English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ P ] / Pc

Pc translate French

1,146 parallel translation
Bilgisayar suçlarına, Marnie'nin bilgisayarını götürün.
Ramenez le PC de Marnie.
Bilgisayarında neler olduğuna bakacağım.
Je veux voir son PC.
Doğal olarak, senin pc inekliğine ihtiyacım var ve bu email in tam olarak nereden geldiğine.
Fais tes trucs de petit génie et retrouve l'origine de ce message.
Birleşik Devletler Kumanda Üssü. Tampon Bölge. Güney Kore.
Bunker du PC U.S. Zone Démilitarisée
Bir sahne ayarlayın.
Installez un PC.
Hayır bu PC için.
Non, c'est uniquement pour P.C.
Bunu bildirmemiz gerekmiyor mu, çavuş?
On ne devrait pas en avertir le PC, chef?
- Bilgisayar oyunlarını sever misin?
- Joue-tu au jeu PC?
Karargaha ulaşabilir miyiz bununla?
Mais peut-on joindre le PC avec ça?
Bilgisayardaki bilgileri bile almışsın.
Il a laissé toutes ses affaires, même son PC.
- Bilgisayarda bir şeyler arayalım.
- On allume le PC, pour voir?
Evde PC-ağırlıklı bir iş aradım. İlginç değildi...
Je voulais travailler dans l'informatique - Rien à faire maintenant.
Buzda kayıp düştükten sonra kısa bir an bayılmış. Migreni varmış. Ona olan tek şey bu değil.
- Oui, je l'ai pris à son arrivée, petite PC après une chute sur la glace, antécédent de migraine.
Bir tür patlama yüzünden yüz boyun ve göğsünden yaralanmış.
PC, peut-être, Glasgow 14,
Kan basıncı 130'a 80.
TA 13 / 8, pas de PC et assez d'alcool dans son haleine
Otomobil yayaya az kalsın çarpacakmış.
P.S.E.V.! Glasgow à 14, pas de PC et TA et pouls stable dans la normale!
Bilgisiyarındaki gizli porno koleksiyonuna değer veriyorsan.
Si tu tiens aux photos pornos stockées dans ton PC.
PC çağı barları etkiledi.
Le politiquement correct a changé la donne
Anneniz ve ben, güzel komşumuz Ed'inkini alabilmeniz için anlaştık.
Vous nous cassez les pieds pour avoir un PC.
Senin gibi zeki bir çocuk için zor olmaz.
- En échange, tu installeras son nouveau PC.
23781'den merkeze
PC 28371 appelle station, terminé.
Karşısında Gordo, pantolonu bileklerinde,... elinde "PC World" dergisi, mastürbasyon yapıyordu.
Et voilà Gordo, le pantalon sur les chevilles, "PC World" dans les mains, et il envoie la purée.
Bütün İçişleri güvenlik kameraları ile kaplı. Ve tamamı Müfettiş Yeung'un bilgisayarına bağlıymış.
Tout le bureau des AI était truffé de caméras reliées au PC de l'inspecteur Yeung.
Bizim kurbanın dizüstü bilgisayarına girip randevu defterini aldık.
J'ai trouvé cet agenda dans le PC de mon cadavre.
Kwan bilgisayarını, her gece otomatik CD yazmaya ayarlamış.
Le PC de Kwan gravait un nouveau disque chaque nuit.
Kurucu ortak olarak bilgisayarların nasıl kullanıldığını izliyorum.
En temps qu'associé, je vérifie l'utilisation de chacun de nos PC. Un spyware?
Bürosundaki bilgisayarı niye kullanmadığı anlaşıldı.
Je vois pourquoi il n'utilisait pas le PC de son bureau.
- G.ler kabarıyor.
- Tes PC font des bulles.
Geçen yıl bu bilgisayarda çalışan bir öğrenci az kalsın ölecekti. İnanırım.
- Vous savez qu'un externe s'est fait écraser en travaillant sur ce PC l'an dernier?
- Bilinç kaybı yok, ama durumu değişken.
- Pas de PC. - Qui est le titulaire?
- Bayıldı mı?
- Pas de PC?
- Bilinç durumu belirsiz. GCS 2-3-4.
- PC inconnu, Glasgow à neuf.
Hayati göstergeler iyi. Bilinci belirsiz. Göğüs abrasyonu.
Bonne constante, PC inconnu et fracture de l'humérus.
Bilgisayarında saklı porno koleksiyonu gibi.
Pas de porno sur ton PC?
Bak, Internetteki herkes müziği kendi CD'lerinden kopyalıyor. Ve biz de onları bedavaya indirip bilgisayarda dinleyebiliyoruz!
Les gens copient les disques sur leurs PC et on peut les télécharger gratos.
Çok bilgisayar var.
Il y a plusieurs PC.
Hayır. Artık New Detroit Kalıpçılık'tayım.
Je bosse pour Détroit Stamping.
Madem o kadar iyisin, neden Çıkmaz Sokak Maden Kalıpçılık'tasın?
Si c'est vrai, pourquoi t'es à Craignos Stamping?
Garsonluk, kalıpçılıktan daha iyi.
Serveuse, c'est plus kiffant que l'usine.
New Detroit Kalıpçılık'taki kudurmuşluğa ve saçmalığa
La Vanessa de New Détroit Stamping
Bacaklarımı kaybedene kadar su katıksız bir tıpçıydım.
J'étais très "anatomie" avant de perdre mes jambes.
Ben bir tıpçıyım veteriner değil.
J'étais médecin, pas vétérinaire.
Nefes almakta zorlanıyor musun David?
Pas de PC.
- Merhaba. Adın ne? - Stacy Miller.
Treize ans, aucun PC, elle dit qu'elle n'a aucune blessure.
Adli tıpçı gelmeden ne kadar vaktimiz var?
Le légiste arrive dans combien de temps?
Tıpçılar burada şöyle derler : Sıcak ve ölü olmadığın sürece ölü değilsindir.
Les toubibs ont un adage : "On n'est pas mort tant qu'on n'est pas chaud et mort."
Hastasını kaybetmek istemeyen tıpçılar... hastalığı tedavi etmeyi ve hastanın hayatını uzatmayı deniyor.
Mais tout individu n'abandonnant pas un malade à son sort les défie en essayant de guérir la maladie et de prolonger la vie.
Bütün adli tıpçılarımız sahada mı?
Nos légistes sont sur le terrain?
Adli tıpçılar, profilciler.
des médecins légistes, des profileurs.
- Greg mi?
- des mails romantiques sur son PC.
Sende olmayan bir şey zıpçıktı. - Ve seni sevmelerini istiyorsun.
- Et pour qu'ils t'aiment.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]