Pasaklı translate French
528 parallel translation
Kimono içinde bakımsız ve pasaklı bir sarışın şüphesiz ki yatışta bir meslek sahibi bayan.
Une souillon en kimono, dont la profession saute aux yeux...
Böyle ter içindeyken, pasaklılar gibi görünüyorsun.
Je serai aux petits soins, n'hésite pas à user de moi. Cessez de plaisanter!
Kapa çeneni, seni kenar mahalle pisliği, yoksa o pasaklı ellerini bileklerinden keserim!
Du calme, rebut, ou je te coupe les mains à hauteur des poignets!
Çocuklar zaten yeterince yemek yiyemiyorlar. Ve o kadar pasaklılar ki, bizim gibi olmayanlardan utanıyoruz.
Les gosses mangent à peine et ils sont si mal fringués qu'on aurait honte si les autres n'étaient pas pareils.
Buradan pasaklı küçük bir çocuk olarak ayrılmıştın.
Tu es parti d'ici en gamin crotté.
Yoksul mahalleden gelen pasaklı çocuk Sam.
Sam, le sale petit gamin de l'autre côté de la voie ferrée.
Bir kadının o pasaklı ropdöşambrını görmesine izin vermez. Hadi.
Pas une femme ne le verra en robe de chambre.
Adı aslında Pauline Rose ama biz ona Dusty, Pasaklı, deriz. Şakadan.
Elle s'appelle Pauline Rose, mais on la surnomme Broutille.
Neden, seni küçük, pasaklı —
Espece de petite...
Kocaman, pasaklı bir kedinin yemek yenen bir yerde işi ne?
Je peux pas les voir, les chats.
Sizi pasaklı serseriler.
Sales ploucs.
Şu pasaklı çocuklar da kimin böyle?
À qui sont ces sales mioches?
- Esas sen güverteyi temizle küçük pasaklı...
Brique-le toi-même, cochon d'oiseau!
Pasaklı.
Sale gourde!
- Şu savaş kahramanın muhtemelen pasaklı ayyaş bir göçebedir.
Votre héros n'est qu'un manouche alcoolique.
Altı çocuk, doktor faturaları. Karısı gittikçe şişmanlayıp pasaklı bir kadın oldu.
Quant à sa femme, c'est devenu un repoussoir!
"Kaya ağacının yanında yaşayan pasaklı kadın Gin kollarının arasına evlatlarını, torunlarını hatta torunlarının çocuklarını alırdı."
La Gin'yan des roseaux est une traînée. Elle a tant vécu qu'elle a vu son arrière-petit-fils.
Orada pasaklı asker olduğunu öğrenirsen, Onların hepsini toplayıp temiz olmayı öğreteceksin.
Sergent, préparez le baraquement pour l'inspection.
Defol ve yanında bu pasaklı fahişeyi de götür.
Je vous ai dit d'aller au diable et d'y emmener cette traînée.
Genelde böyle pasaklı görünmem.
On dirait que ce n'est pas mon visage.
Ben mi, aslında biraz pasaklıyımdır.
Moi, Je suis un peu débraillée... Mais que dîtes-vous?
Tam bir pasaklısın.
Avec une allure comme la tienne?
Dağınıklık için üzgünüm, korkunç pasaklıyımdır.
Excusez le désordre. Je suis très négligente.
-... pasaklıyım, evet.
- Négligent, oui.
Neden, Bay Wilson, seni pasaklı yaşlı adam.
M. Wilson, vous êtes un vieux cochon.
Hâline bak. Pasaklı kadınlar gibisin.
Tu ressembles à une souillon quand tu te balades comme ça.
Böyle şeyler sayesinde artık pasaklı bir Küba kızı değilsin.
grâSe à Sela tu n'es plus une petite Subaine vulgaire Pour devenir une femme belle et rutilante. Tu es insupportable.
Evlat, o pasaklının tekiymiş.
Une demi-heure pour nettoyer sa chambre!
Teğmen'i, Punchy'i, Limey'i, Bebek Surat'ı, Doktor'u, Şair'i, Tatlı'yı ve Pasaklı'yı, şimdiye kadar yapılmış en güzel savaş filmlerinde izleyin.
Vous suivrez les lieutenants Punchy, Limey, Beau-gosse, Doc, le Poète, Pretty boy et Slattery dans le plus fascinant film de guerre jamais tourné.
Pasaklısın, kendine dikkat etmiyorsun.
Négligé, crasseux.
- Sence öyledir, pasaklı küçük mankafa.
- Mais toi, oui, petite crasseuse.
Carol pasaklı değil. Taş gibi kız. "
"Carol est merveilleuse."
Carol pasaklı değil. Taş gibi kız.
Carol est merveilleuse.
Bana pasaklı diyorlar, ama ben işimi yapıyorum
Ils m'appellent lourdaud Mais je prends leur magot
Pasaklı, pis kokulu ve berbattı. Onu çok sevdim.
Il est sale, puant, détestable et je l'apprécie énormément.
Adın pasaklıya çıkacak diye mi korkuyorsun?
T'as peur qu'ils notent "mauvaise ménagère"?
Sivillerle pasaklı karılarına kapı açıp bahşiş almak için mi?
Des portiers de restaurant... à qui de gros civils et leurs familles jettent des pourboires?
- Gerçekten çok pasaklısın.
Tu es un vrai barbare.
Sana iyi şanslar pasaklı!
petit boueux.
Al bakalım seni pasaklı hindi, şimdi konuşacak mısın benimle?
espèce de sale mouchard?
Bana kalırsa biraz da pasaklı.
- C'est aussi un marsouin.
Dinle, eğer beni daha çok seveceğini bilseydim, pasaklı olurdum.
Si je pensais qu'elle me préférerait comme ça, je serais désordonné.
Şişman pasaklı bir kızdı ama bir kraliçe gibiydi!
C'était une petite garce, mais c'était la reine.
İlki pasaklı olan kadındı... sonra karısı, sonra o kadın ve şimdi de kızıl saçlı... evet, çok hoş birşey olmalı.
La premiére était la moche, puis y a eu sa femme, et la rous...
Onun hakkında bir şey söylemem gerekirse, zeki, canlı, pasaklı ve çalışkandı... Her zaman seni seçerdim.
Si jamais j'ai besoin d'une femme futée, grande gueule, négligée et travailleuse, je te choisirai sans hésiter.
İyi de nasıl pasaklı olabilirim?
Pourquoi "négligée"?
- Şu pasaklı kaltağı götür!
- Sortez cette pute!
Böyle şeyler sayesinde artık pasaklı bir Küba kızı değilsin.
GrâSe à ça, tu n'es plus une petite Subaine vulgaire tu es devenue une belle et remarquable femme. Tu es insupportable, je ne sais jamais si tu parles au sérieux ou si tu te moques de moi.
- Pasaklı!
- Crasseuse!
- Pasaklının teki.
- Une porcherie.
Evet, evet, pasaklı olduğunu görüyorum.
- T'en as partout.