Pension translate French
2,149 parallel translation
Misafirhaneye nasıl döneriz?
Comment retourner à la pension?
Artık nafaka vermiyorum.
Je ne paye plus de pension.
İmparator sizi daha üstün bir mevkide görmek istediğini özel olarak size iletmemizi istedi.
L'Empereur nous a demandé d'informer votre Éminence, personnellement, qu'il désire vous accorder une pension très généreuse.
Fransızlardan rüşvet alıyormuş.
Les Français lui versaient une pension.
Ben değil! Beni dinleyin. Fransızlar'dan rüşvet alan Wolsey.
Écoutez-moi, c'est Wolsey qui recevait une pension des Français, pas moi...
Wolsey'e para yedirmek, şimdiye kadar yaptıkları en akıllı davranış.
Ils n'ont rien fait d'aussi intelligent que d'octroyer à Wolsey une pension.
Ona bazı piskoposluk işleri verdim. Maaş olarak da aylık 3000 melek alacak.
J'ai même consenti à le laisser garder l'Évêché d'York, avec une pension de 3000 anges.
O şeyler pahalı, sakatlığından sonra artık, kemerleri iyice sıkmamız gerekiyor.
Ça coûte cher, et d'ici à ce que ta pension soit versée, on doit se serrer la ceinture.
İntihar eden polis memurunun eşine verilen para ne kadar haberin var mı?
Sais-tu de combien sera sa pension?
İntiharın bedeli ne kadar?
Ce qu'est la pension d'un suicidé?
Ve şimdi, maaş bağlanacak mı onu bile bilmiyorum. Ve ne içindi?
Et je n'aurai même pas sa pension.
Evet. Ev eşyalarını sağlaması bile Kral için zarar.
Oui, avec l'argent que lui verse le roi comme pension.
Yine yatılı okul tehdidi.
Encore la menace de la pension.
İngiltere'ye yatılı okula gidiyorsun, konu kapanmıştır. Annem İngiltere'de yatılı okula gitti diye bunun mucizevi şekilde beni de adam edeceğini mi sanıyorsun? Ne?
Tu vas en pension en Angleterre, un point c'est tout.
Annemi hatırlıyor musun ki?
Tu crois que comme maman est allée en pension là-bas, je vais m'arranger comme par magie? Tu te souviens de maman?
Her çarşamba, emekli maaşımı alıyorum ; ayrıca geriye oldukça yüklü bir ecza dolabı bırakmış.
Je reçois ma pension tous les mercredis et il a laissé plein de médicaments.
Yani, ömrünün mahsüllerini toplarken ölmek mi diyorsun? Kim istemez ki?
Si je peux toucher une pension, alors je signe tout de suite.
Ebeveynlerden biri nafakadan yırtmaya çalışırken, diğerinin çalışması gerekiyor.
Je bosse, et l'autre fait tout pour pas payer la pension alimentaire.
Kahretsin be, işte nafakam gidiyor.
Putain! Et ma pension alimentaire?
hana, kiralık odası olan bir misafirhaneye.
une taverne, une pension, un hospice.
Kalacak... bir yer, bir oda istiyorum, odalarınız temiz mi, manzaralı bir oda, bir gecelik oda için fiyatı ne kadar, kahvaltı ne kadar, tuvaletler... nerede, beyefendi?
Je voudrais... un logement, une pension, une chambre, un hébergement, vos chambres sont-elles propres, une chambre avec une vue, quels sont vos tarifs, qu'y a-t-il au petit-déjeuner, où sont les... toilettes, monsieur?
Emekliliğimi geri alabilecek miyim?
Je récupérerai ma pension?
elimde koşulların olduğu bi liste var ve Rita Hayworth'a bile yetecek nafaka.
J'ai la liste de conditions et une pension qui suffirait à Rita Hayworth.
- Geçimimizi sağlamak için çalışacağım.
- Je travaillerai pour notre pension.
