker et moi étions juste en train de parler de l'endroit où l'autre Audrey avait perdu la mémoire, le champ avec l'empreinte dessus
Audrey Parker gidecek.
Audrey Parker disparait.
Audrey Parker her yerde sizi arıyor.
Audrey Parkey court partout, elle te cherche.
Parker, içeri girersen bir daha çıkamayabilirsin.
Parker, si vous y allez, vous pourriez ne jamais en sortir.
Parker!
Parker!
Parker nerede?
Maintenant où est Parker?
Parker, eğer...
Parker, si on...
Bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum Parker.
Je pense pas que ce soit une bonne idée, Parker.
Parker.
Parker.
Parker, neden para hep insanlardan önce geliyor?
Ouais?
Parker kayıp.
- Quoi?
Biri onu kaçırmış.
Parker a disparue.