Playboy translate French
764 parallel translation
Hayatında hiçbir bankacılık tecrübesi olmayan bir playboy'u.
Un playboy qui n'a jamais mis les pieds dans une banque.
Çok çapkın biri.
Un vrai playboy.
Playboy, eşini şampanya tapasıyla öldürdü.
Millionnaire tue sa femme avec un bouchon de champagne.
Hem de "Playboy" diye bir şey için fotoğraflarımı çekmek istedi.
Il voulait que je pose pour "Playboy"!
Peki, ya şu playboy arkadaşın?
- Et ton ami le play-boy?
Orville, yine "Playboy" mu okuyorsun sen?
Orville, tu as encore lu "Playboy"?
Acele et, playboy.
Dépêche-toi, playboy.
Bu taraftan, playboy.
Par ici, playboy.
Sana mı yalan söylesin, başkalarına mı? Playboy mu yoksa Field ve Stream mi?
Demoiselle épouserait menteur.
Evet, ünlü bir playboy olduğunu duymuştum.
Un séducteur international.
Çok çalışkandır, Bayan Kelly, playboy da değildir.
Il travaille dur. Ce n'est pas un séducteur.
-... tavşan desenli Playboy pijaman.
- Ton pyjama sexy avec les lapins.
Playboy sadece 75 sent.
Playboy ne coûte que 75 cents.
Ve siz, Doktor Straus, Playboy dergisinin orta sayfasında olacaksınız.
Et vous, Dr Straus, vous allez faire la page centrale de Playboy.
Bir muhabir olmayı düşünüyorum.
Playboy est plus connu. Ebony.
Playboy mu? The Jersey City Post Ledger mı?
Une petite formalité.
Şu aşağıda bir playboy var. - Üst katta bir ev hanımı var.
Du playboy d'en bas et de la femme au foyer d'en haut.
Tanrısal bir Playboy'dur, Parti parti dolaşır herkesi her yöne tahrik eder.
Un admirable play-boy, un séducteur tous azimuts.
Bu, "Playboy" adındaki bir derginin orta sayfası. ASlında gerçek hayatta böyle kadınlar yok.
C'est un modèle dans un magazine qu'on appelait Playboy... que...
Onları ezen, Alex Diamond uluslararası suç savaşçısı ve çapkın.
Ce sont eux qui se font écraser par Alex Diamond, justicier international et célèbre playboy.
Natalia'yı buldum, Playgirl dergisinde, Lyle Wagoner fotoğrafında.
J'ai trouvé l'Italia. Je me rappelle cette photo de Lyle dans Playboy.
Playboy'un "havalı boya tabancası" kullandığı o eski güzel günler.
Quand on ne voyait pas de poils dans Playboy.
Hele kadınlar! Playboy dergisinden fırlamışlar sanki. Tek farkları ellerin, ayaklarını oynatabilmeleri.
Et les femmes ressemblent à celles de Playboy, sauf qu'elles bougent bras et jambes.
Erkek dergilerinde okumuştum.
Tout comme moi. - J'ai découvert les jumelles en lisant Playboy.
Eğer bu playboy ile takılmaya devam edersen sonun hapis olacak.
Si tu passes ton temps avec ce play-boy... tu vas finir avec un casier judiciaire.
Hatırlıyor musun? Bu kedi, adamım- - Resmen Playboy'a daldı.
Ce mec, il adorait Playboy.
- The Best of Playboy kitap değil.
– Playboy n'est pas un compte-rendu.
- Playboy'un orta sayfa güzeli.
- Elle est au centre de Playboy.
- Playboy'u kim sipariş etmişti?
- Qui a commandé Playboy?
Bunu "Playboy" a koyacağım.
Je vais le mettre dans Playboy.
- Yeni Playboy'u gördün mü?
- Tu as vu le nouveau Playboy?
Küçükse değiştirecem.
J'espère qu'il fait assez Playboy.
O kadın gibi dergide orta sayfada resmim yok diye mi?
Pourquoi? Parce que je n'ai pas une agrafe sur mon nombril comme dans la page centrale de Playboy?
Peder Moore'un ilahi kitaplarına Playboy resmi yapıştırmak isterdim.
Coller des photos de Playboy dans leurs livres de cantiques.
Uyumaya devam et yoksa anneme Playboy dergilerini söylerim.
Dors ou je dirai à maman que tu regardes les Playboy.
Sana uyumanı söyledim Louis. Yoksa anneme dergilerini söylerim!
Je t'ai dit de dormir ou je parle à maman de tes Playboy.
Hey, Playboydan telefon aldık.
"Playboy" nous a appelé.
Hey, onlar Playboy Kızları.
- Ce sont des Playmates de Playboy.
Neden Playboy Kulübüne gidip kaybeden takımla takılmıyorsunuz?
Allez donc au Playboy Club rejoindre l'équipe perdante.
Milyoner, sanayici playboy. O sayılmaz.
Ce play-boy millionnaire?
Dedektif Simms ve playboy Henry Adams varken bile mi?
Et le détective Simms? Et Henry le play-boy?
Evet, adamım. Playboy'un sahibi ağzının tadını iyi biliyor, değil mi? - Evet.
Hugh Hefner sait ce qu'il fait, pas vrai?
- Yeni Playboyu görmen lazım.
Tu devrais lire Playboy.
Playboy mu?
Le Playboy?
Playboy'u yukarı götürdüm.
Je l'ai monté.
Bir Playboy güzelinin sanki yapacak daha iyi bir şey yokmuş gibi bir grup veletle böyle bir partiye geleceğine inanıyor musunuz?
Vous pensez vraiment qu'une playmate n'a rien de mieux à faire que de venir ici avec des gamins.
Penislerden laf açılmışken Utanmaz Playboy Sözlüğü'ndeki oral zevk tanımını bileniniz var mı?
En parlant de bites, savez-vous comment Playboy appelle le plaisir oral?
Yalnızca Playboy'u istiyorum.
Je veux le Playboy.
- Paylaşmak mı? - Sen bir zamparasın ve...
- Tu es un playboy et un homme adultère!
- İyi.
Playboy?
Playboy'un daha iyi olacağını düşünüyorum.
Benny, prépare cette croix...