Sağlam bir boşanma anlaşması ha? Sermayeye güveniyoruz.
Tu vis de la pension d'un divorce, de fonds fiduciaires.
Dört yıldır nafaka alıyormuşsun.
Quatre ans de pension alimentaire impayée.
Bir parti ilaç pazarladın. artık daha fazla çalışmıyor.
Une pot de départ, une belle pension, et on la fout à la retraite.
Yatılı okuldaymış.
Oliver? - En pension à l'étranger.
Emekli maaşı yüzünden hiç anlatmadı.
Eh bien, c'était à cause de la pension.
Emekli maaşını vermezlerdi.
Il n'y aurait pas eu de pension.
Emekli fonlarını zimmetinize geçirmişsiniz.
Détournement de fonds de pension.
Bir Rus hapishanesinde olmak, bir fiziksel eğitim kampında ya da Eton'da sekiz yıl geçirmeye benziyor.
Être détenu en Russie revient à passer huit ans dans un camp militaire... ou en pension.
Şövalyelikten, emekli aylığından.
Votre titre, la pension...
Emekli maaşım üzerine bahse girerim ki, bunu yapan uzaylılar.
Ce sont ces extraterrestres, j'en parie ma pension!
En azından nafaka ödemene gerek yok, McGee.
Au moins, tu n'auras pas à payer de pension alimentaire, McGee.
Emekli aylığımı kaybedicem.
- Je perdrais ma pension.
Araba, sağlık sigortası, emeklilik planları işinde çalışıyor.
Il travaille dans les assurances, les fonds de pension, les aussrances auto, les assurances vies...
Bir tane çocuk yapıp, boşanacaklar. Çocuk desteği almak için bütün hayatını Billy'nin peşinde geçirecek.
Ils vont juste faire un gosse, divorcer et elle finira sa vie à tanner Billy pour la pension.
Cash'i görürsen Ally ve Tucker'ın nafakasına $ 1,600 borcu olduğunu söyler misin?
Quand tu le verras, dis-lui qu'il doit à Ally et Tucker 1 600 $ en pension alimentaire.
Cash'i gördüğünde, Ally ve Tucker'ın nafakasına $ 1,600 borcu olduğunu söyle, tamam mı?
Quand tu verras Cash, dis-lui qu'il doit à Ally et Tucker 1 600 $ de pension alimentaire.
Julie, kadının biri evime geliyor, erkek arkadaşımın nafaka borcu olduğunu söylüyor.
Julie, une femme est venue chez moi me dire que mon copain lui doit une pension alimentaire.
Neden bunu nafaka için ona vermiyorsun. Tamam mı?
Pourquoi tu lui donnes pas ça comme pension alimentaire, OK?
İlk eşimden emekli olduğum andan itibaren emekli maaşımı paylaşacağımı kabul ederek boşandım.
Quand ma première femme et moi avons divorcé, j'ai accepté de partager ma pension quand je prendrai ma retraite.
Yatılı okula verdik. Askeri okula.
Nous l'avons envoyé en pension dans une école militaire.
Ayrıl. Morgıç, okul taksidi ve nafaka ödemek zorunda olan yalnız bir kadınım.
J'ai un emprunt, des frais scolaires et une pension alimentaire.
4 yıl sonra, yurda bıraktığım kızımdan eser yoktu.
4 ans plus tard, je reconnais à peine la fille que j'avais mise en pension.
İki hafta tatil, emeklilik planları.
Deux semaines de vacances, fond de pension.
tamam mı?
Je veux même pas de pension.
Gazi madalyası yoksa, sakatlık tazminatı da yok demektir, muhabir.
Vous n'aurez ni décorations ni pension d'invalidité, reporter.
İki bin dolar kira borcum, nafaka, yoksulluk nafakası artı tefeci var...
Pourquoi avoir fui la semaine passée? Je dois 2 000 dollars d'arriérés de loyer et de pension alimentaire.
- Peki.
Pension de famille peut-être.